YANGIN SÖNDÜRME EKİPMANLARININ ÇALIŞMADIĞI-MALİKİN KİRACIYA KARŞI TAZMİNAT SORUMLULUĞU
TC
YARGITAY
3. Hukuk Dairesi
2019/3455 E.
2019/9978 K.
MAHKEMESİ :SULH HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki kira sözleşmesinin feshi ve alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı ve asli müdahil tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı ..., davalıya ait işyerini 28/04/2011 tanzim ve 01/06/2011 başlangıç tarihli sözleşme ile kiraladıklarını, sözleşmeye konu işyerinde 28/05/2011 tarihinde, ana taşınmazın elektrik aksamından kaynaklanan yangın sonucu mağazadaki tüm mobilya ve eşyaların yandığını, yangın nedeniyle oluşan hasarın 899.438 TL olduğunu belirterek şimdilik 100.000 TL tazminatın tahsili ile sözleşmesinin feshine karar verilmesini talep etmiş; Asli müdahil ... ise davaya konu işyerinin müvekkili ve davacı tarafından birlikte kiralandığını belirterek tazminatın yarı oranında müvekkiline verilmesini istemiştir.
Davalılar, davaya konu yangının iddianın aksine ana taşınmazdaki elektrik aksamından değil, kiracıların sözleşmenin 10. maddesine aykırı davranarak, bina yönetimiyle görüşmeden, kaçak bir hattan çektikleri elektrik tesisatının kısa devre yapması nedeniyle meydana geldiğini bu nedenle yangının ortaya çıkmasında müvekkillerine atfedilecek bir kusur bulunmadığını aksine yangında davacı tarafın kusurlu olduğunu belirterek davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, Yargıtay 6. Hukuk Dairesi'nin 23/09/2017 tarihli 2014/6780 -10231 E.K sayılı usule ilişkin bozma ilamına uymak suretiyle yapılan yargılamada, davanın kısmen kabulü ile taraflar arasındaki 01/06/2011 başlangıç tarihli kira sözleşmesinin 28/05/2011 tarihi itibariyle feshine; Tazminat isteminin de kısmen kabulü ile TBK 52/1, 818 sayılı BK 256 ve 266 maddeleri gereğince 50.000 TL tazminatın 30/09/2011 tarihinden itibaren yasal faiziyle davalıdan alınarak davacı ve asli müdahile verilmesine karar verilmiş, davacı vekili, davalı vekili ve asli müdahil vekilince hükmün temyizi üzerine Dairemizin 06/07/2017 tarihli ve 2017/1633 E., 2017/11179 K. sayılı ilamı ile; "1-Dava konusu zemin katta bulunan mağaza, 1. katta bulunan bağımsız bölüm ile 1. bodrum kattaki eklenti bölümünün mobilya mağazası olarak kullanılmak üzere 28/04/2011 tarihinde tanzim edilen 01/06/2011 başlangıç tarihli ve beş yıl süreli kira sözleşmesi ile davalılar tarafından davacı ve asli müdahile kiraya verildiği hususunda uyuşmazlık bulunmamaktadır. Kira sözleşmesinde kiralayanların taahhütleri başlıklı 3. maddede '' Kiracı, tadilat ve dekorasyon için hazırlık çalışmalarını gerçekleştirmek üzere işbu sözleşmenin akdedildiği tarihten itibaren kiralanan yere girebilir, gerekli çalışmalar yapabilir. Kiracı, elektrik, su ve (doğalgaz olduğu zaman) bağlantısını kurmayı ve aboneliklerini yaptırmayı ayrıca kabul ve taahhüt etmiştir.'' ve kiracının binada değişiklik yapma başlıklı 10. maddesinde ''Kiracı, mecurda (binanın içinde kiraladığı alanlarda) kiralayanların onayını almaya gerek kalmaksızın, bina yönetimi ile görüşülerek her türlü tadilat, tamirat ve dekorasyonu yapabilir. Bu cümleden olmak üzere kiracı, kiraladığı yerlerin iç bağlantılarını gerçekleştirmek üzere gerekli her türlü tadilat yapmaya yetkilidir.'' düzenlemeleri mevut olup yangının 28/05/2011 tarihinde taşınmaz kiracının kullanımındayken çıktığı anlaşılmaktadır. Uyuşmazlık, yangının çıkmasında tarafların kusurlu olup olmadığı ve zararın miktarının ne olduğunda toplanmaktadır. Dosya içeriğinden yangının çıkış nedeni ile ilgili bilirkişi raporu temin edilmiş ise de bilirkişi raporu özellikle tarafların kusur durumu bakımından hüküm kurmaya elverişli değildir. Mahkemece, yangının bina yapımındaki bozukluklardan veya bakımındaki eksiklerden mi meydana geldiği yoksa kiracıların kusurundan mı kaynaklandığı konusunda gerekirse kusur tespiti konusunda uzman bir heyetten bilirkişi raporu aldırılmak suretiyle tarafların kusur oranları belirlenerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, hükme esas almaya yeterli olmayan rapora göre karar verilmesi doğru olmadığı gibi davalıların tam kusurlu olduğu belirlenmeden kira sözleşmesinin feshine de karar verilmesi doğru değildir." gerekçesiyle bozulmuştur.
Mahkemece bozma ilamına uyulmak suretiyle yapılan yargılama sonucunda; kusur tespitinin yapıldığı birinci raporda elektrik tesisatını yapan dava dışı şirketin %75 kusurlu olduğu, dava dışı bina yönetimi ile yapı malikinin %25 kusurlu olduğu tespit edilmiş, ikinci raporda elektrik tesisatının yapılmasında gerekli özeni göstermediği için davacı kiracılar %75 kusurlu, dava dışı bina yönetimi %25 kusurlu bulunmuş ise de kiracıların kiraladığı taşınmazda kendisi tarafından yapılan elektrik tesisatının yeterli teknik nitelikte bulunmaması karşısında yangının çıkması ile kiraya verenlerin bina maliki olarak sorumluluğu arasındaki illiyet bağının kesildiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı ve asli müdahil tarafından temyiz edilmiştir.
1-) Dosya kapsamına, toplanan delillere, mevcut deliller mahkemece takdir edilerek karar verilmiş olmasına ve takdirde de bir isabetsizlik bulunmamasına göre davacı ve asli müdahilin sair temyiz itirazları yerinde değildir.
2-) Dava, kiralananda meydana gelen yangından kaynaklanan maddi tazminat istemine ilişkindir. Davalı kiraya verenler, aynı zamanda kiralananın malikidir. Bu nedenle, davalıların sorumluluğu aynı zamanda sebep sorumluluğu olan kusursuz (objektif) sorumluluktur.
Kusur aranmaksızın sorumluluğun düzenlendiği haller, kusursuz sorumluluk halleri olarak ifade edilmektedir. Doktrin kusursuz sorumluluk hallerini olağan sebep sorumluluğu-tehlike sorumluluğu şeklinde ikili ayırıma tabi tutarken, TBK tarafından açıklanan hakkaniyet sorumluluğu-özen (sebep) sorumluluğu-tehlike sorumluluğu şeklinde ayırıma tabi tutulduğu görülmektedir. Denetleme ve gözetimde özen (cura in custodio) gereği, kusur unsur olarak aranmaz.
Özen sorumluluğuna dayalı kusursuz sorumluluğun düzenlendiği Borçlar Yasası'nın 58. maddesi gereğince "…imal olunan herhangi bir şeyin maliki, o şeyin fena yapılmasından yahut muhafazadaki kusurundan dolayı mesul olur." Belirtilen yasal düzenleme gereğince, davalılar, zararlandırıcı sonucun doğmasına yol açan yangın önleme veya yangının etkisini azaltıcı yapım ve bakım eksikliklerinden kaynaklanan zararlardan sorumludur. Sorumluluktan kurtulmanın olumsuz koşulu ise, zarar ile yapım bozukluğu ve bakım eksikliği arasındaki nedensellik bağının kesilmiş olmasıdır.
Sorumlu kişi veya işletmenin, kusurlu olup olmaması, özen ödevini yerine getirip getirmemesi, işletme veya nesnede (şeyde) bir bozukluk veya noksanın bulunup bulunmaması, meydana gelen zararın tazmin borcu yönünden bir etkiye sahip değildir. Zira, bunların sebep oldukları zararlarda, kusurun bulunup bulunmadığı ya da rolünün olup olmadığı çoğu zaman bilinemediği veya ispat edilemediği gibi, sorumlu kişi veya işletme, her türlü özeni gösterse, gözetim ve denetim ödevini yerine getirse, gerekli bütün tedbirleri alsa bile, yine de çoğu zaman zararın meydana gelmesini önlemek mümkün değildir. Bu sebeple, sorumluluğunun bağlandığı olgu ile zarar arasında uygun illiyet bağı kurulduğu zaman, sorumluluk da gerçekleşmiş olacağından; bu işletme veya nesnelerin sahip veya işletenleri, bunların sebep oldukları zararı gidermek zorundadır. (Prof. Dr. Fikret Eren, Borçlar Hukuku Genel Hükümler 1991 Baskı Cilt 2 sf: 14-15)
Kusursuz sorumlulukta, zarar gören kişinin kusurun varlığını ispat etmek zorunluluğu yoktur. Aksine kusursuz sorumlu olan davalının, olayla zarar arasında illiyet bağının bulunmadığını kanıtlaması gerekir.
Sorumluluk hukukunun önemli öğelerinden biri de zarar ile eylem arasında illiyet bağının bulunmasıdır. İlliyet bağının kesildiği durumlarda kusursuz sorumlu olan kişi sorumlu tutulmayacaktır. Uygun illiyet bağı ancak, üç halde kesilir. Bunlar mücbir sebep, zarar görenin ağır kusuru ve üçüncü kişinin ağır kusurudur.
Binaların Yangından Korunması Hakkındaki Yönetmelik gereği, binadaki yangın algılama sistemleri ile yangın söndürme sistemlerinin her an kullanılabilir vaziyette hazır bulundurulması, bu sistemlerin periyodik test, bakım ve onarımlarının yapılması zorunlu olup malik olan davalıların bu sorumluluklarını yerine getirmemiş olmalarına rağmen davacının ağır kusuru ile illiyet bağının kesildiğine dair gerekçenin somut olay bakımından kabulü mümkün değildir. Zira, kusursuz sorumlu davalıların her türlü özeni gösterse de zararın meydana gelmesini önleyemeyeceğinden illiyet bağı kurulup sorumluluğu gerçekleşmiş bulunmaktadır. Kaldı ki davacının kusuru, davalılar ile eylem arasındaki nedensellik bağını kesecek nitelikte olmamakla birlikte davalıların sorumluluğunu ortadan kaldırmaz. Bu husus, ancak tazminatın kapsamıyla ilgili olup, belirlenecek miktarın tayininde gözönüne alınmalıdır.
Somut olayda, yargılama sırasında bilirkişiler tarafından dosyaya sunulan raporlarda kiralananda elektrik imalatı ve tadilatı yapmaya başlamadan önce herhangi bir elektrik uygulama projesi hazırlatmamış ve bina yönetimine sunarak onay almamış olması, elektrik imalat ve tadilat işlerini düzgün yaptırmamış olması, daha önce mühürlenmiş olan elektrik sayacının sökülmesine ve seyyar kablo çekerek usulsüz enerji tüketimine müsaade etmesi, gerçekleşen test işlemlerinden sonra seyyar kabloları söktürüp enerjiyi kapattırmaması ya da elektrikçilerin söktürmüş olduğu seyyar kabloyu üçüncü kişilere yeniden bağlatarak enerji tüketimine devam etmesi sebebiyle meydana gelen yangında kiracının %75 oranında sorumlu olabileceği, Binaların Yangından Korunması Hakkındaki Yönetmelik gereği, binadaki yangın algılama sistemleri ile yangın söndürme sistemlerini her an çalışır vaziyette bulundurmaması ayrıca bu sistemlerin periyodik test, kontrol ve bakımlarını yaptırmaması sebebiyle dava dışı bina yönetiminin %25 oranında sorumlu olabileceği belirtilmiştir.
Kiraya verenin, kira sözleşmesinde kiralananın öngörülen kullanım şekline (kiralananın cinsine) göre kiracının kullanımını sağlamak yükümlülüğünde olduğu dikkate alındığında kiralananın mobilya mağazası olarak kullanılacağını bildiği ve binadaki yangın söndürme ekipmanlarının çalışmadığı da tespit edildiği üzere bu eksiklik nedeniyle dahi malikin sorumlu olacağı kabul edilmelidir. Buna göre, Mahkemece, bilirkişiler tarafından bu eksikliğe tekabül eden sorumluluk oranı dikkate alınarak davacı ve asli müdahilin tazminat talebi değerlendirilerek hüküm kurulması gerekirken, hatalı değerlendirme neticesinde davanın reddine karar verilmiş olması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle davacı ve asli müdahilin sair temyiz itirazlarının reddine, ikinci bentte açıklanan nedenlerle hükmün HUMK'nun 428. maddesi gereğince davacı ve asli müdahil yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz iadesine, 6100 sayılı HMK'nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 11/12/2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.