SAVUNMA TARAFININ SUNDUĞU DELİLLERİN MAHKEMECE İNCELENMESİ/DEĞERLENDİRİLMESİ
Genel anlamda hakkaniyete uygun bir yargılamanın yürütülebilmesi için silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkeleri ışığında, taraflara iddialarını sunmak hususunda uygun olanakların sağlanması şarttır. Taraflara tanık delili de dâhil olmak üzere delillerini sunma ve inceletme noktasında da uygun imkânların tanınması gerekir.
Belirli bir davaya ilişkin olarak delilleri değerlendirme ve gösterilen delilin davayla ilgili olup olmadığına karar verme yetkisi kural olarak yargılamayı yürüten mahkemeye aittir. Bu konuda değerlendirme yapmak Anayasa Mahkemesinin görevi değildir. Bununla birlikte yargılamanın adil yargılama hakkı kapsamındaki silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerine gerektiği ölçüde riayet edilip edilmediği Anayasa Mahkemesinin denetim yetkisi kapsamındadır. Anılan ilkeler kapsamında yapılacak incelemede, delillere ilişkin olarak iddia ve savunma makamı arasında oluşturulan dengesizlik iddialarının da yargılamanın bütünü ışığında değerlendirilmesi gerekir. Özellikle sanığın kendisinin elde etme olanağı bulunmayan deliller bakımından yargı makamlarınca savunmaya bunların aksini ortaya koyma hususunda makul imkânların sunulması gerekir.
İlgili Kararlar:
(Mustafa İbiş, B. No: 2015/13089, 17/7/2018)
(Murat Polat ve Sebahattin Ünlü, B. No: 2014/13254, 7/11/2019)
(Ruhşen Mahmutoğlu, B. No: 2015/22, 15/1/2020)
(Sabri Yılmaz, B. No: 2018/11960, 30/3/2022)
(Harun Evren, B. No: 2020/17037, 13/4/2022)
---
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
MUSTAFA İBİŞ BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2015/13089) |
|
Karar Tarihi: 17/7/2018 |
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Serdar ÖZGÜLDÜR |
Üyeler |
: |
Hicabi DURSUN |
|
|
Hasan Tahsin GÖKCAN |
|
|
Kadir ÖZKAYA |
|
|
Yusuf Şevki HAKYEMEZ |
Raportör |
: |
Akif YILDIRIM |
Başvurucu |
: |
Mustafa İBİŞ |
Vekili |
: |
Av. Cennet Figen KALAAĞASI |
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, mahkûmiyet kararına gerekçe gösterilen olguların varlığı yönünden sadece diğer tarafın gösterdiği delillere dayanılmasının başvurucuyu ispata ilişkin imkânlar bakımından dezavantajlı konuma düşürmesi nedeniyle silahların eşitliği ilkesinin ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 29/7/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucu, olayların geçtiği tarihte Besni ilçesinde otel ve akaryakıt istasyonu işletmeciliği yapmaktadır.
9. (A. Meşe) İnşaatçılık Ortak Girişimi (Girişim) Başbakanlık Toplu Konut İdaresi (TOKİ) ile akdettiği 12/11/2010 tarihli sözleşme ile Adıyaman Besni ilçesinde 168 adet konut, 1 adet 32 derslikli lise, spor salonu ve cami ile altyapı ve çevre düzenlemesi yapım işini taahhüt etmiştir. Anılan Girişim, bu yapım işini (H-1) İnşaatçılık unvanlı şirkete 9/12/2010 tarihli sözleşme ile devretmiştir.
10. (H-1) İnşaatçılık Şirketi bir süre sonra, yapım işini tamamlamadan Besni'deki şantiyeyi terk etmiştir.
11. Yapım işinin yarım kalması üzerine Başbakanlık Toplu Konut İdaresi, Girişime inşaatı tamamlanması yönünde çalışmalara başlaması, aksi takdirde sözleşmenin feshedileceğini noter vasıtasıyla ihtar etmiş ve yaşanan gecikme nedeniyle gecikme cezası uygulamıştır.
12. Bunun üzerine Girişim de (H-1) isimli Şirkete noter yoluyla 11/5/2011 ve 8/9/2011 tarihlerinde ihtarnameler göndererek inşaatın bitirilmesi yönünde uyarılarda bulunmuştur. Ancak işin tamamlanmasına yönelik sonuç alınamamıştır.
13. Bunun üzerine Girişim, inşaat işini bizzat bitirme kararı almış ve bu maksatla 2011 yılı Temmuz ayında Girişimin Müdürü A.K.yı Besni'ye göndermiştir. A.K. başvurucuya ait otelde kalmaya başlamıştır.
14. Başvurucu hakkında otelinde müşteri olarak kalan A.K.nın odasına yanında kimliği belirsiz bir şahısla girerek A.K.dan silah zoruyla -sonradan 435.886,74 TL olarak doldurulan- boş çek, üzerinde kimlik numarası ve adı soyadı yazılı boş bir kâğıt aldığı iddiasıyla nitelikli yağma suçundan Adıyaman Cumhuriyet Başsavcılığınca kamu davası açılmıştır.
15. Sanık aşamalardaki savunmalarında, Besni'de TOKİ tarafından ihalesi yapılan inşaatının yapımı için önce ilçe merkezine (H-1) isimli bir firmanın iki yetkilisinin geldiğini ve bir süre inşaat işlerini takip ettiğini, inşaatın yapım sürecinde de kendi otelinde konakladığını, restoranından yemek verilip akaryakıt istasyonundan da araçlar ve iş makineleri için benzin ve mazot alımı yaptığını ifade etmiştir. Başvurucu savunmasında ayrıca (H-1) isimli firmanın ilçe merkezindeki esnafa ve kendisine yüklü miktarda borçlandıktan sona ilçeden ayrıldığını ve onlara ulaşamadığını, daha sonra da işin asıl sahibi ve müteahhidi olarak A.K.nın ilçe merkezine gelerek oteline yerleşip inşaat işlerini takip ettiğini hatta kendisiyle iş yapmak istemeyen esnafı da ikna ederek işin yapılmasını ve veresiye mal verilmesini sağladığını, bu arada kendisinin de mal vermeye devam ettiğini, (A. Meşe) ve(H-1) isimli firmaların aslında aynı kişilere ait olduğunu, (H-1) isimli firmanın taşeron olarak kullanıldığını beyan etmiştir.
16. Başvurucunun savunmasında belirttiği ve kısmen de tanık beyanlarında geçen iddialara dair dosyaya makbuz ve fatura ibraz edilmiş ancak bu belgeler üzerinde herhangi bir inceleme yapılmamıştır.
17. Adıyaman 1. Ağır Ceza Mahkemesince yapılan yargılama sonunda nitelikli yağma suçundan başvurucunun 10 yıl hapis cezasıyla cezalandırılmasına 1/11/2013 tarihinde karar verilmiştir. Mahkûmiyet gerekçesinde belirleyici olarak, katılanın A.K.nın beyanlarına dayanılmıştır.
18. Anılan hüküm, başvurucu (sanık) müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 6. Ceza Dairesince 15/4/2015 tarihinde onanmıştır.
19. Başvurucu 29/7/2015 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
20. 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 149. maddesinin (1) numaralı fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:
" Yağma suçunun;
a) Silâhla,
...
İşlenmesi hâlinde, fail hakkında on yıldan onbeş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur."
21. Aynı Kanun'un 150.maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
"Kişinin bir hukukî ilişkiye dayanan alacağını tahsil amacıyla tehdit veya cebir kullanması hâlinde, ancak tehdit veya kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
22. Mahkemenin 17/7/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
23. Başvurucu, yargılamanın esasına etki edecek -özellikle katılan ile arasındaki hukuki ilişkinin varlığı ile ilgili- delillerin incelenmemesi ve mahkûmiyet kararında bu hususun tartışılmaması nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
24. Anayasa’nın “Hak arama hürriyeti” kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.”
25. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun şikâyeti, uyuşmazlığın esasına dair ileri sürülen delillerin incelenmemesine ilişkindir. Başvurucunun iddialarının adil yargılanma hakkı kapsamındaki silahların eşitliği ilkesi yönünden incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
26. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan silahların eşitliği ilkesinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
a. Genel İlkeler
27. Anayasa'nın 36. maddesi uyarınca herkes iddia, savunma ve adil yargılanma hakkına sahiptir. Anayasa'nın anılan maddesinde adil yargılanma hakkından ayrı olarak iddia ve savunma hakkına birlikte yer verilmesi, taraflara iddia ve savunmalarını mahkeme önünde dile getirme fırsatı tanınması gerektiği anlamını da içermektedir (Mehmet Fidan, B. No: 2014/14673, 20/9/2017, § 37).
28. Diğer yandan Anayasa'nın 36. maddesine "ile adil yargılanma" ibaresinin eklenmesine ilişkin gerekçede, Türkiye'nin tarafı olduğu uluslararası sözleşmelerce de güvence altına alınan adil yargılama hakkının madde metnine dâhil edildiği vurgulanmıştır. Nitekim Anayasa Mahkemesi de Anayasa’nın 36. maddesi uyarınca inceleme yaptığı birçok kararında, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) içtihadıyla adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil edilen silahların eşitliği ilkelerine Anayasa’nın 36. maddesi kapsamında yer vermektedir. Bu itibarla anılan ilkenin adil yargılanma hakkının kapsam ve içeriğine dâhil olduğu sonucu ortaya çıkmaktadır. Anılan ilkeye uygun yürütülmeyen bir yargılamanın hakkaniyete uygun olması olanaklı değildir (Mehmet Fidan, § 38).
29. Silahların eşitliği ilkesi, davanın taraflarının usule ilişkin haklar bakımından aynı koşullara tabi tutulması ve taraflardan birinin diğerine göre daha zayıf bir duruma düşürülmeksizin iddia ve savunmalarını makul bir şekilde mahkeme önünde dile getirme fırsatına sahip olması anlamına gelir (Yaşasın Aslan, B. No: 2013/1134, 16/5/2013, § 32). Bu usul güvencesi gereğince uyuşmazlığın her iki tarafına da savunmasının temel dayanağı olan delilleri sunma imkânı tanınmasını kapsamaktadır (Yüksel Hançer, B. No: 2013/2116, 23/1/2014, § 18).
30. Genel anlamda hakkaniyete uygun bir yargılamanın yürütülebilmesi için silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkeleri ışığında, taraflara iddialarını sunmak hususunda uygun olanakların sağlanması şarttır. Taraflara tanık delili de dâhil olmak üzere delillerini sunma ve inceletme noktasında da uygun imkânların tanınması gerekir. Bu anlamda, delillere ilişkin dengesizlik veya hakkaniyetsizlik iddialarının da yargılamanın bütünü ışığında değerlendirilmesi gerekir (Muhittin Kaya ve Muhittin Kaya İnşaat Taahhüt Madencilik Gıda Turizm Pazarlama Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti., B. No: 2013/1213, 4/12/2013, § 27).
31. Kural olarak Anayasa Mahkemesinin görevi herhangi bir davada bilirkişi raporu veya uzman mütalaasının gerekli olup olmadığına karar vermek değildir (Sencer Başat ve diğerleri [GK], B. No: 2013/7800, 18/6/2014, § 68). Bununla birlikte Anayasa Mahkemesi usule ilişkin imkânlar konusunda taraflardan birinin diğerine nazaran dezavantajlı bir konuma düşürülüp düşürülmediğini denetleme görevi bulunmaktadır.
b. İlkelerin Olaya Uygulanması
32. Başvurucu; yargılama aşamasındaki savunmalarında katılan A.K. ile ticari ilişkisi olduğunu, uzunca bir süre otelinde konaklama yapılıp restoranda yemek yenildiğini, akaryakıt bayisinden iş makineleri ve araçlar için veresiye mal alındığını, buna dair dosyaya makbuz ve fatura ibraz ettiğini, bu belgeler üzerinde herhangi bir inceleme yapılmadığını ifade etmiştir.
33. 5237 sayılı Kanun'da, 1/3/1926 tarihli ve 765 sayılı mülga Türk Ceza Kanunu'nun 308. maddesindeki “kendiliğinden hak alma” suçuna benzer bağımsız bir suç tipine yer verilmemiş; onun yerine Kanun'da belirtilen bazı suçların bir hukuki ilişkiye dayanan alacağın tahsili amacıyla işlenmesi hâlinde failin daha az ceza ile cezalandırılması öngörülmüş; bu bağlamda hırsızlık suçunda 144., yağma suçunda 150/1., dolandırıcılık suçunda 159., belgede sahtecilik suçunda 211. maddeler düzenlenmiştir. Nitekim 5237 sayılı Kanun'un “daha az cezayı gerektiren hal” başlığı altındaki 150. maddesinin konuya temas eden 1. fıkrası “Kişinin bir hukuki ilişkiye dayanan alacağını tahsil amacıyla tehdit veya cebir kullanması halinde, ancak tehdit veya kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır.” şeklindedir. (...) Bu düzenlemeye göre hukuki ilişkiye dayanan bir alacağın tahsili amacıyla cebir veya tehdit kullanılması hâlinde eylem yağma suçunu oluşturmakla birlikte bu özel düzenleme nedeniyle fail kasten yaralama ve/veya tehdit suçundan cezalandırılacaktır. Böylece hukuki ilişkiye dayanan bir alacağın tahsili amacıyla hareket edilmiş olması daha az ceza verilmesini gerektiren bir hâl olarak kabul edilmiş, başka bir anlatımla failin saikine önem verilmiştir (Yargıtay Ceza Genel Kurulu, E.2015/6-1003, K.2017/207, 28/3/2017).
34. Başvurucu, katılan A.K. ile arasında hukuki ilişkiye dayanan alacağı bulunduğunu aşamalarda ısrarla dile getirmesine ve buna dair dosyaya makbuz ve fatura ibraz etmiş olmasına karşın bunlar üzerinde herhangi bir inceleme yapılmamıştır. Başvurucunun ileri sürdüğü ve esasa etkili olan bu iddialarının incelenmediği/değerlendirilmediği görülmektedir. Anılan iddiaların kanıtlanması durumunda hukuki ilişkiye dayanan bir alacağın tahsili amacıyla hareket edilmiş ve başvurucu hakkında daha az ceza verilmesini gerektiren bir durumun söz konusu olabileceği nazara alınmamıştır.
35. Belirli bir davaya ilişkin olarak delilleri değerlendirme ve gösterilen delilin davayla ilgili olup olmadığına karar verme yetkisi kural olarak yargılamayı yürüten mahkemeye aittir. Ancak somut olayda, ilk derece mahkemesinin mahkûmiyete gerekçe gösterdiği olguların varlığı yönünden sadece katılanın beyanlarını ve iddia makamının gösterdiği delilleri dikkate alması, buna karşılık başvurucunun aynı olguların aksini ispat için gösterdiği delillerle ilgili inceleme yapmaması başvurucuyu katılan ve iddia makamı karşısında önemli ölçüde dezavantajlı konuma düşürmüştür. Bu durum, yargılamayı bir bütün hâlinde adil olmaktan çıkarmıştır.
36. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki hakkaniyete uygun yargılanma hakkının güvencelerinden olan silahların eşitliği ilkesinin ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
37. Başvurucunun silahların eşitliği ilkesinin ihlal edildiğine karar verildiğinden adil yargılanma hakkı kapsamındaki diğer şikâyetleri hakkında kabul edilebilirlik ve esas yönünden ayrıca bir inceleme yapılmasına gerek görülmemiştir.
3. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
38. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un "Kararlar" kenar başlıklı 50. maddesinin(1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
39. Başvurucu, ihlalin tespiti ve tazminat talebinde bulunmuştur.
40. Başvuruda, Anayasa’nın 36. maddesinde hüküm altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki hakkaniyete uygun yargılanma hakkının güvencelerinden olan silahların eşitliği ilkesinin ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
41. Silahların eşitliği ilkesinin ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunduğundan kararın bir örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere Adıyaman 1. Ağır Ceza Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
42. Adil yargılanma hakkı kapsamındaki hakkaniyete uygun yargılanma hakkının güvencelerinden olan silahların eşitliği ilkesinin ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunduğu sonucuna varıldığından tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.
43. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 226,90 TL harç ve 1.980 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.206,90 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Silahların eşitliği ilkesinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde hüküm altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki hakkaniyete uygun yargılanma hakkının güvencelerinden olan silahların eşitliği ilkesinin İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin silahların eşitliği ilkesinin ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Adıyaman 1. Ağır Ceza Mahkemesine (E.2013/39, K.2013/333) GÖNDERİLMESİNE,
D. Başvurucunun tazminat taleplerinin REDDİNE,
E. 226,90 TL harç ve 1.980 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.206,90 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
F. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 17/7/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.