ÜNIVERSITELERDE YÜRÜTÜLEN CEZA SORUŞTURMALARI ÇOK UZUYOR!
Yükseköğretim kurumlarında yürütülen ceza soruşturmaları uzun süre soruşturma aşamasında bekletilmeyerek gereken tedbirler alınmalı!
Kamu görevlisinin görevinden kaynaklı yargılanmaları gereken suçlarla ilgili soruşturma usulleri 4483 sayılı Memurlar Ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanun ile belirlenmiş, Kanunun 2 inci maddesinin ikinci fıkrasında; "Görevleri ve sıfatları sebebiyle özel soruşturma ve kovuşturma usullerine tabi olanlara ilişkin kanun hükümleri ile suçun niteliği yönünden kanunlarda gösterilen soruşturma ve kovuşturma usullerine ilişkin hükümler saklıdır" denilerek Kanun kapsamının sınırları ve istisnaları ifade edilmiştir.
Kanunun istisna olarak belirlediği özel soruşturma usulüne tabi olanlardan birisi de yükseköğretim kurumları personelidir. 2547 sayılı Kanunun 53 üncü maddesinin Ceza Soruşturması Usulü yan başlıklı (c) fıkrasında; "Yükseköğretim üst kuruluşları başkan ve üyeleri ile yükseköğretim kurumları yöneticilerinin, kadrolu ve sözleşmeli öğretim elemanlarının ve bu kuruluş ve kurumların 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa tabi memurlarının görevleri dolayısıyla ya da görevlerini yaptıkları sırada işledikleri ileri sürülen suçlar hakkında yetkili makamlarca inceleme başlatılabilir, inceleme sonucunda soruşturma açılmasına karar verilmesi ya da doğrudan soruşturma başlatılması halinde aşağıdaki hükümler uygulanır." hükmü yer almaktadır.
Yükseköğretim kurumlarında teftiş kurulu benzeri bir yapılanma olmadığı için soruşturma işlemleri disiplin amirlerince görevlendirilen uygun sayıda soruşturmacılar tarafından yerine getirilmektedir. Bu nedenle soruşturmacı olarak görevlendirilen kişiler mevcut görevlerinin yanında Kanundan kaynaklı görevlendirme işlemi nedeniyle soruşturma işlemlerine de zaman ayırmak zorundadır.
Üniversitelerde yürütülen ceza soruşturmalarının büyük bir kısmını özellikle hastanesi olan yükseköğretim kurumları açısından hasta ya da hasta yakınlarının Cumhuriyet Başsavcılıklarına yapmış oldukları şikayet üzerine verilen görevsizlik kararları nedeniyle başlatılan soruşturmalar oluşturmakta, bu soruşturmalar için de çok az bir kısmı hariç Tıp Fakültelerinde ya da Diş Hekimliği Fakültelerinde görevli akademisyenler soruşturmacı olarak görevlendirilmektedir.
Eğitim öğretim, bilimsel çalışma ve muayene/tedavi hizmetleri ile yoğun bir çalışma şekline sahip olan sağlıkçı akademisyenlerin tüm görevlerinin yanında soruşturma işlemleri ile de meşgul olmak zorunda kalmaları onlara ayrıca bir iş yükü oluşturduğu kuşkusuzdur. Ancak Kanunun gerek 53 üncü maddesi hükümleri gerekse de özellikle öğretim üyeleri için 22 nci maddesinin (e) fıkrasında yer verilen "Bu kanunla verilen diğer görevleri yapmak" şeklindeki amir hüküm, soruşturmacı olarak görevlendirilen personelin yürüteceği görevin, kamu görevlisi olmaktan kaynaklı pozisyonunun bir gereği olarak karşımıza çıkmaktadır.
Diğer şikayetlerden bağımsız olarak muayene ya da tedavi uygulamalarından kaynaklı şikayetler, kişinin vücut ve ruh sağlığında ya da yakınlarının kaybından kaynaklı ruhsal yıkımlar nedeniyle insan üzerindeki etkisi daha fazla olan ve bir an önce sonuç alınması beklentisinde olunan şikayet türlerindendir.
Muayene ya da tedavi uygulamalarından kaynaklı şikayetlerde Danıştay 1 inci Dairesinin yerleşik kararları gereği muayeneye/tedaviye katılan tüm personelin soruşturmaya dahil edilmesi, sağlıkçı akademisyenlerin iş yoğunluğu gibi nedenlerden dolayı soruşturma süreçleri uzayabilmektedir. Bununla birlikte Üniversitelerdeki ceza soruşturmalarında İlk Soruşturma, Son Soruşturma, son soruşturma kararının sonucu ya da tarafların itiraz durumlarına göre Danıştay incelemesi gibi 3 aşamalı bir sürecinde işletilmek zorunda olması soruşturmaların yıllara sari sürelere yayılmasına neden olmaktadır.
Gerek son soruşturma aşamasında gerekse de Danıştay incelemesi aşamasında dosyada bulunan eksikliklerin giderilmesi amacıyla yapılan dosya iadeleri de süreçlerin daha da uzamasına neden olabilmektedir.
Soruşturma süreçlerinde verilen Lüzum-u Muhakeme (yargılamanın gerekli olduğu) kararlarının Danıştay incelemesinden sonra onaylanarak yargılama işlemine geçilebilmesi nedeniyle süreçler farklı alanda yeniden işlemeye başlamaktadır. Ancak tüm bu süreçler içeresinden en önemli aşama ilk soruşturma (soruşturmacılar tarafında yerine getirilen) ve son soruşturma aşamalarıdır.
Soruşturmacıların ya da son soruşturma kurulu üyelerinin mevcut görevleri ile birlikte yürüttükleri bu görevler aslında asıl görevlerinden bağımsız değildir. Bu nedenle, bir araştırmanın yürütülmesi, hastanın tedavi edilmesi, eğitim öğretim faaliyetlerinin yerine getirilmesindeki hassasiyetin kendilerine tevdi edilen soruşturma işlemleri içinde gösterilmesi gerekmektedir. Aksi durumda yaşanacak bir hak mahrumiyetinde soruşturmacıların soruşturulan durumuna düşmeleri kaçınılmaz olacaktır.
Bu çerçevede Danıştay 1. Dairesince verilen bir Kararda; "Rektörün 21.12.2012 tarihli talimatıyla başlayan bu soruşturmada 6.6.2020 tarihinde fezleke düzenlendiği, bu soruşturmanın yaklaşık 7.5 yıl boyunca devam ettirilerek sürüncemede bırakıldığı görülerek kararımız üzerine yeniden yapılacak soruşturmanın sürüncemede bırakılması, savsaklanması halinde bu durumun ilgililerin cezai sorumluluğunu doğuracağı açıktır." şeklinde değerlendirmeye yer verilmiştir.
Bu nedenle ceza soruşturmasına dair zamanaşımı sürelerinin uzunluğuna aldanmadan, soruşturma konusu iddiaların hassasiyeti de göz önünde bulundurularak süreçlerin hızlı bir şekilde işletilmesi, gerek soruşturulanlar açısından gerekse de soruşturmacılar açısında hak mahrumiyetlerine neden olunmaması gerekmektedir. İlave olarak 2547 sayılı Kanunun 13 üncü, 16 ncı, 19 uncu ve 20 nci maddelerinde yer verilen Rektör, Dekan ve Müdürlerin personel üzerindeki genel denetim ve gözetim yetkilerini kullanarak soruşturma süreçlerinin hızlı bir şekilde işletilmesine katkı sağlamaları da yerinde bir uygulama olacaktır.