TUTUKLAMA İÇİN GEREKLİ OLAN SUÇ İŞLENDİĞİNE DAİR KUVVETLİ BELİRTİNİN YETERİNCE ORTAYA KONULAMAMASI NEDENİYLE KİŞİ HÜRRİYETİ VE GÜVENLİĞİ HAKKININ İHLAL EDİLDİĞİ
Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu 21/1/2021 tarihinde, Ö. D. (B. No: 2017/35203) başvurusunda, Anayasa'nın 19. maddesinde güvence altına alınan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir.
Olaylar
Tanınan bir insan hakları savunucusu olan başvurucu, Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından başlatılan soruşturma kapsamında İstanbul Büyükada'da bir otelde yapılan toplantı sırasında gözaltına alınmıştır.
Başvurucu, silahlı terör örgütüne üye olmamakla beraber örgüt adına faaliyette bulunarak örgüte yardım etme suçundan Sulh Ceza Hâkimliğince tutuklanmıştır. Başvurucunun bu karara karşı yapmış olduğu itiraz kesin olarak reddedilmiştir. Başvurucu bireysel başvuruda bulunmuştur.
Ağır Ceza Mahkemesinde (Mahkeme) yapılan birinci duruşmada başvurucunun tahliyesine karar verilmiştir. Başsavcılığın esas hakkındaki mütalaasına istinaden başvurucunun örgüt hiyerarşisine dâhil olmamakla birlikte örgüte bilerek ve isteyerek yardım etme suçundan 1 yıl 13 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiştir. Başvurucunun istinaf başvurusu Bölge Adliye Mahkemesi tarafından reddedilmiştir. Temyiz süreci devam etmektedir.
İddialar
Başvurucu, tutuklamanın hukuki olmaması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
Mahkemenin Değerlendirmesi
Başvurucu, silahlı terör örgütüne yardım etme suçundan tutuklanmıştır. Sulh Ceza Hâkimliğinin verdiği tutuklama kararında tüm dosya kapsamı, gizli tanık ifadesi, yazışma içerikleri, HTS kayıtları ile Teşhis Tutanaklarına atıf yapılarak atılı suçun işlendiği hususunda kuvvetli suç şüphesinin bulunduğu sonucuna varılmıştır.
Başvurucu, Büyükada'da gerçekleştirilen toplantı esnasında yakalandığı için bu toplantı da suçlama konusu yapılmıştır. Nitekim iddianamede, bu toplantının gizli olduğunu ima eden tanık ifadelerine yer verilmiştir. İddianamede anılan suçlamaya ilişkin olarak ayrıca başvurucunun FETÖ/PDY'ye yönelik operasyon kapsamında yakalanarak tutuklanan bir şahısla telefon görüşmesi yapmış olmasına, başvurucudan ele geçirilen bir belgeye, başvurucunun WhatsApp yazışmalarına, başvurucunun terör örgütleriyle iltisaklı olduğu iddia edilen kişi ve kuruluşlara para yardımında bulunduğu hususuna dayanılmıştır.
Soruşturma makamlarınca Büyükada’da yapılan toplantının gizli bir toplantı olduğu iddia edilmiş ancak toplantının gizli olmadığına ilişkin başvurucunun açıklamalarının aksi ortaya konulamamıştır. Öte yandan söz konusu toplantının terör örgütlerine yardım etme veya casusluk amacıyla yapıldığına, toplantıda konuşulan konuların suç teşkil ettiğine ilişkin bir iddia ileri sürülmediği gibi bu yönde herhangi bir delil de gösterilmemiştir.
Başvurucudan ele geçirilen belgenin İstanbul Hayır Meclisleri adlı oluşumun 18 Haziran'da düzenlediği toplantıya ilişkin tutanak olduğu anlaşılmaktadır. Başvurucu bu belgenin kendisine mail yoluyla geldiğini, bu belgeyi kendisinin hazırlamadığını, belgede adı geçen toplantıya katılmadığını ileri sürmüştür. Soruşturma makamlarınca başvurucunun savunmasının aksi gösterilememiştir.
Soruşturma mercilerince başvurucunun FETÖ/PDY'ye yönelik operasyon kapsamında yakalanarak tutuklanan şahısla telefon görüşmesinin -söz konusu telefon görüşmelerinin örgütsel bir ilişki çerçevesinde yapıldığı yönünde bir tespit ya da iddiada bulunmadığından- örgütsel bir ilişki bakımından kuvvetli suç belirtisi olarak kabulü mümkün görülmemiştir.
Başvurucunun telefon şifresini hatırlamadığını söylemesinin diğer sanıklarla birlikte örgütsel bir amacı ortaya koyduğu iddiasına ilişkin olarak başvurucu, polislerin telefonuna girebildiklerini ve kendisine yöneltilen suçlamaların telefonunda bulunan materyallere dayandığını belirtmiştir. Soruşturma makamlarının başvurucunun savunmasının aksini gösterememesinin yanı sıra Anayasa'nın 38. maddesinde düzenlenen kişinin kendini suçlamaya zorlanamaması (nemo tenetur) ilkesi gözetildiğinde böyle bir olgunun örgütsel bir tavrı gösterdiği iddiası ikna edici görülmemiştir.
Başvurucunun KHK ile kapatılan iki derneğe ve hakkında terör örgütüne üye olmaktan dava açılan bir kişiye para yardımında bulunduğu ileri sürülmüştür. İddianamede de gösterildiği üzere bu paraların derneklerin kapatılmasından ve anılan kişi hakkında soruşturma açılmasından önce yatırıldığı anlaşılmıştır. Başvurucunun söz konusu para yardımlarını insani amaçların dışında terör örgütlerine veya bu örgütlere mensup kişilere gönderilmesi amacıyla gerçekleştirdiğine ilişkin olarak soruşturma mercilerince herhangi bir tespit veya iddiada bulunulmamıştır.
Bu itibarla başvurucunun savunması ve dosya kapsamına göre somut olayda tutuklama için gerekli olan suç işlendiğine dair kuvvetli belirtinin yeterince ortaya konulamadığı kanaatine ulaşılmıştır. Somut olay olağanüstü dönemlerde temel hak ve özgürlüklerin kullanımının durdurulmasını ve sınırlandırılmasını düzenleyen Anayasa'nın 15. maddesiyle birlikte değerlendirildiğinde de Anayasa'nın 19. maddesindeki güvencelere aykırı olduğu sonucuna varılmıştır.
Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir.
>> Anayasa Mahkemesinin 21/1/2021 Tarihli ve 2017/35203 Başvuru Numaralı Kararı