TÜKETİCİ İLE BANKA ARASINDA KURULAN KREDİ SÖZLEŞMESİNDEN KAYNAKLI KESİNTİ YAPILDIĞI, BUNDA TÜKETİCİNİN RIZASI OLDUĞU HUSUSU YAZILI USUL KURALLARI ÇERÇEVESİNDE BANKA TARAFINDAN İSPAT EDİLMESİ GEREKMEKTEDİR

TÜKETİCİ İLE BANKA ARASINDA KURULAN KREDİ SÖZLEŞMESİNDEN KAYNAKLI KESİNTİ YAPILDIĞI, BUNDA TÜKETİCİNİN RIZASI OLDUĞU HUSUSU YAZILI USUL KURALLARI ÇERÇEVESİNDE BANKA TARAFINDAN İSPAT EDİLMESİ GEREKMEKTEDİR

T.C.

Yargıtay

3. Hukuk Dairesi         

2022/5676 E. 

2022/7498 K.

    MAHKEMESİ :TÜKETİCİ MAHKEMESİ

    Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının mahkemece yapılan yargılaması neticesinde davanın reddine dair kesin olarak verilen hükmün Adalet Bakanlığınca kanun yararına bozulması istenilmekle; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

    Y A R G I T A Y K A R A R I

    Davacı, davalı banka ile arasında imzalanan kredi sözleşmesine istinaden davalı banka tarafından 1.260,00-TL “kazandıran tarife ücret tahsilatı” adıyla full paket ücreti kesintisi ve ekstre için de 63,00-TL bilgi belge ücreti kesintisinin yapıldığını, likit olan bu kesintinin iadesi amacıyla Adana 7. İcra Dairesinin 2021/1630 esas sayılı dosyası ile üzerinden icra takibine başlandığını, ancak davalı banka tarafından yapılan itiraz üzerine takibin durduğunu, yapılan kesintinin usul ve yasaya, Yargıtay İçtihatlarına ve taraflar arasındaki sözleşmeye aykırı olduğunu ileri sürerek fazlaya dair haklarını saklı tutarak, söz konusu icra dosyasına yapılan itirazın iptali ile takibin devamına, davalı aleyhine %20 ‘den az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
    Davalı, cevap vermemiştir.
    Mahkemece, bankaların kâr amacıyla kurulan müesseseler olduğu, gördükleri hizmetin karşılığını isteyebilme haklarının olduğu, nitekim çok sayıda banka bulunduğu, davacının kendi yükümlülüklerini yerine getirmek kaydıyla dilediği bankadan hizmet alma imkanına sahip olduğu, davacı ile davalı banka arasındaki sözleşmenin iltihaki bir sözleşme olmadığı, bankacılık faaliyetlerinin ve kredi kartı hizmetinin banka için riski bulunduğu, maliyeti de bulunduğu, bankanın bu maliyeti müşterisi niteliğindeki kredi kartı kullanıcılarına aralarında akdedilen sözleşmeler ile doğru orantılı olarak yansıtmasının doğal olduğu, bankaların farklı adlar altında sunulan hizmetlerin karşılığı olarak alınan ücretlerin serbest piyasa şartlarında tüketicinin iradesini inhisar altına almayacak şekilde yapılan akitler ile sözleşme serbestliği gereği taraflar arasında sözleşmelerin düzenlenmesinin hayatın olağan akışına uygun olduğu, ayrıca yapılan işlemle orantılı olacak şekilde makul bir ücret olan eski tarihli sözleşmeye istinaden alınan bilgilendirme hizmeti ücreti hakkında davacı tarafça yapılan talebin hukuka aykırı olduğu gerekçesiyle davanın reddine, karar verilmiştir.
    Adalet Bakanlığının 18/07/2022 tarihli yazısında; dava dilekçesini tebliğ alan davalının cevap dilekçesi sunmayarak tüm iddiaları reddettiği kabul edilse de, davacı tüketicinin davalı banka ile aralarında “kazandıran tarife” adında bir ürün satımına dair sözleşme bulunmadığını ileri sürdüğü, kredi sözleşmesi için de bu yönde bir şartın koşulmamış olduğunu savunduğu, bu nedenle öncelikle anılan ürünün satımına davacının onay verdiğinin davalı banka tarafından ispat edilmesi gerektiği ve bu cihette herhangi bir delil de ibraz edilmediği gözetilerek yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı bulunduğu ileri sürülerek; kararın, 6100 sayılı HMK’nın 363 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca kanun yararına bozulması talep edilmiştir.
    Dava, davalı bankaca tahsil edilen dava konusu edilen masrafların iadesi için başlatılan icra takibine itirazın iptali istemine ilişkindir. Uyuşmazlık, iadesi talep edilen masrafın yasal olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
    4721 sayılı Türk Medeni Kanunu (TMK)’nun “İspat Yükü” başlıklı 6.maddesinde; “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.” ifadesine yer verilmiştir.
    Kanuni bir karineye dayanan taraf, sadece karinenin temelini oluşturan vakıaya ilişkin ispat yükü altındadır. Kanunda öngörülen istisnalar dışında, karşı taraf, kanuni karinenin aksini ispat edebilir.
    6100 sayılı HMK m.189/3 maddesi (1086 sayılı HUMK mad. 287) “Kanunun belirli delillerle ispatını emrettiği hususla, başka delillerle ispat olunamaz.” hükmünü amirdir. Aynı Kanunun m. 200/I maddesine göre (1086 sayılı HUMK mad. 288) senetle ispat kuralına göre bir hakkın doğumu, düşürülmesi, devri, değiştirilmesi, yenilenmesi, ertelenmesi, ikrar ve itfası amacıyla yapılan hukuki işlemlerin yapıldıkları zamanki miktar veya değeri kanunda öngörülen sınırı geçtiği takdirde senetle ispatlanması gerekir. 200/II (1086 sayılı HUMK mad. 289) maddesinde de “senetle ispat gereken hallerde karşı tarafın açık muvafakati ile tanık dinlenebileceği” hususları düzenlenmektedir. 6100 sayılı HMK’nun 199.maddesinde belge kavramı ”Uyuşmazlık konusu vakıaları ispata elverişli yazılı veya basılı metin, senet, çizim, plan, kroki, fotoğraf, film,görüntü veya ses kaydı gibi veriler ile elektronik ortamdaki veriler ve bunlara benzer bilgi taşıyıcıları bu Kanuna göre belgedir.” şeklinde düzenlenmiştir. Yine, aynı kanunun 202.maddesinde ise delil başlangıcı kavramı ” (1) Senetle ispat zorunluluğu bulunan hâllerde delil başlangıcı bulunursa tanık dinlenebilir. (2) Delil başlangıcı, iddia konusu hukuki işlemin tamamen ispatına yeterli olmamakla birlikte, söz konusu hukuki işlemi muhtemel gösteren ve kendisine karşı ileri sürülen kimse veya temsilcisi tarafından verilmiş veya gönderilmiş belgedir.” şeklinde düzenlenmiştir.
    Açıklanan yasal düzenlemeler ışığında dava dosyasının incelenmesinde; davalının cevap dilekçesini sunmadığı ve müzekkerelere cevabında da sözleşme örneğini göndermediği anlaşılmakla davacı ile arasında kurulan kredi sözleşmesinden kaynaklı olarak kesintinin yapıldığı, davacının rızasının olduğu yazılı usul kuralları çerçevesinde davalı tarafından ispat edilmesi gerekmektedir.
    O halde mahkemece, yukarıda yer alan açıklamalara göre; davalının sözleşme kapsamında alınan masrafın hukuka uygun masraf olduğunu ispatlaması gerektiği değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olduğundan Adalet Bakanlığı’nın bu yöne ilişen kanun yararına temyiz talebinin kabulü gerekir.
    SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle Adalet Bakanlığı’nın kanun yararına bozma talebinin kabulü ile kararın sonuca etkili olmamak üzere KANUN YARARINA BOZULMASINA, aynı maddenin üçüncü fıkrası uyarınca gereği yapılmak üzere bozma kararının bir örneğinin ve dava dosyasının Adalet Bakanlığına gönderilmesine, 10.10.2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.