'SOYKIRIM İFTİRASINA KARŞI HUKUK VE TARİHSEL GERÇEKLİK TEMELİNDE MÜCADELE ÖNEMLİ'

'SOYKIRIM İFTİRASINA KARŞI HUKUK VE TARİHSEL GERÇEKLİK TEMELİNDE MÜCADELE ÖNEMLİ'
Türkiye Barolar Birliği (TBB), 1915 olaylarına ilişkin, soykırım iftirasına karşı hukuk ve tarihsel gerçeklik temelinde mücadele edilmesi gerektiğini bildirdi.

TBB'den yapılan yazılı açıklamada, hukukun tarafsızlık, ön yargısızlık, nesnellik ve tarihsel gerçeklikten koparılıp siyasal çıkarların mızrağına dönüştürülmesinin en tipik örneklerinden birinin hiç kuşkusuz 24 Nisan 1915 olayları üzerinden Türkiye'ye yönelik suçlamalar olduğu belirtildi.

Seneler geçtikçe politik amaçlı bu suçlamaların yerini gerçeğe saygının alması gerekirken tam tersinin yaşandığı vurgulanan açıklamada, Birinci Dünya Savaşı'nın çıkış nedeninin Osmanlı Devleti'nin iştah kabartan enerji zengini coğrafyası olduğu kaydedildi.

Açıklamada, emperyalistlerin "hasta adam" dedikleri Osmanlı'nın mirasının paylaşılması konusunda sulhen anlaşamayınca savaşın kaçınılmaz hale geldiğine işaret edilerek, Birleşik Krallık, Fransa ve Çarlık Rusyası'nın başını çektiği bağlaşık cepheye süreç içinde başka ortakların da katıldığı hatırlatıldı.

Osmanlı Devleti'nin savaş dışında kalmasının olanaksız, savaşa katılmasının da kaçınılmaz olduğu vurgulanan açıklamada, şunlar kaydedildi:

"Doğu Cephesi'nde Çarlık Rusyası karşısında zorlanan Osmanlı'nın, cephe gerisinden, uyruğu/yurttaşı olan silahlı çeteler tarafından vurulması, durumu çok tehlikeli hale getirmiştir. Osmanlı'nın cephe gerisi ikmal yolları Ermeni Taşnak çeteleri tarafından kesilmekte, ordunun lojistik ve mühimmat ihtiyacı bu nedenle karşılanamamaktadır. Yine Taşnak çeteleri tarafından bölgenin Müslüman ahalisine yönelik etnik temizlik uygulanmakta, kitlesel göçe zorlanmaktadır. Dönemin Osmanlı hükümeti, Rus ordusuyla iş birliği içinde gerçekleştirilen bu terör eylemlerinin engellenmesi için çareler aramış, idari tedbirlerle önlemeye çalışmıştır. Taşnak çetelerinin bölgenin bütününe yayılan ve ayaklanma ölçüsüne varan silahlı eylemleri, daha ciddi önlemleri zorunlu kılmıştır. 24 Nisan 1915 tarihli İçişleri Bakanlığı genelgesi ile 'İhtilalci Ermeni Komite Merkezleri'nin kapatılması gündeme gelmiştir."

- "Osmanlı Devleti'nin başvurduğu önlem, savaş koşullarında hukuki dayanağı olan bir uygulamadır"

Açıklamada, 27 Mayıs 1915 tarihli çıkarılan "Sevk ve İskan Kanunu" ile ayaklanma bölgesindeki bazı unsurların o dönem Osmanlı toprağı olan Irak ve Suriye'nin kuzeyine göç ettirildiği aktarılarak, şu ifadelere yer verildi:

"Savaş koşullarındaki bu uygulamada bazı trajik olayların yaşandığı kuşkusuzdur. Fakat Osmanlı Devleti'nin, cephe ve bölgedeki sivil ahalinin güvenliği için başvurduğu önlem, savaş koşullarında hukuki dayanağı olan bir uygulamadır. Osmanlı Devleti'nin kendi uyruğu bir kısım yurttaşlarını başka bölgeye nakil etmesini soykırım olarak nitelemek ne tarihi gerçeklerle ne de hukukla bağdaşmaktadır.

Yukarıda kısaca anlatılan, savaş koşullarında kolluk ve güvenlik zafiyeti nedeniyle nakil sürecinde yaşanan bazı olumsuzlukları soykırım olarak nitelemek ve sürekli güncelleyip Türkiye'nin önüne koymak, Türkiye'ye yönelik başka hesapların maskesi ve makyajına, daha doğrusu şantajına dönüştürülmüş durumdadır."

Savaş koşullarında yaşanan, asla etnik temizlik ve soykırım amacı taşımayan bir uygulamanın aradan geçen 106 yıla rağmen, üstelik dozajı sürekli artırılarak Türk milletine ve Türkiye'ye yönelik bir şantaja dönüştürülmesinin kabul edilemeyeceğinin altı çizilen açıklamada, şu değerlendirme yapıldı:

"Türkiye'ye yönelik örtülü hesapların, en haklı olduğu konularda bile ulusal çıkarlarını savunamaz hale getirerek sindirmenin, içe kapanmaya zorlayarak dünyadan izole etmenin manivelası olarak kullanılan soykırım iftirasına karşı hukuk ve tarihsel gerçeklik temelinde mücadelenin önemli olduğuna inanıyoruz. Türkiye Barolar Birliği, hukukilik ve gerçeklik ölçütlerine uymayan bu haksız ve art niyetli iftiralara karşı hukuk zemininde mücadelesini her koşulda sürdürecektir."

Anadolu Ajansı