SİLAHLI YARALAMA SUÇU BAKIMINDAN YARANIN SİLAH İLE OLUŞMASI ZORUNLU DEĞİLDİR
TC
YARGITAY
CEZA GENEL KURULU
2015/1206 E.
2020/31 K.
Kararı Veren
Yargıtay Dairesi : 3. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Sulh Ceza
Sayısı : 865-520
...................
Somut olayda teşebbüs aşamasında kalan fiilde kullanılan sustalı bıçağın TCK’nın 6/1-f maddesi kapsamında 'silah' olduğu açıktır. TCK’nın 86. maddesinin 3. fıkrası 'Kasten yaralama suçunun; ... (e) silahla, işlenmesi halinde, şikâyet aranmaksızın, verilecek ceza yarı oranında artırılır.' hükmünü içermektedir. Kasten yaralama suçunda bu fıkranın uygulanabilmesi için, suçta kullanılan silahın mutlaka mağdurun vücuduna temas etmesi, başka bir ifadeyle 'vücuda acı verme veya sağlığı ya da algılama yeteneğini bozma'nın silahla oluşturulması gerekmemektedir. Silahın korkutucu etkisi nedeniyle mağdurun iç huzurunu daha fazla bozması, direncinin kırılmasına yol açması, faile avantaj ve üstünlük sağlaması, neticeyi ağırlaştırması ve suçun işlenmesini kolaylaştırması nedenleriyle yaralama dahil birçok suçta kullanılması yasa koyucu tarafından nitelikli hal olarak kabul edilmiştir. Suçun silahla işlendiğinin kabulü için suç sürecinin herhangi bir döneminde mağdura yöneltilmesi, kullanılması veya korkutucu ve savunmayı engelleyici etkisinden yararlanılması da yeterlidir, tüm hareketlerin silahla gerçekleştirilmesi gerekmez. Yaralama suçu bakımından da ayrıca yaranın silahla oluşması zorunlu değildir. Somut olayda, sanık yumruk atarak katılanı yaraladıktan sonra bıçak sallamak suretiyle saldırıda kendisine üstünlük sağlamış, mağdurun iç huzurunu daha çok bozmuş, bıçağın korkutucu ve caydırıcı özelliğinden faydalanarak katılanın direncini kırmış olduğundan yaralama suçunu silahla işlediğinin kabulünde zorunluluk vardır.
Suça teşebbüs, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 35. maddesinde; 'Kişi, işlemeyi kastettiği bir suçu elverişli hareketlerle doğrudan doğruya icraya başlayıp da elinde olmayan nedenlerle tamamlayamaz ise teşebbüsten dolayı sorumlu tutulur' biçiminde düzenlenmiştir. Buna göre suça teşebbüs, işlenmesi kast olunan bir suçun icrasına elverişli araçlarla başlanmasından sonra, elde olmayan nedenlerle suçun tamamlanamamasıdır. Yaralama suçu da zarar suçu olup teşebbüse elverişlidir, fail yaralamaya elverişli hareketler ile icraya başladıktan sonra elinden olmayan nedenlerle suçu tamamlayamaz ise bu madde gereği indirim yapılacaktır. Sanığın yumruk atma ve bıçakla vurmaya kalkışma şeklindeki kesintisiz eylemleri, aynı kişiyi yaralamaya yöneliktir. Yumruğun katılanın vücuduna isabet etmesiyle birlikte suçun kanuni tanımındaki 'vücuda acı verme veya sağlığı bozma' unsuru gerçekleşmiştir. Yumruğun vurulması ile netice gerçekleşmiş ve zarar oluşmuştur. Yaralayıcı tamamlanmış eylem bulunmasına rağmen, fiilin yaralamaya teşebbüs olarak kabul edilmesi TCK'nın 35. maddesine ve ceza hukukunun yorum kurallarına açıkça aykırıdır. Böyle bir uygulama, verilecek cezada orantı ve adaleti sağlama düşüncesiyle de olsa teşebbüs hükümlerinin uygulanması için gereken en önemli 'suçun tamamlanmaması' koşulunun görmezlikten gelinmesi sonucunu doğurur. TCK'nın 3 ve 61. maddesinde gösterilen ölçülere göre işlenen fiilin ağırlığı ile orantılı ceza verilmesi olanaklı iken, düzenleme maksadı ve uygulama koşulları farklı olan teşebbüs hükümlerinin uygulanması kanun koyucunun iradesine de aykırıdır. Suçun işleniş biçimi, oluşan zarar veya tehlikenin ağırlığı, suçun işlenmesinde kullanılan araçlar, failin güttüğü amaç ve saik gibi hususlar cezanın belirlenmesinde ölçü olabilir. Cezanın belirlenmesi ve suça teşebbüs amaç ve koşulları farklı hukusal kurumlardır, yasa koyucu da böyle kabul ederk ayrı maddelerde düzenlemiştir.
Açıklanan nedenlerle, sanığın hukuken tek fiil oluşturan eylemi tamamlanmış ve sonucunda mağdur yaralanmış olduğundan TCK’nın 86/2. maddesi uyarınca kasten yaralama suçundan mahkûmiyet kararı verilmesi, silah kullanması nedeniyle aynı maddenin 3. fıkrasının (e) bendi uyarınca cezasının yarı oranında artırılması gerektiği, TCK'nın 'Adalet ve kanun önünde eşitlik' başlıklı 3 ve 'Cezanın belirlenmesi' başlıklı 61. maddelerinde belirtilen ilke ve ölçüler doğrultusunda temel ve sonuç cezanın belirlenebileceği, yumruğun vurulmasıyla suçun kanuni tanımındaki 'vücuda acı verme veya sağlığı bozma' unsuru gerçekleştiği halde teşebbüsten dolayı cezasında indirim yapılmasının TCK'nın 35. maddesine, mantık kurallarına ve kanun koyucunun iradesine aykırı olacağı, dolayısıyla Özel Dairenin bozma kararının usul ve yasaya uygun olduğu düşüncesinde olduğumdan sayın çoğunluğun görüşüne iştirak etmek mümkün olmamıştır." görüşüyle,
Çoğunluk görüşüne katılmayan dört Ceza Genel Kurulu Üyesi de; itirazın reddine karar verilmesi gerektiği düşünceleriyle karşı oy kullanmışlardır.
SONUÇ :
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının değişik gerekçeyle KABULÜNE,
2- Yargıtay 3. Ceza Dairesinin 01.07.2015 tarihli ve 7390-23333 sayılı bozma ilamının (1) numaralı paragrafındaki "eylemin silahla yaralama olarak değerlendirilmesi gerektiği, mağdur sanık ... hakkında TCK'nin 86/3-e maddesinin uygulanması suretiyle cezada artırıma gidilmesi gerektiği gözetilmeyerek yazılı şekilde" cümlesinin ÇIKARILMASINA ve yerine "eylemin silahla yaralamaya teşebbüs olarak değerlendirilmesi gerektiğinden, sanık hakkında TCK'nın 86/2, 86/3-e ve 35. maddeleri uyarınca uygulama yapılırken tamamlanmış basit yaralama suçu için öngörülen cezanın altına düşmeyecek şekilde bir ceza belirlenmesi gerektiğinin gözetilmemesi suretiyle" ibaresinin EKLENMESİNE,
3- Cumhuriyet savcısının temyiz taleplerinin içeriğine göre aleyhe yönelen temyiz bulunmadığından sanığın ceza miktarı bakımından kazanılmış hakkının Yerel Mahkemece GÖZETİLMESİNE,
4- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 03.12.2019 ve 16.01.2020 tarihlerinde yapılan birinci ve ikinci müzakerelerde oyların üç ayrı görüşe dağılması nedeniyle yeterli çoğunluk sağlanamadığından, 28.01.2020 tarihinde devam edilen müzakerede oy çokluğuyla karar verildi.