USULÜNE UYGUN ÖDEME/İCRA EMRİ TEBLİĞ EDİLMEZSE, TAZYİK HAPSİ OLUŞMAZ
T.C.
Yargıtay
12. Hukuk Dairesi
2021/1453 E.
2021/2304 K.
Mal beyanında bulunmamak suçundan sanık …’ın, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 76. maddesi uyarınca 3 aya kadar tazyik hapsi ile cezalandırılmasına, vekalet ücreti takdirine yer olmadığına dair Yatağan İcra Ceza Mahkemesinin 03/02/2020 tarihli ve 2019/24 değişik iş, 2019/24 sayılı kararı aleyhine … Bakanlığı’nın 07/12/2020 gün ve 94660652-105-48-9666-2020-Kyb sayılı kanun yararına bozma istemini içeren yazısı ekindeki dava dosyası Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 18/01/2021 gün ve KYB- 2021/2671 sayılı ihbarnamesi ile Dairemize gönderilmekle okundu.
Anılan ihbarnamede;
Benzer bir olay sebebiyle Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 15/09/2020 tarihli ve 2020/4651 esas, 2020/6957 karar sayılı ilâmında belirtildiği üzere, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 353. maddesinde “İcra mahkemesinin bu Bap hükümlerine göre verdiği tazyik ve disiplin hapsine ilişkin kararlara karşı, tefhim veya tebliğ tarihinden itibaren yedi gün içinde, …mahkemesine itiraz edilebilir, itiraz üzerine verilen karar kesindir.” hükmünün yer aldığı, maddedeki “bu bap hükümlerine göre” ifadesinde 16. babın vurgulandığı, sanığın cezalandırılması istenen eylemin aynı Kanunun 76. maddesinin ise 4. bapta bulunduğu ve bu bap hükümlerine göre verilen kararlara karşı herhangi bir kanun yolunun öngörülmemiş olması karşısında, Yatağan İcra Ceza Mahkemesinin 03/02/2020 tarihli ve 2019/24 değişik iş, 2019/24 sayılı kararının kesin olduğu ve anılan kararı müteakip müşteki vekilinin vekalet ücreti yönünden yaptığı itiraz üzerine verilen merci Yatağan Asliye Ceza Mahkemesinin 04/03/2020 tarihli ve 2020/54 değişik iş sayılı kararının yok hükmünde olduğu değerlendirilerek yapılan incelemede;
1-2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun “Hapis ile tazyik” başlıklı 76. maddesinde yer alan “Mal beyanında bulunmıyan borçlu, alacaklının talebi üzerine beyanda bulununcaya kadar icra mahkemesi hakimi tarafından bir defaya mahsus olmak üzere hapisle tazyik olunur. Ancak bu hapis üç ayı geçemez.” şeklindeki düzenleme karşısında,
Sanığa ödeme emrinin 7201 sayılı Kanun’un 21/1. maddesine göre 20/06/2019 tarihinde tebliğ edildiği, ancak tebliğ evrakında, bilgisine başvurulan ve haber verilen komşunun ismi tespit ve tevsik edilmeden tebliğ işlemi tamamlandığı, Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 19/09/2018 tarihli ve 2016/12791 esas, 2018/8413 karar sayılı ve 3. Hukuk Dairesinin 11/02/2019 tarihli ve 2017/5224 esas, 2019/901 karar sayılı ilâmlarında belirtildiği üzere, beyanda bulunan komşunun açık kimliğinin tebliğ mazbatasında gösterilmediği durumda, tebliğ memurunun gerçekten muhatabın adresine gittiği fakat bulamadığı hususunun belgelenmediği, yapılan işlemin tebliğ memurunun soyut beyanından ibaret kaldığı ve tebligattan haberdar edilen kişi sadece imzadan imtina etme hakkına sahip olup, isim vermekten imtina edemeyeceğinden bu haliyle sanığa yapılan tebligatın usulü ile yapılmadığı ve geçersiz olduğundan kararın kesinleşmediği anlaşılmakla, ödeme emri usulüne uygun tebliğ edilip kesinleştirilmediğinden atılı suçun unsurlarının oluşmayacağı gözetilmeden, yazılı şekilde karar verilmesinde,
2-1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun 168. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak çıkarılan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin ekinde yer alan Avukatlık ikinci kısmının ikinci bölümünün beş sıra numarasında gösterilen, “İcra mahkemelerinde takip edilen ceza işleri için” 825,00 Türk lirası maktu vekâlet ücretine hükmedilmesi gerektiği şeklindeki düzenleme nazara alındığında, mal beyanında bulunmamak suçundan tazyik hapsine mahkum edilen sanık aleyhine, kendisini vekille temsil ettiren müşteki lehine vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği gözetilmeksizin, yazılı şekilde karar verilmesinde isabet görülmediği gerekçesiyle 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi uyarınca anılan kararın kanun yararına bozulması isteminde bulunulmakla gereği görüşülüp düşünüldü;
Kanun yararına bozma isteminin (1) no’lu nedeni yönünden yapılan incelemede;
Sanığa ödeme emrinin 7201 sayılı Kanun’un 21/1. maddesine göre 20/06/2019 tarihinde tebliğ edildiği, ancak tebliğ evrakında, bilgisine başvurulan ve haber verilen komşunun ismi tespit ve tevsik edilmeden tebliğ işlemi tamamlandığı, Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 19/09/2018 tarihli ve 2016/12791 esas, 2018/8413 karar sayılı ve 3. Hukuk Dairesinin 11/02/2019 tarihli ve 2017/5224 esas, 2019/901 karar sayılı ilâmlarında belirtildiği üzere, beyanda bulunan komşunun açık kimliğinin tebliğ mazbatasında gösterilmediği durumda, tebliğ memurunun gerçekten muhatabın adresine gittiği fakat bulamadığı hususunun belgelenmediği, yapılan işlemin tebliğ memurunun soyut beyanından ibaret kaldığı ve tebligattan haberdar edilen kişi sadece imzadan imtina etme hakkına sahip olup, isim vermekten imtina edemeyeceğinden bu haliyle sanığa yapılan tebligatın usulü ile yapılmadığı ve geçersiz olduğunun anlaşıldığı , kambiyo senetlerine özgü yapılan haciz yoluyla takiplerde İİK ‘nun 74. Maddesi uyarınca borçlunun ödeme emri tebliğinden itibaren 10 gün içinde mal beyanında bulunmaması halinde İİK’nun 76.maddesi gereğince hapsen tazyikine karar verilebileceği hususunun düzenlendiği ,somut olayda ödeme emrinin borçlu sanığa usulüne uygun olarak tebliğ edilmemiş olması nedeniyle atılı suçun unsurlarının oluşmayacağı gözetilmeden, yazılı şekilde karar verilmesinde, isabet görülmediğinden , Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının kanun yararına bozma isteminin (1) no’lu bendi açısından ihbarname içeriği yerinde görüldüğünden,Yatağan İcra Ceza Mahkemesinin 03/02/2020 tarihli ve 2019/24 değişik iş, 2019/24 sayılı kararının, CMK’nın 309/4. maddesi uyarınca BOZULMASINA, sanık hakkında mal beyanında bulunmamak eyleminden dolayı hükmolunan tazyik hapsinin kaldırılmasına, bu eylemle ilgili olarak sanık hakkında tazyik hapsi infaz edilmekte ise salıverilmesine;
Kanun yararına bozma isteminin (2) no’lu nedeni yönünden yapılan incelemede;
Dosya incelendiğinde, şikayetçi vekilinin dilekçesinde; “müşteki lehine vekalet ücretine hükmedilmemesi” gerekçesine dayandığı, bu nedenle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının kanun yararına bozma isteminin bu talebe yönelik olduğu değerlendirilerek, gereği görüşülüp düşünüldü:
Olağanüstü kanun yolu olan ve öğretide “olağanüstü temyiz” olarak adlandırılan kanun yararına bozmanın amacı hakim veya mahkeme tarafından verilen ve istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen kararların Yargıtay’ca incelenmesini, buna bağlı olarak da kanunların uygulanmasında ülke sathında birliğe ulaşmak, hakim veya mahkemelerce verilen cezaya ilişkin karar veya hükümlerdeki hukuka aykırılıkları toplum ve birey açısından hukuk yararına gidermektir.
Olağanüstü bir kanun yolu olan kanun yararına bozma müessesesinin konusunu oluşturabilecek kanuna aykırılık halleri, olağan kanun yolu olan temyiz nedenlerine göre dar ve kısıtlı tutulduğunda kesin hükmün otoritesi korunmuş olur.
26.10.1932 gün ve 29/12 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı ve bu karar esas alınmak suretiyle verilen Yargıtay Ceza Genel Kurulu ve Özel Dairelerin süreklilik arz eden kararlarında belirtildiği üzere, kabul edip etmemenin hakim veya mahkemenin takdirine bağlı olduğu istekler hakkında verilen kararlar ile kanıtların değerlendirilmesine ve şahsi hakka ilişkin kararlar kanun yararına bozma konusu olamaz.
Bu açıklamalara ve yerleşik yargısal kararlara göre (Yargıtay 1. CD’nin 05/11/2008 tarih ve 2008/9091-7078 E.K; 3. CD’nin 14/11/2007 tarih ve 2007/12330-8319 E.K; 11. CD’nin 27/02/2013 tarih ve 2012/28035 E., 2013/3196 K. ve 12. CD’nin 27/12/2012 tarih ve 2012/21561-28771 E.K sayılı kararları) vekalet ücretinin şahsi hakka ilişkin olması nedeniyle bu hususta kanun yararına bozma talebinde bulunulamayacağından, yerinde görülmeyen Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının kanun yararına bozma isteminin (2) no’lu bendi açısından REDDİNE, 02/03/2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.