YABANCI DİL SINAVINDA ALINAN PUANIN ŞÜPHELİ BULUNARAK EŞ DEĞER SINAVA ÇAĞRILMA NEDENİYLE EĞİTİM HAKKININ İHLAL EDİLMESİ

YABANCI DİL SINAVINDA ALINAN PUANIN ŞÜPHELİ BULUNARAK EŞ DEĞER SINAVA ÇAĞRILMA NEDENİYLE EĞİTİM HAKKININ İHLAL EDİLMESİ

aylar

Başvuruya Konu Dava Süreci

Olayların yaşandığı tarihte bir üniversitede doçent öğretim üyesi olarak görev yapan başvurucu, doktora programlarına kabul edilmek için gerekli yabancı dil puanını 2005 yılında girdiği Üniversitelerarası Kurul Yabancı Dil Sınavı’nda (ÜDS 2005 sonbahar dönemi) almıştır. Diğer şartları da sağlayan başvurucu bir doktora programına kabul edilmiş ve 2014 yılında Adıyaman Üniversitesinde öğretim görevlisi olarak göreve başlamış; aynı yıl farklı bir ildeki üniversitenin kadrosuna geçmiştir. Adıyaman Üniversitesi Rektörlüğü, aralarında başvurucunun da bulunduğu bir grup akademisyenin yabancı dil sınavlarının şüpheli olduğunu başsavcılığa bildirmiştir. Yapılan incelemeler neticesinde olağan dışı puan artışına sahip kişilerin eş değer sınava çağrılması gerektiği kanaatine varılmıştır. Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi (ÖSYM) Yönetim Kurulunun kendisini eş değer sınava çağırması üzerine başvurucu, yürütmenin durdurulması talebiyle dava açmış; idare mahkemesi bu talebi reddetmiştir. Başvurucunun bu karara karşı yaptığı itiraz bölge idare mahkemesince kabul edilmiş ve yürütmenin durdurulmasına karar verilmiştir. İdare mahkemesinin iptal davasını reddetmesi üzerine başvurucu kararı temyiz etmiştir. Danıştay, kararın usul ve hukuka uygun olduğu gerekçesiyle temyiz talebini reddetmiştir.

Başvuru Sonrasındaki Gelişmeler

Danıştayın onama kararı üzerine başvurucu tekrar eş değer sınava (2020 Elektronik Yabancı Dil Sınavı) çağrılmış ancak sınav tarihinde kendisine istirahat verildiğini bildirerek sınava girmemiştir. ÖSYM, başvurucunun 2005 ÜDS sonucunu iptal etmiş; Üniversite Yönetim Kurulu kararıyla da başvurucunun doktora diploması iptal edilerek üniversite ile ilişiğinin kesilmesine karar verilmiştir. Başvurucunun ÖSYM'nin ÜDS sonucunun iptali işlemine karşı açtığı dava idare mahkemesince kabul edilmiş ve Danıştay bu kararı onamıştır. Başvurucunun doktora diplomasının iptal edilmesi ve görev yaptığı üniversite ile ilişiğinin kesilmesi işlemine karşı açtığı iptal davasında idare mahkemesi, yürütmesinin durdurulmasına ve işlemin iptaline karar vermiştir. Dava istinaf aşamasındadır.

İddialar

Başvurucu, yabancı dil sınavında aldığı puanın şüpheli bulunarak eş değer sınava çağrılması nedeniyle eğitim hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

Mahkemenin Değerlendirmesi

Değerlendirilmesi gereken ilk husus başvurucunun sınavının hangi sebeple incelemeye alındığını bilebilecek durumda olup olmadığıdır. Somut olayda başvurucunun sınavının hangi sebeple incelemeye alındığını bilebilecek durumda olmadığı anlaşılmıştır. Başvurucu hakkındaki sürecin başvurucunun önceden çalıştığı kurumun ihbarı ile başlamış olduğu açık olmakla birlikte gerek idare tarafından yapılan incelemede gerekse mahkeme tarafından yapılan değerlendirmede ihbarın içeriğinin, ciddiyetinin, başvurucunun sınav sonucu üzerinde ciddi bir şüpheye yol açıp açmadığının değerlendirilmediği görülmüştür. Bununla birlikte çeşitli güvenlik tedbirleri çerçevesinde geçekleştirilmiş, geçerliliği uzun yıllar boyunca tüm kamusal makamlarca kabul edilmiş, kişilere akademik yeterlilik elde etmeleri noktasında önemli hak veya menfaatler sağlamış bir sınavla ilgili olarak kişinin şüpheli sonuçlar elde ettiği yönünde ortaya atılan iddianın ciddi bir şüpheye yol açıp açmadığı da tartışılmamıştır.

Nazara alınması gereken bir diğer konu ise başvurucunun incelemeye alınan sınavının üstünden geçen süredir. Başvurucunun 12 yılı aşkın bir süre önce katıldığı söz konusu sınava ilişkin sonuç belgesi bu süreçte sunulan kamusal makamlarca kabul edilmiş ve başvurucu akademik bir derece olan doktoraya başlamıştır. 6114 sayılı Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi Hizmetleri Hakkında Kanun’da öngörülen olağan dışı bulgulara rastlanması kriterinin sağlanması için basit ve soyut bir şüphe yeterli olmayıp başvurucunun sınavda usulsüzlük yaptığının, yapılan bir usulsüzlüğe ortak olduğunun veya sonuçlarından faydalandığı bir usulsüzlüğün yapılmasına göz yumduğuna ilişkin bulgunun somut olarak ortaya konulması şarttır.

Başvurucu, son iki sınavı arasındaki puan farkını sınavlar arasında geçen süre ve bu esnada aldığı yabancı dil kurslarıyla dil yeteneğini geliştirmesi ile açıklamıştır. Bununla birlikte raporda başvurucunun katıldığı sınavların ortalamasının ve başvurucunun katıldığı son iki sınavdaki başarı grafiğinden başka bir hususun dikkate alınmadığı görülmüştür. Başvurucuya sınavda usulsüzlük yaptığına ilişkin açık bir suçlamada bulunulmadığı ve başvurucunun ilgili artışla alakalı açıklamalarının tümüyle anlamsız veya görülmemiş bir durum olarak değerlendirilmesinin de mümkün olmadığı gözetildiğinde eş değer sınava çağrılma için 6114 sayılı Kanun’da öngörülen olağan dışı bulgulara rastlanması kriterinin -özellikle sınavın üzerinden geçen süre dikkate alındığında- karşılanmadığı değerlendirilmiştir.

Gerek idare gerekse mahkeme tarafından ortaya konulan gerekçede, başvurucunun eş değer sınava çağrılması ile ilgili olarak girdiği sınavların ortalaması ve son iki sınavı arasındaki puan farkı dışında başka hiçbir tespite yer verilmediği, ilgili tespitin 6114 sayılı Kanun’da öngörülen olağan dışı bulgu kriterini karşılamaya yeterli olup olmadığının tartışılmadığı anlaşılmıştır. Bu açıklamalar doğrultusunda başvurucunun eş değer sınava çağrılması sureti ile eğitim hakkına yapılan müdahalenin idarece ve yargılama makamlarınca zorunlu bir toplumsal ihtiyaca karşılık geldiğinin ortaya konulamadığı sonucuna ulaşılmıştır.

Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle eğitim hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir.

---

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

Ö. B. BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2019/14060)

 

Karar Tarihi: 3/11/2022

R.G. Tarih ve Sayı: 11/1/2023-32070

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Muammer TOPAL

 

 

Recai AKYEL

 

 

Selahaddin MENTEŞ

 

 

Muhterem İNCE

Raportörler

:

Hilal YAZICI

 

 

Fatma Gülbin ÖZTÜRK

Başvurucu

:

Ö. B.

Vekili

:

Av. Kazım FARIMAZ

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, yabancı dil sınavında alınan puan şüpheli bulunarak eş değer sınava çağrılma nedeniyle eğitim hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 6/5/2019 tarihinde yapılmıştır. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

3. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmuştur.

III. OLAY VE OLGULAR

4. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:

A. Başvuruya Konu Dava Süreci

5. Başvurucu, ilgili tarihte Fırat Üniversitesi İnsani ve Sosyal Bilimler Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünde (Üniversite) doçent öğretim üyesi olarak görev yapmaktadır.

6. Başvurucu, doktora programlarına kabul edilmek için gerekli yabancı dil puanını 2005 yılında girdiği Üniversiteler Arası Kurul Yabancı Dil Sınavı'nda (ÜDS 2005 sonbahar dönemi) almıştır. Diğer şartları da sağlayan başvurucu, bir doktora programına kabul edilmiş ve 2014 yılında Adıyaman Üniversitesinde öğretim görevlisi olarak göreve başlamıştır. Başvurucu aynı yıl Elâzığ'da bulunan Fırat Üniversitesi kadrosuna geçmiştir.

7. Başvurucu, daha önce girdiği 2001 yılı ilkbahar dönemi ÜDS'den 31,25,2001 yılı sonbahar dönemi ÜDS'den 41,25, Kamu Personeli Yabancı Dil Bilgisi Seviye Tespit Sınavından (KPDS 2003 sonbahar) 22,00, ÜDS 2004 sonbahar dönemi sınavından 26,25 puan almıştır.

8. Adıyaman Üniversitesi Rektörlüğü, aralarında başvurucunun da olduğu bir grup akademisyenin yabancı dil sınavlarının şüpheli olduğunu 24/2/2017 ve 5/9/2017 tarihli yazılarıyla Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına (Başsavcılık) bildirmiştir. Söz konusu isim listesinin nasıl hazırlandığına ilişkin olarak dosya kapsamında bir bilgi bulunmamaktadır.

9. Başsavcılık Anayasal Düzene Karşı İşlenen Suçlar Soruşturma Bürosu 10/11/2017 tarihinde konuya ilişkin soruşturma başlatmıştır. Soruşturma kapsamında, Öğrenci Seçme Yerleştirme Merkezine (ÖSYM) bir yazı göndererek bahsi geçen listede adı olan kişilerin girdiği yabancı dil sınavları ile buna ilişkin belgelerin incelenmesini, önceki sınavlarıyla karşılaştırılmasını, varsa tespit edilecek usulsüzlüklere ilişkin bir rapor düzenlenmesini istemiştir.

10. Başsavcılığın yazısı ÖSYM Hukuk Müşavirliğince önce Olağandışılık Araştırma Komisyonuna, daha sonra İhbar Değerlendirme Komisyonuna havale edilmiştir. İhbar Değerlendirme Komisyonu, Adıyaman Üniversitesinde görevli seksen beş akademisyenle ilgili inceleme yapmış; yirmi bir kişinin sınav sonuçlarını şüpheli bulmuştur. Komisyon, her bir aday için ayrı ayrı değerlendirme raporu hazırlamış; olağan dışı puan artışına sahip kişilerin eş değer sınava çağrılması gerektiği kanaatine varmıştır. Başvurucuya ilişkin "aday değerlendirme raporu"nda yer alan tespitler şöyledir:

"Adayın Geçmiş yabancı dil sınav sonuçları birçok açıdan değerlendirildiğinde, adayın 5 sınava girdiği ve bunlardan sadece 1 sınavda, sınavın genel ortalamasının üzerinde puan aldığı belirlenmiştir. Adayın en yüksek puanı 70.00 olup, bu puanı ikinci en yüksek puanı arasındaki farkın 25,75 olduğu, en yüksek puanın adayın kendi ortalamasından çıkarılmak suretiyle elde edilen arındırılmış ortalamadan farkının ise 25.813 olduğu belirlenmiştir.

Aday sınav sonuçlarının kendi içerisinde ve kendi ortalamaları bakımından değerlendirilmesi, sınavın genel ortalaması, madde güçlüğü ve madde ayırtediciliği (madde güçlüğü ve madde ayırtediciliği bu adayın girmiş olduğu sınav dönemleri için mevcut değildir) incelenmesi neticesinde yapılan analiz ve değerlendirmeler ışığında, adayın en yüksek puanı hayatın olağan akışına uygun olmayan bir artış göstermesi nedeniyle [17/2/2011 tarih ve] 6114 sayılı [Ölçme, Seçme Ve Yerleştirme Merkezi Hizmetleri Hakkında] Kanun'un 9 maddesi (8) inci fıkrası hükümlerine göre eşdeğer sınava çağrılması gerektiği kanaatine varılmıştır."

11. ÖSYM Yönetim Kurulunun 21/2/2018 tarihli toplantısında başvurucunun eş değer sınava çağrılmasına karar verilmiştir. Söz konusu kararın ilgili kısmı şöyledir:

 “... İhbar Değerlendirme Komisyonunca hazırlanan komisyon raporu görüşülerek, İhbar Değerlendirme Komisyonu tarafından yapılan inceleme, araştırma ve analizler neticesinde Yönetim Kuruluna arz edilen ve ekte sunulan aday bazlı değerlendirme raporlarında olağandışı bulgu tespit edilen ve eşdeğer sınava çağrılması önerilen aşağıda bilgileri verilen 21 kişinin 6114 sayılı Kanun'un 9 maddesi (6) inci fıkrası hükümleri uyarınca eşdeğer sınava çağrılmasına, 2018 Nisan, Mayıs veya Haziran aylarında yapılacak herhangi bir e-YDS sınavına veya Nisan ayında yapılacak 2018 YDS İlkbahar Dönemi sınavına eşdeğer sınav hükmünde olmak üzere ücretsiz olarak sınava alınmalarına ve adayların 'YDS İlkbahar, Dönemi sınavını tercih etmeleri halinde tercih etmiş oldukları sınav merkezlerinde sınava girmelerine, bu işlemlerin Sınav Hizmetleri Daire Başkanlığınca diğer daire başkanlıkları ile koordineli olarak yapılmasına, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, Anayasal Düzene Karşı İşlenen Suçlar Soruşturma Bürosuna ve ilgili adaylara bilgi verilmesine oy birliği ile karar verilmiştir."

12. ÖSYM Başkanlığı Sınav Hizmetleri Daire Başkanlığı 2/3/2018 tarihli yazısıyla başvurucuyu eş değer sınava çağırmıştır. Yazının ilgili kısmı şöyledir.

"...ÖSYM İhbar Değerlendirme Komisyonu tarafından yapılan inceleme, araştırma ve analizler neticesinde, 2005 Üniversitelerarası Kurul Yabancı Dil Sınavı (ÜDS Sonbahar Dönemi) sonucunuz olağan dışı olarak değerlendirilmiş ve anılan mevzuat uyarınca, 21.02.2018 tarih ve 2018/08.03 sayılı ÖSYM Yönetim Kurulu Kararı ile eşdeğer sınava çağrılmanıza karar verilmiştir.

Eşdeğer sınav için Elektronik Dil Sınavı (e-YDS) tercih edilmesi halinde sadece Ankara, İstanbul ve İzmir sınav merkezlerinden veya 2018-YDS (İlkbahar Dönemi) tercih edilmesi halinde ise kılavuzda belirtilen sınav merkezlerinden uygun olanı seçilmelidir. Mevzuat gereğince sınav ücreti ödemeden katılımınız sağlanacak olup sınav ve tarih seçiminizi tespit için tarafınıza gönderilen ekli formun doldurulması ve teslim aldığınız tarihten itibaren en geç 5 gün içinde ÖSYM Başkanlığı Sınav Hizmetleri Dairesi Başkanlığına taahhütlü gönderilmesi gerekmektedir.

Sınava katılım sağlamadığınız takdirde, 6114 sayılı Kanun'un 9. maddesi 8. fıkrasına göre olağan dışı olarak değerlendirilen sınavınız ve söz konusu sınav kapsamında elde ettiğiniz tüm haklar geçersiz sayılacaktır."

13. Söz konusu çağrı yazısının tebliğ edilmesi üzerine başvurucu, işlemin iptali istemiyle 19/3/2018 tarihinde dava açmıştır. Başvurucu; dava dilekçesinde on üç yıl aradan sonra yabancı dil sınav bilgisinin ölçülmesinin anlamlı olmayacağını, girdiği sınavda olağan dışı bir durum olduğunun somut verilerle ortaya konulamadığını ifade etmiştir. Başvurucuya göre eş değer sınava çağrılmaya ilişkin mevzuat Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) tarafından soruların sızdırılması veya cevapların bazı örgüt üyelerine verilmesi şeklindeki usulsüzlüklerin ortaya çıkarılması için yapılmıştır. Başvurucu, kendisinin anılan örgüt ile bir bağının olmadığını ve başvuruya konu sınavda da herhangi bir usulsüzlük yapmadığını ifade etmiştir.

14. Başvurucu 20/4/2018 tarihli dilekçesiyle yürütmenin durdurulması talebinde bulunarak eş değer sınav için tanınan sürenin yeterli olmadığını, ÜDS ile eş değer olduğu belirtilen elektronik yabancı dil sınavının(e-YDS)nitelik itibarıyla farklı olduğunu ve sınavın zorlaştırıldığını ileri sürmüştür. ÖSYM açılan davaya karşı verdiği cevap dilekçesinde, başvurucuya ilişkin olarak daha önce İhbar Değerlendirme Komisyonunca hazırlanan "aday değerlendirme raporu"nda yer alan tespitleri tekrar etmekle yetinmiştir.

15. Başvurucu, ÖSYM'nin ilgili yazısıyla gönderilen formda bildirilen sınavlardan 9/6/2018 tarihli 2018 e-YDS'ye girmek için tercih işlemlerini yapmıştır.

16. Davanın görüldüğü Ankara 14. İdare Mahkemesi (Mahkeme) 17/5/2018 tarihli kararıyla yürütmenin durdurulması talebini reddetmiştir. Başvurucunun yürütmenin durdurulmasının reddine ilişkin karara karşı yaptığı itiraz Ankara Bölge İdare Mahkemesi 4. İdari Dava Dairesince kabul edilmiş ve 7/6/2018 tarihinde yürütmenin durdurulmasına karar verilmiştir. Kararın gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:

"... Uyuşmazlıkta, dava konusu eşdeğer sınava çağırma kararına dayanak alınan sebebin davacı hakkında yapılan ihbar üzerine katıldığı sınav sonuçları ve davacının, bu sınavlardan aldığı notların tutarlılık göstermediği görülmekle, davalı idarece yukarıda yer verilen ihbar başvurusu ve sınavlardan alınan puanların kıyaslaması haricinde söz konusu dönem sınavının şaibeli bulunması ile ilgili başkaca bir bilgi ve somut gerekçe sunamadığı görülmektedir.

Bu durumda, her ne kadar 6114 sayılı Kanunun 9/8. maddesi, davalı idareye sınavlardan sonra incelenen sınav belgelerinde, elektronik kayıtlarda veya yapılan analizlerde olağandışı bulgulara rastlanması hâlinde adayların, maliyeti Başkanlık tarafından karşılanmak üzere Yönetim Kurulu kararı ile eşdeğer sınava çağırabilmesine olanak tanıyor ve yetki veriyor ise de, anılan maddede tanınan yetkinin Anayasamızda belirlenen hukuk devleti ilkesine uygun olarak kullanılması gerektiğinin açık olduğu, bakılan uyuşmazlıkta davacının sınav sorularını önceden ele geçirdiği veyahutta kopya çektiği ya da sınavın tümü ile ilgili soruların önceden alındığı, toplu olarak kopya çekildiği vs. gibi herhangi bir durumun bu sınav bakımından mevcut olmamasına rağmen, sadece davacının daha önceden girdiği sınavlarda aldığı notlar kıyaslanarak davaya konu işlemin tesis edildiği, bu şekilde yapılan bir değerlendirme sonucunun 6114 sayılı Kanunun 9/8. maddesinde tanınan yetkinin kullanılmasının hukuk devleti ve hukuki güvenlik ilkesini ihlal edeceği anlaşıldığından, uyuşmazlığa konu eşdeğer sınava çağırma işleminde hukuka uyarlık bulunmadığı sonucuna varılmıştır..."

17. Mahkeme 12/7/2018 tarihli kararıyla iptal davasını reddetmiştir. Kararın gerekçesinde özetle 17/2/2011 tarihli ve 6114 sayılı Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi Hizmetleri Hakkında Kanun'un "Sınav Güvenliği" başlıklı 9. maddesinin (8) numaralı fıkrasındaki düzenleme çerçevesinde eş değer sınava çağırma için olağanüstü bulguların tespit edilmesinin yeterli olduğu, sınavda kopya çekildiği veya sınav sorularının paylaşıldığı gibi hususların sübuta ermesinin gerekmediği, dolayısıyla amacın olağan dışı bulguların bertaraf edilmesi olduğuna işaret edilmiştir. Mahkeme; başvurucunun 2001-2005 yılları arasında katıldığı yabancı dil sınavlarına ilişkin sonuçları üzerinde yapılan incelemede, 70 puan aldığı 2005 yılı sonbahar dönemi ÜDS sonucunun önceki sınav sonuçlarıyla karşılaştırıldığında olağan dışı olduğunun değerlendirildiğini, bu durumda eş değer sınava çağırılmasına ilişkin ÖSYM Başkanlığı Yönetim Kurulu kararında hukuka aykırılık bulunmadığını değerlendirmiştir.

18. Başvurucu, kararı temyiz etmiştir. Temyiz dilekçesinde özetle şüpheli bulunan son sınavından önce dil kursuna gittiğini ve özel dersler aldığını, söz konusu sınavdan önceki aylarda akademik çalışmalarına da ara vererek sadece dil sınavına hazırlandığını, aldığı puanın geçer puan olan 65 puanın 5 puan üzerinde olduğunu, başarısız olduğu sınavlar ile başarılı olduğu sınav arasındaki puan farkının hayatın olağan akışına uygun olmadığı yönündeki iddianın bilimsel verilerden uzak, soyut bir iddiadan ibaret olduğunu ifade etmiştir. ÖSYM temyize ilişkin savunmasında önceki açıklamalarını yinelemiştir.

19. Danıştay Sekizinci Dairesince (Daire) incelenen temyiz talebi 8/2/2019 tarihinde kararın usul ve hukuka uygun olduğu gerekçesiyle oyçokluğuyla reddedilerek karar onanmıştır. Karara muhalif kalan üye, bir sınavda alınan puan veya sonucun kural dışı bir yolla alındığı iddiasının gerçekliğinin tespit ölçüsünün bu sınavdan yıllar sonra yapılan bir eş değer sınav olamayacağını, bunun ancak sınav belgeleri üzerine, elektronik kayıtlara ya da adli bir tespit bulunması gibi somut bir olguya dayanılarak mümkün olabileceğini ifade etmiştir. Ayrıca şüpheli bulunan sınav ile bir önceki sınav arasındaki zaman diliminin gözönünde bulundurulması gerektiğini, bu sürenin uzun olması durumunda adayın aldığı yabancı dil kurslarıyla ve çalışmasına bağlı olarak puanını önemli düzeyde artırmasının mümkün olabileceğini vurgulamıştır. Muhalif üye ayrıca sınav güvenliğine ilişkin önlemleri almanın idarenin sorumluluğunda olduğunu ve davaya konu sınavın güvenliğinin ihlal edildiğini gösteren herhangi bir somut ve nesnel bulguya rastlanmadan başvurucunun eş değer sınava çağrılmasıyla sorumluluğun ona yüklenemeyeceğini savunmuştur. Muhalif üye, şüpheli görülen sınav ile başvurucunun tekrar girmesi istenen sınavın eş değer kabul edilmesini de şüpheli bulmuştur.

20. Nihai karar başvurucuya 10/4/2019 tarihinde tebliğ edilmiştir.

B. Başvuru Sonrası Gelişmeler

21. Dairenin onama kararı üzerine başvurucu 17/8/2020 tarihli yazıyla tekrar eş değer sınava çağrılmıştır. Başvurucu 19/12/2020 tarihinde uygulanacak olan 2020 e-YDS 2020/13'ü, sınav yeri olarak Ankara'yı tercih etmiştir. Ancak 22/2/2021 tarihli dilekçesini idareye sunarak özel bir hastanenin 17/2/2021 tarihli raporu ile 17/2/2021-21/2/2021 tarihleri arasında kendisine istirahat verildiğini bildirmiştir. ÖSYM, sınava girmediği gerekçesiyle 25/5/2021 tarihli işlemi ile başvurucunun 2005 ÜDS sonucunu iptal etmiştir. Sınav sonucunun iptali işlemi dayanak alınarak 28/7/2021 tarihli Üniversite Yönetim Kurulu kararıyla başvurucunun doktora diploması iptal edilmiş ve üniversite ile ilişiğinin kesilmesine karar verilmiştir.

22. Başvurucunun ÖSYM'nin 2005 yılı sonbahar dönemi ÜDS'nin iptali işlemine karşı açtığı dava Ankara 3. İdare Mahkemesinin 9/9/2021 tarihli kararıyla kabul edilmiştir. Kararın gerekçesinde, başvurucunun sınava katılmamasının ardından idareye sağlık sorunları nedeniyle sınava katılamadığını bildirmesine karşın sınava katılmamasının hukuken geçerli sayılabilecek bir nedene dayanıp dayanmadığı noktasında inceleme yapılmaksızın sınav sonucunun geçersiz sayılması işleminde hukuka uygunluk bulunmadığı değerlendirilmiştir. Daire 10/11/2021 tarihinde kararı onamıştır.

23. Başvurucunun doktora diplomasının iptal edilmesi ve görev yaptığı üniversite ile ilişiğinin kesilmesi işlemine karşı açtığı iptal davasında Elâzığ 1. İdare Mahkemesi, sınavın geçersiz sayılması işleminin iptal edilmiş olmasını gözönünde bulundurarak diploma iptalinin ve ilişik kesme işleminin hukuka açıkça aykırı olduğu gerekçesiyle yürütmesinin durdurulmasına, 31/12/2021 tarihinde de işlemin iptaline karar vermiştir. Dava istinaf aşamasındadır.

IV. İLGİLİ HUKUK

24. 6114 sayılı Kanun'un "Sınav güvenliği" kenar başlıklı 9. maddesine 2/12/2016 tarihli 6764 sayılı Kanun'un 71. maddesiyle eklenen ve 9/12/2016 tarihinde yürürlüğe giren (7) ve (8) numaralı fıkralar şöyledir:

"(7) Başkanlık, sınav güvenliğinin sağlanması amacıyla sınav sırasında veya sonrasında kopya amaçlı kullanıldığı yolunda şüpheler üzerine ses ve kamera görüntü çözümleri ile yazı, imza, ifade ve sınav evrakında her türlü tespit, işleme, karşılaştırma, analiz ve inceleme yapabilir veya yaptırabilir, doğruluk analizi yapmak üzere gerekli cihazları kullanabilir, her türlü cihaz içeriğinin kopyasını alabilir.

 (8) Sınavlardan sonra incelenen sınav belgelerinde, elektronik kayıtlarda veya yapılan analizlerde olağandışı bulgulara rastlanması hâlinde adaylar, maliyeti Başkanlık tarafından karşılanmak üzere Yönetim Kurulu kararı ile eşdeğer sınava çağrılabilir. Adayın sınavının geçerli sayılıp sayılmayacağına eşdeğer sınav sonuçlarına bakılarak Yönetim Kurulu tarafından karar verilir. Çağrıya rağmen eşdeğer sınava katılmayan adayın sınavı geçersiz sayılır."

25. 6114 sayılı Kanun'un "Ceza hükümleri" kenar başlıklı 10. maddesinin (5) numaralı fıkrasının 9/12/2016 yürürlük tarihli 6764 sayılı Kanun'un 72. maddesiyle değişik birinci cümlesi şöyledir:

" Sınavda kopya çektiği veya bu yönde fiiller işlediği tespit edilen adayın sınavı ile çok oturumlu sınavlarda oturumların herhangi birinde kopya çektiği veya bu yönde fiiller işlediği tespit edilen adayın bu oturumlardan oluşan sınavı iptal edilir."

26. ÖSYM Yönetim Kurulunun 21/2/2018 tarihli ve 2018/08 sayılı Eşdeğer Sınav Uygulaması ve Değerlendirilmesine İlişkin Usul ve Esaslara ilişkin kararın (Yönetim Kurulu kararı) 5. maddesinin (3) ve (5) numaralı fıkraları şöyledir:

"(3) İhbar Değerlendirme Komisyonu, adayın girmiş olduğu aynı kapsamdaki tüm sınavları puan ortalamaları, olağan dışı artışlar, madde güçlüğü ve sınavın ayırt ediciliği gibi veriler çerçevesinde analiz eder. Adayların sınav puanlarının ortalamadan farklılaşma oranı ortalama madde güçlüğü ile birlikte değerlendirilerek karar verilir. Bu süreç grafiksel modellemelerle desteklenir.

...

 (5) Olağandışılık Araştırma Komisyonu ve İhbar Değerlendirme Komisyonu, gerektiği durumlarda ilgili sınavın kapalı döneme intikal eden ve baskı öncesi aşamada iptal edilen soruları da göz önünde bulundurarak adayların soru kitapçıklarını ve cevap anahtarlarını inceleyebilir."

V. İNCELEME VE GEREKÇE

27. Anayasa Mahkemesinin 3/11/2022 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

28. Başvurucu, eş değer sınavdan yeterli bir puan alamaması hâlinde doktorası ve sonrasında akademik unvanlarının geri alınması gibi mesleki hayatı, itibarı, ailesi ve çevresi ile ilişkileri açısından çok önemli sonuçlar doğuracak bir işleme muhatap olması nedeniyle mağduriyet yaşayacağını ifade etmiştir. Başvurucu; böyle ağır sonuçları olan bir tedbirin ancak ciddi ve somut delillere dayanan bir şüphe nedeniyle uygulanabileceğini ifade ederek özel hayata saygı hakkının ve eğitim hakkının, derece mahkemelerince yapılan yargılamalarda davanın sonucuna etki edecek somut olgulara ilişkin açıklamalarının değerlendirilmemesi ve idarenin işleminin hukuka uygun olup olmadığının yeterli şekilde incelenmemesi nedeniyle de adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.

29. Bakanlık görüşünde, başvurucunun sadece eş değer sınava çağrılması nedeniyle bir mağduriyetinin olmadığı, söz konusu işlemin hazırlık işlemi olduğu, dil sınavının hâlen geçerli olduğu ve buna dayalı olarak doktorası ve diğer akademik unvanlarının geri alınmadığını ve üniversitedeki görevinin devam ettiğini, dolayısıyla mağduriyetinin olmadığını ve şikâyetin konu bakımından yetki sınırları içinde olmadığını ifade etmiştir. Bakanlık ayrıca başvurucunun özel hayata saygı hakkına yönelik bir müdahale olmadığını, müdahale var kabul edilirse de kanuni dayanağı ve meşru amacının bulunduğu, uygulanan tedbirin 6114 sayılı Kanun kapsamında ölçülü bir tedbir olduğunu, yargı mercilerinin kararlarının hukuka uygun olduğunu, incelemenin ise Anayasa'nın 15. maddesi kapsamında yapılması gerektiğini ifade etmiştir.

30. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında başvuru dilekçesindeki argümanlara benzer değerlendirmelerde bulunmuştur. Başvurucu, bireysel başvurusunun kabul edilmemesi hâlinde özel hayatı üzerinde ağır sonuçlar doğuracak kararların alınacağını ifade etmiştir. Ayrıca 21/6/2021, 6/7/2021, 18/8/2021 ve 7/10/2021 tarihli ek beyanlarıyla benzer açıklamalarını tekrarlayan başvurucu; önce eş değer sınava girmediği gerekçe gösterilerek yabancı dil puanının geçersiz sayıldığına ilişkin ÖSYM Yönetim Kurulu kararının kendisine bildirildiğini, daha sonra görev yaptığı Fırat Üniversitesinin ÖSYM'nin söz konusu işlemini dayanak alarak doktora diplomasını iptal ettiğini ve Üniversite ile ilişiğinin kesildiğini ifade etmiştir.

B. Değerlendirme

31. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun iddialarının özü, doktora eğitimine başlaması için gerekli olan yabancı dil sınavında aldığı puanın geçersiz sayılmasına ilişkindir. Bu nedenle başvurucunun iddialarının bir bütün olarak Anayasa'nın 42. maddesinde güvence altına alınan eğitim hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.

1. Kabul Edilebilirlik Yönünden

32. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan eğitim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Esas Yönünden

a. Hakkın Kapsamı ve Müdahalenin Varlığı

33. Anayasa'nın 42. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

"Kimse, eğitim ve öğrenim hakkından yoksun bırakılamaz."

34. Eğitim, Anayasa tarafından doğrudan güvence altına alınmış bir haktır. Ayrıca eğitim, çok özel bir kamu hizmeti olarak sadece doğrudan faydaları olan bir hizmet değil geniş sosyal fonksiyonları da olan bir hizmettir. Demokratik bir toplumda insan haklarının sağlamlaşması ve devamı için eğitim hakkının vazgeçilmez ve temel bir katkısı olduğu da aşikârdır (Mehmet Reşit Arslan ve diğerleri, B. No: 2013/583, 10/12/2014, § 66). Anayasa Mahkemesi önceki kararlarında eğitim hakkının yükseköğrenim seviyesini de kapsadığına (Hikmet Balabanoğlu, B. No: 2012/1334, 17/9/2013, § 28; İhsan Asutay, B. No: 2012/606, 20/2/2014, § 36), belli bir zamanda mevcut olan eğitim kurumlarına etkili bir biçimde erişimin sağlanmasını güvence altına aldığına (Mehmet Reşit Arslan ve diğerleri, § 68), kamu otoritelerine bireyin eğitim ve öğrenim almasını engellememe şeklinde bir negatif ödev yüklediğine (Adem Öğüt ve diğerleri, B. No: 2014/20527, 22/11/2017, § 44; Yüksel Baran, B. No: 2012/782, 26/6/2014, § 36) karar vermiştir.

35. Bununla birlikte eğitim kurumlarına erişim hakkı, eğitim hakkının sadece bir yönünü oluşturmaktadır. Hakkın etkili olması için buna ilave olarak eğitim alan kişi aldığı eğitimden menfaat sağlama imkânına da sahip olmalıdır. Bu imkâna sahip olabilmek için ise bir ülkede yürürlükte olan kurallara uygun olarak tamamlanan eğitimin ülkenin resmî makamlarınca tanınması gerekmektedir (Rauf Bekiroğlu, B. No: 2014/127, 19/7/2017, § 25).

36. Bu bağlamda müdahalenin mevcudiyetinden söz edebilmek için bireysel başvuruya konu kararın başvurucunun belli bir zamanda mevcut olan eğitim kurumlarına etkili bir biçimde erişimine yahut aldığı eğitimden menfaat sağlama imkânına (Şehmus Altuğrul, B. No: 2017/38317, 13/1/2021, § 42) yönelik olması gerekmektedir. Somut olayda mevcut başvuruya konu karar ve olası sonuçları dikkate alınarak başvurucunun eş değer sınava çağırılmasının eğitim hakkına yönelik bir müdahale anlamına gelip gelmediği tespit edilmelidir.

37. Başvurucunun doktora eğitimine başlaması için sağlaması gereken şartlardan olan yabancı dil yeterlilik sınav sonucu 21/2/2018 tarihinde ÖSYM Yönetim Kurulu tarafından olağan dışı olarak kabul edilmiş ve başvurucu 2/3/2018 tarihli yazı ile eş değer sınava girmek için davet edilmiştir. Başvurucuya gönderilen çağrıda, eş değer sınava katılım sağlanmaması durumunda sınavın ve sınav kapsamında edinilen tüm hakların geçersiz sayılacağı belirtilmektedir.

38. Eğitim hakkına müdahale olup olmadığının tespiti bakımından başvurucu hakkında tesis edilen işlem yahut karar ile başvurucunun eğitim hakkına yönelik yakın ve kayda değer bir riskin oluştuğunun gösterilmesi yeterlidir. Bu kapsamda somut olayda başvurucunun eş değer sınava çağrılması şeklinde tesis edilen işlem ile başvurucunun doktora diplomasının geçerliliği üzerinde yakın ve makul bir risk doğduğu açıktır. Bu koşullar altında Anayasa’nın 42. maddesi çerçevesinde başvurucunun eğitim hakkına müdahalede bulunulduğunun kabul edilmesi gerekir.

b. Müdahalenin İhlal Oluşturup Oluşturmadığı

39. Anayasa’nın 13. maddesi şöyledir:

 “Temel hak ve hürriyetler, ... yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, ... demokratik toplum düzeninin ... gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.

40. Yukarıda anılan müdahale Anayasa’nın 13. maddesinde belirtilen koşulları yerine getirmediği müddetçe Anayasa’nın 42. maddesinin ihlalini teşkil edecektir. Bu sebeple sınırlamanın Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen ve somut başvuruya uygun düşen kanun tarafından öngörülme, Anayasa’nın 42. maddesinde ya da ilgili diğer maddelerinde belirtilen haklı sebeplerden bir veya daha fazlasına dayanma ve ölçülülük ilkesine aykırı olmama koşullarına uygun olup olmadığının belirlenmesi gerekir.

i. Kanunilik

41. Başvurucunun eğitim hakkına yönelik müdahalenin temeli, başvurucunun eş değer sınava davet edilmesidir. İdare, başvurucuya gönderdiği çağrıda 6114 sayılı Kanun'un 9. maddesinin sekizinci fıkrası gereğince başvurucunun eş değer sınava katılmaması hâlinde tekrarı istenen sınavının geçersiz sayılacağı hükme bağlanmış olup 6114 sayılı Kanun'un 9. maddesinin (8) numaralı fıkrasının kanunla sınırlama ölçütünü karşıladığı sonucuna varılmıştır.

ii. Meşru Amaç

42. Taşıdığı öneme karşın eğitim hakkı, niteliği gereği bazı düzenlemelere tabidir. Şüphesiz eğitim kurumlarını düzenleyen kurallar, toplumun ihtiyaç ve kaynakları ile eğitimin farklı düzeylerine has özelliklere göre değişiklik gösterebilir. Bu nedenle devletin bu konuda yapacağı düzenleme ve uygulamalarda belli bir takdir alanına sahip olduğunun kabulü gerekir (Ünal Yıldırım, B. No: 2013/6776, 5/11/2014, § 42; Savaş Yıldırım, B. No: 2013/6258, 10/6/2015, § 42). Devletin bu takdir alanı eğitim kurumunun seviyesi yükseldikçe artar, buna karşılık eğitimin birey ve toplum bakımından önemine bağlı olarak azalır (Mehmet Reşit Arslan ve diğerleri, § 67). Devletin sahip olduğu takdir yetkisi, toplumun ihtiyaçlarını gözeterek var olan eğitim kurumlarını kaldırmayı veya statülerinde değişiklik yapmayı da kapsamaktadır. Şüphesiz devletin belirtilen bu takdir alanı içinde hareket ederken meşru bir amaca dayanan değişiklikler yapması da kendisinden beklenecektir (Melih Sivas, B. No: 2016/15634, 28/6/2018, § 58).

43. Anayasa'nın 42. maddesinde eğitim hakkının sınırlandırılmasına ilişkin bir düzenleme yer almamaktadır. Bununla birlikte eğitim hakkının mutlak ve sınırsız bir hak olduğu düşünülemez. Nitekim anılan maddenin ikinci fıkrasında yer verilen "Öğrenim hakkının kapsamı kanunla tespit edilir ve düzenlenir." ifadesi ile devlete bir takdir alanı yaratılmıştır. Eğitim hakkının Anayasa'nın "Sosyal ve Ekonomik Haklar" bölümünde düzenlendiği hususu da gözetildiğinde devlete tanınan bu takdir hakkının bir sınırlama yetkisi de içerdiği anlaşılmaktadır. Öte yandan Anayasa'da diğer haklardan farklı olarak eğitim hakkının sınırlanması hususunda kanun koyucuyu bağlayan belli bir meşru amaçlar listesi bulunmamaktadır. Dolayısıyla kanun koyucunun eğitim hakkının sınırlanması hususundaki takdir aralığının geniş olduğu ifade edilebilir. Ancak kanun koyucunun bu takdir yetkisinin Anayasa Mahkemesinin denetimine tabi olduğu açıktır (Adem Öğüt ve diğerleri, § 53).

44. Somut olayda mevcut müdahalenin sınav güvenliğinin sağlanması sureti ile ulusal ölçekte eğitim kalitesinin korunması şeklinde ifade edilebilecek bir meşru amacı gerçekleştirmeyi amaçladığı sonucuna varılmıştır.

iii. Demokratik Toplum Düzeninin Gereklerine Uygunluk

 (1) Genel İlkeler

45. Eğitim doğası gereği bireylerin ve toplumun ihtiyaçları gözetilerek mekâna ve zamana göre devlet tarafından düzenlenen bir haktır. Eğitimin kalitesinin korunması ve katılımcılar arasında hakkaniyetli bir puan dağılımının yapılabilmesi için sınav güvenliğinin sağlanması devletin yükümlülüklerindendir. Bu bağlamda devlet gerek sınav öncesinde gerekse sınav sonrasında aldığı birtakım tedbir, yaptığı işlem ve uygulamalar ile sınav güvenliğini teminat altına alabilir.

46. Sınav güvenliğinin sağlanması ve kontrolü bakımından adayların yeniden aynı sınava yahut eş değer bir sınava tabi tutulması da idarenin takdir alanı içindedir. Bununla birlikte her somut olay söz konusu müdahalenin zorunlu bir toplumsal ihtiyaca karşılık geldiğinin ortaya konulması şarttır. Müdahaleyi oluşturan tedbirin zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşıladığının kabul edilebilmesi için amaca ulaşmaya elverişli olması, başvurulabilecek en son çare ve alınabilecek en hafif önlem olarak kendisini göstermesi gerekmektedir (bazı farklılıklarla birlikte bkz. Bekir Coşkun [GK], B. No: 2014/12151, 4/6/2015, § 51; Mehmet Ali Aydın [GK], B. No: 2013/9343, 4/6/2015, § 68; Tansel Çölaşan, B. No: 2014/6128, 7/7/2015, § 51).

47. Söz konusu değerlendirmelerde derece mahkemelerinin belirli bir takdir yetkisi bulunmaktadır ancak bu takdir payı, Anayasa Mahkemesinin denetimindedir. Dolayısıyla Anayasa Mahkemesi, eğitim hakkına yönelik gerçekleşen bir müdahalenin demokratik düzeninin gerekliliklerine uygun olup olmadığı hususuna karar vermede yetki sahibi olan iç hukuktaki son mercidir (benzer yöndeki bir değerlendirme için bkz. Sinan Baran, B. No: 2015/11494, 11/6/2018, § 37).

48. Anayasa Mahkemesinin görevi, bu denetimi yerine getirirken idarenin ve derece mahkemelerinin yerini almak değil söz konusu mercilerin takdir yetkilerini kullanarak verdikleri kararların Anayasa'nın 42. maddesine uyumluluğunu denetlemektir. Eğitim hakkına yönelik gerekçesiz veya Anayasa Mahkemesince ortaya konulan kriterleri karşılamayan bir gerekçe ile yapılan müdahaleler Anayasa'nın 42. maddesini ihlal edeceğinden söz konusu müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun kabul edilebilmesi için kamu makamları tarafından ortaya konulan gerekçelerin ilgili ve yeterli olması şarttır.

 (2) İlkelerin Somut Olaya Uygulanması

49. Eldeki uyuşmazlıkta başvurucunun 2005 yılı sonbahar döneminde girdiği ÜDS'den 70 puan alarak bir doktora programına kabul edildiği, öğrenimini tamamlayarak doktora diplomasını aldığı, sonrasında ÖSYM tarafından 2/3/2018 tarihli yazıyla -sınava katılım sağlanmadığı takdirde olağan dışı bulgu gerekçesiyle şüpheli olarak değerlendirilen sınavın ve söz konusu sınav kapsamında elde edilmiş tüm hakların geçersiz sayılacağı belirtilerek- ücretsiz olarak eş değer sınava girmeye davet edildiği görülmektedir.

50. Başvurucu hakkındaki süreç, daha önce çalıştığı Adıyaman Üniversitesi tarafından Başsavcılık Anayasal Düzene Karşı İşlenen Suçlar Soruşturma Bürosuna bir şüpheliler listesi gönderilmesi ile başlamıştır. Listede ismi geçen kişiler hakkında, yabancı dil sınavında şaibe veya usulsüzlük araştırması yapılması talep edilmekte olup listenin hangi delil yahut bulgulara istinaden tanzim edildiği gerek idarenin gerekse mahkemenin gerekçesinden anlaşılamamaktadır. Savcılık, ekli listeyi rapor tanzim edilmesi ve bilgi verilmesi talebiyle ÖSYM'ye göndermiştir.

51. ÖSYM, 6114 sayılı Kanun'un 9. maddesinin (8) numaralı fıkrası uyarınca adayları, sınavlardan sonra incelenen belgelerinde, elektronik kayıtlarında veya haklarında yapılan analizlerde olağan dışı bulgulara rastlandığı takdirde eş değer sınava çağırabilir (bkz. § 24). Anılan Kanun ile bu yetki ÖSYM'ye tanınmış olup söz konusu işlem olağan dışı bulguların ortaya konulması şartına bağlanmıştır.

52. ÖSYM Yönetim Kurulu 21/2/2018 tarihli kararı ile eşdeğer sınav uygulaması ve değerlendirmesine ilişkin usul ve esaslara dair yapılacak değerlendirme yönünden bir yöntem belirlemiştir (bkz. § 26). İlgili kararda, adayın girdiği aynı kapsamdaki tüm sınavların puan ortalamaları, olağan dışı artışlar, madde güçlüğü ve sınavın ayırt ediciliği gibi veriler çerçevesinde bir analiz yapılacağı belirtilmektedir. Yine aynı kararın (5) numaralı bendinde Olağandışılık Araştırma Komisyonu ve İhbar Değerlendirme Komisyonunun (Komisyon) gerekli görülen hâllerde incelenen sınava ilişkin kapalı döneme intikal eden ve baskı öncesi aşamada iptal edilen soruları da gözönünde bulundurarak adayların soru kitapçıklarını ve cevap anahtarlarını inceleyebileceği belirtilmektedir.

53. Komisyon tarafından yapılan inceleme neticesinde başvurucu hakkında hazırlanan aday değerlendirme raporunda (rapor) başvurucunun katıldığı toplam beş yabancı dil sınavında aldığı puanların, puan ortalamalarının ve katıldığı son iki sınavdaki başarı grafiğinin dikkate alındığı açıkça anlaşılmaktadır (bkz. § 10). Raporda, hangi sebeple madde güçlüğü ve madde ayırt ediciliği yönünde bir değerlendirme yapılmadığı, başvurucunun girdiği sınavların yapıldığı dönemde anılan kriterin uygulanabilmesi için gerekli verinin mevcut olmadığı ifade edilmektedir. İnceleme için belirlenen kriterlerden olan soru kitapçıklarının ve cevap anahtarlarının tetkikinin ise yapılmadığı rapordan anlaşılmakla birlikte bu incelemenin hangi sebeple gerçekleştirilmediği yahut bu incelemeye neden ihtiyaç duyulmadığı konusunda bir açıklamada bulunulmamıştır.

54. Söz konusu incelemenin sınav güvenliğine ilişkin bir işlem olduğu hususunda şüphe bulunmamaktadır. Sınav güvenliğine ilişkin alınacak tedbirlerin devletin yükümlülüğünde olduğu ve bu hususta takdir marjının oldukça geniş olduğu da açıktır. Bununla birlikte devlet, birey nazarında hukuk güvenliği ilkesini zedeleyebilecek işlemlerden kaçınmakla da yükümlüdür. Bu doğrultuda özellikle geriye yönelik olarak yapılacak denetim işlemleri yönünden sınavın denetimine neden olan şüphe, sınavın üstünden geçen süre, denetim sonucu ortaya çıkan olağan dışı bulguların niteliği eğitim hakkına yapılacak müdahalenin zorunlu bir sosyal ihtiyaca karşılık gelip gelmemesi noktasında yapılacak değerlendirme yönünden büyük önem arz etmektedir. Nitekim bireylerle kendilerine düşen yükümlülükleri öngörme ve davranışlarını ayarlama imkânını vermeyen norm ve uygulamaların hukuk güvenliği ilkesini zedeleyeceği açıktır. Hukuksal durumların takdirindeki belirsizlik, temel haklar alanında getirilen güvenceleri işlevsiz kılabilir (benzer yöndeki bir değerlendirme için bkz. Sara Akgül [GK], B. No: 2015/269, 22/11/2018, § 108).

55. Bu açıklamalar ışığında değerlendirilmesi gereken ilk husus başvurucunun sınavının hangi sebeple incelemeye alındığını bilebilecek durumda olup olmadığına ilişkindir. Bireysel başvuru dosyasının tetkikinden ve başvurucunun açıklamalarından başvurucunun sınavının hangi sebeple incelemeye alındığını bilebilecek durumda olmadığı anlaşılmaktadır. Başvurucu hakkındaki sürecin başvurucunun önceden çalıştığı kurum olan Adıyaman Üniversitesinin ihbarı ile başlamış olduğu açık olmakla birlikte gerek idare tarafından yapılan incelemede gerekse mahkeme tarafından yapılan değerlendirmede ihbar içeriğinin ciddiyetinin başvurucunun sınav sonucu üzerinde şüpheye yol açıp açmadığının değerlendirilmediği görülmüştür.

56. İdarenin iyi yönetişim ilkesine uygun hareket etme yükümlülüğünün olduğu Anayasa Mahkemesinin pek çok kararında ifade edilmiştir (mülkiyet hakkı kapsamında bkz. Kenan Yıldırım ve Turan Yıldırım, B. No: 2013/711, 3/4/2014, § 68; Ayten Yeğenoğlu, B. No: 2015/1685, 23/5/2018, § 44; eğitim hakkı kapsamında bkz. Şehmus Altuğrul, B. No: 2017/38317, 13/1/2021, § 54). İyi yönetişim ilkesi, kamu yararı kapsamında bir konu bahis mevzusu olduğunda kamu otoritelerinin uygun zamanda, uygun yöntemle ve her şeyden önce tutarlı olarak hareket etmelerini gerektirir (Şehmus Altuğrul, § 54). İdari işlemler hukuka uygunluk karinesinden faydalanır. Bu kabul neticesinde kişiler söz konusu işlemlere dayanarak pek çok hak veya menfaate sahip olabilirler. Dolayısıyla aksi yöndeki bir iddia sonucunda ortaya çıkabilecek kapsamlı sorunlar gözönünde bulundurulduğunda söz konusu iddianın ciddi bir şekilde temellendirilmesi iyi yönetişim bağlamında tutarlılığın bir gereğidir. Somut olayda olduğu gibi çeşitli güvenlik tedbirleri çerçevesinde gerçekleştirilmiş, geçerliliği uzun yıllar boyunca tüm kamusal makamlarca kabul edilmiş, kişilere akademik yeterlilik elde etmeleri noktasında önemli hak veya menfaatler sağlamış bir sınavla ilgili olarak kişinin şüpheli sonuçlar elde ettiği yönünde ortaya atılan iddianın ciddi bir şüpheye yol açıp açmadığının tartışılmadığı açıktır.

57. Nazara alınması gereken bir diğer konu ise başvurucunun incelemeye alınan sınavının üstünden geçen süredir. Başvurucunun 2005 yılı sonbahar döneminde girdiği sınav hakkındaki inceleme işlemleri 19/1/2018 tarihinde, evrakın Komisyona devredilmesiyle başlamıştır. Başvurucunun 12 yılı aşkın bir süre önce katıldığı söz konusu sınava ilişkin sonuç belgesinin bu süreçte sunulan kamusal makamlarca kabul edilerek başvurucunun akademik bir derece olan doktoraya başlamasını sağladığı açıktır. Kanunda öngörülen olağan dışı bulgulara rastlanması kriteri, sınav sonrası yapılacak tüm incelemeler yönünden getirilmekle birlikte başvurucunun oldukça uzun zaman sonra ortaya atılan bir iddia sonucunda eş değer sınava çağrılabilmesi için bu kriterin son derece katı bir şekilde uygulanması gerekmektedir. Başka bir ifade ile kriterin sağlanması için basit ve soyut bir şüphe yeterli olmayıp başvurucunun sınavda usulsüzlük yaptığının, yapılan bir usulsüzlüğe ortak olduğunun veya sonuçlarından faydalandığı bir usulsüzlüğün yapılmasına göz yumduğuna ilişkin bulgunun somut olarak ortaya konulması şarttır.

58. Başvurucu, son iki sınavı arasındaki puan farkını sınavlar arasında geçen süre ve bu esnada aldığı yabancı dil kurslarıyla dil yeteneğini geliştirmesi ile açıklamaktadır. Bununla birlikte raporda başvurucunun katıldığı sınavların ortalamasının ve başvurucunun katıldığı son iki sınavdaki başarı grafiğinden başka bir hususun dikkate alınmadığı görülmektedir (bkz. § 10). Başvurucuya sınavda usulsüzlük yaptığına ilişkin açık bir suçlamada bulunulmadığı ve başvurucunun ilgili artışla alakalı açıklamalarının tümüyle anlamsız veya görülmemiş bir durum olarak değerlendirilmesinin de mümkün olmadığı gözetildiğinde eş değer sınava çağrılma için kanun tarafından aranan olağan dışı bulgulara rastlanması kriterinin -özellikle sınavın üzerinden geçen süre dikkate alındığında- karşılanmış olduğu söylenemez.

59. Gerek idare gerekse Mahkeme tarafından ortaya konulan gerekçede, başvurucunun eş değer sınava çağrılması ile ilgili olarak girdiği sınavların ortalaması ve son iki sınavı arasındaki puan farkı dışında başka hiçbir tespite yer verilmediği, ilgili tespitin kanun tarafından aranan olağan dışı bulgu kriterini karşılamaya yeterli olup olmadığının yukarıdaki değerlendirmeler ışığında tartışılmadığı anlaşılmıştır. Bu açıklamalar doğrultusunda başvurucunun eş değer sınava çağrılması sureti ile eğitim hakkına yapılan müdahalenin idarece ve yargılama makamlarınca, zorunlu bir toplumsal ihtiyaca karşılık geldiğinin ortaya konulamadığı sonucuna ulaşılmıştır.

60. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 42. maddesinde güvence altına alınan eğitim hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

61. Eğitim hakkı yönünden ihlal kararı verildiğinden başvurucunun özel hayata saygı ve adil yargılanma hakları kapsamındaki şikâyetleri yönünden ayrıca bir değerlendirme yapılmamıştır.

3. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden

62. Başvurucu, ihlalin tespiti ve yargılamanın yenilenmesi talebinde bulunmuştur.

63. Başvurucunun eğitim hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.

64. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasında düzenlenen bireysel başvuruya özgü yeniden yargılama kurumunun özelliklerine ilişkin kapsamlı açıklamalar için bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Eğitim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa'nın 42. maddesinde güvence altına alınan eğitim hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Kararın bir örneğinin eğitim hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Ankara 14. İdare Mahkemesine (E.2018/668, K.2018/1494) GÖNDERİLMESİNE,

D. 364,60 TL harç ve 9.900 TL vekâlet ücretinden oluşan 10,264,60 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

E. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

F. Kararın bir örneğinin bilgi için Danıştay Sekizinci Dairesi (E.2018/6882, K.2019/837) ile Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 3/11/2022 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.