YARGIÇ ÖNÜNDE YAPILAN İKRARIN BAĞLAYICI OLABİLMESİ İÇİN DİĞER YAN DELİLLERLE DOĞRULANMASI GEREKİR
TC
YARGITAY
6. CEZA DAİRESİ
2015/1932 E.
2018/1069 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi
SUÇ : Yağma
HÜKÜM : Mahkumiyet
Yerel Mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle; başvurunun nitelik, ceza türü, süresi ve suç tarihine göre dosya görüşüldü:
Diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
Ancak;
Ceza Muhakemesinin asıl amacı maddi gerçeğe ulaşmaktır. Buna ulaştıracak araçlar ise delillerdir.
Deliller: Şahsi açıklamalar, tanık beyanları, sanık ve tanıklardan başka kişilerin açıklamaları, özel yazılı açıklamalar, görüntü ve/veya ses kayıt eden açıklama ve belirtiler şeklinde ayrıma tabi tutulabilir. Bütün isnat araçları delildir. Soyut olarak deliller eşdeğerdedir. Her olayda lehe ve aleyhe deliller vardır. Deliller; gerçekçi, akılcı, olayı yansıtan ve kanıtlamaya yararlı, hukuka uygun elde edildiklerinde değerlidirler.
Bu nitelikteki deliller serbestçe değerlendirildikten sonra, vicdani kanı oluşturacaktır. Vicdani kanı oluşturulurken, toplanan kanıtlardan herhangi birine itibar etme zorunluluğu yoktur.
Sanık ikrarı da bir delildir.
İkrar; aleyhe hukuksal sonuç doğuran bir olayı doğrulayan sanığın kabullenmesidir.
İkrar, tek başına kesin kanıt kabul edilemez. Çünkü bir kimsenin çeşitli nedenlerle ikrarda bulunması olanaklıdır. Yargıç önünde yapılan ikrarın dahi bağlayıcı olabilmesi için başka yan kanıtlarla doğrulanması gerekir. İkrarını geri alan sanığın önceki soyut ikrarına dayanılarak hiçbir zaman mahkumiyet kararı verilemez.
İkrar olunan olay yargıç önünde yapılıp, geri alınmayıp yan delillerle desteklendiğinde değerlidir. Başka bir ifade ile kanıtla doğrulanan ikrar değerlidir. Soyut ikrar tek başına yeterli olamaz.
Genelde yağma olaylarında tanık yoktur. Bu nedenle mağdurun beyanı ve teşhisi önemlidir. Birebir olayın muhattabı olan mağdurun serbest iradeye yaslı beyanı tutarlı süre gelen niteliğinde ise önde ve üstün niteliktedir.
İkrar da dahil hiçbir kanıt tek başına yargıcı bağlamaz.
İlk derece mahkemesinin tek ve asli görevi gerçeği ortaya çıkarmaktır. Bunun için sanığın lehine ve aleyhine tüm kanıtları dava sonuçlanıncaya kadar toplar, tek tek ve/veya bir bütün halinde değerlendirip birbirini tamamlayan parçaları ele alıp, mantıksal bir yol izleyerek vicdani kanaate (hükme konu) sonuca ulaşır.
Varsayıma dayalı ve/veya kuşku duyularak hüküm kurulamaz. Geçerliliği tartışılır ve/veya kanıtlanmamış beyanlar varsa, ortada karanlık kalmış bir nokta olduğu söylenebilir. Kanıtlar mutlaka sanığın suç işlediğini kesin olarak kanıtlayan bir noktaya ulaşmalıdır. Ulaşamıyorsa bu durum sanık aleyhine yorumlanmamalıdır. Ceza yargılamasının en büyük ilkesi olan ''in dubia pro red'' kuşkudan sanık yararlanır kuralına göre değerlendirme yapılacaktır.
Bu açıklamalar ışığında somut olaya gelirsek;
Yakınan ...’nın, 05.12.2007 tarihinde kollukça alınan ifadesinde ve 21.04.2008 günlü oturumda aynı yöndeki beyanlarında özetle; “...yüzünü göremediği bir kişinin, ensesine eli ile vurup omuzunda asılı bulunan çantasını alarak kaçtığını, yakın bir yerde bekleyen beyaz renkli Ford marka bir arabaya bindikten sonra aracın hızla olay yerinden uzaklaştığını” belirttiği;
Sanık ...’ın, 25.01.2008 ve 19.06.2008 günlü oturumlarda, “suç tarih ve saatinde ayakkabı imalatı yapan işyerinde çalıştığını, işyerinde kalfa olarak çalışan ..., patronu olan Mustafa ve oğlu ...’in buna tanık olduklarını, sanık .... bir yıl önce yanında çalışmış olması nedeniyle tanıdığını, ancak kendisiyle kavga ettiğini,.... de çocukluk arkadaşı olduğunu, onun da kendisi gibi ayakkabı imalatı yapan başka bir işyerinde çalıştığını,
sanık .... kolluk ifadesini kabul etmediğini” beyanla, atılı suçu işlemediği yönünde savunma yaptığı;
16.09.2008 gün ve 2008/2 Esas, 2008/334 Karar sayılı karar ile hakkında kurulan mahkumiyet hükmü onanarak kesinleşen diğer sanık Ali Beyazkuş'un, 12.12.2007 tarihinde gerçekleşen başka bir olay nedeniyle yakalanması üzerine aynı gün kolluk tarafından alınan ifadesinde özetle; “önceden hırsızlık yaptıklarını bildiği, sanık ... ve hakkındaki dava dosyası ayrılan sanık İlyas Zünber ile birlikte hırsızlık yapmak üzere anlaştıklarını, bu amaçla beyaz renkli 2008 model Ford Fiesta marka bir otomobil kiraladığını, 05.12.2007 tarihinde kullanımındaki anılan araçla bulundukları yerden sanık ... ve İlyas Zünber’i aldığını, sanık İlyas’ın ön yolcu koltuğuna, sanık ...’nin ise arka koltuğa oturduğunu, bu şekilde saat, 10:30 sularında Turgut Özal Bulvarı civarında sanık ...’ın, bir bayanın elindeki telefonu hırsızladığını, akşam saatlerinde ise yaşlı bir bayanı görüp, arabayı park ettiğini, .... araçtan inip bayanın çantasını gözleri önünde alıp kendilerine doğru koşmaya başladığını, o biner binmez hızlı bir şekilde aracı hareket ettirerek olay yerinden uzaklaştıklarını, bir süre sonra yine başka bir bayan görerek aracı park ettiğini, sanık ... ve.... birlikte araçtan inip anılan bayan şahsı takip etmeye başladıklarını, bir süre sonra ellerinde bir çanta olduğu halde koşarak geldiklerini... (ikinci olayda)....aldığı mağdur ...’ya ait çanta içerisinden çıkan kredi kartı ile sanık ...’ın para çekmek istediğini ancak kartın ATM cihazında kaldığını ” beyan ettiği;
Mağdur ...’ya ait Garanti Bankası kredi kartının, kolluk tarafından sanık .... göstermiş olduğu ATM cihazında bulunarak mağdura teslim edildiği,
Sanık Ali Beyazkuş’un yargılama sırasında, önceki ifadesinden dönerek, 12.12.2007 tarihinde emniyette alınan ifadesini kabul etmediğini beyanla, atılı suçlamayı kabul etmediğini belirttiği;
Tanık....’in, 10.07.2008 günlü oturumda, “sanık ...’ın, tam tarihini hatırlayamamakla birlikte, Kurban bayramından önce kendilerine ait ayakkabı imalathanesinde usta yanında sayacı olarak işe başladığını, iş durumuna bağlı olarak, mesai saatlerinin genelde 07:00 sularında başlayıp, 22:00/23:00 sularında bittiğini, iş olmadığı takdirde saat 19:00 itibariyle işyerinin kapandığını, sanığın işten ayrıldığı tarihe ilişkin bilgisinin olmadığını, işletmelerinde bu hususa dair herhangi bir kayıt bulunmadığını” beyan ettiği;
Aynı oturumda, tanık ...’ın ise; ..... ayakkabı imalathanesinde deri kesim işinde çalıştığını, 2007 yılının Kasım ayında burada işe başladığını ve 2008 yılı Şubat ayına kadar çalıştığını, işe başladığı tarihte ...’ın da çalışmakta olduğunu, sanıkla işe giriş çıkış saatlerinin aynı olmadığını, 05.12.2007 tarihini tam olarak hatırlamadığını...” beyan ettiği olayda;
Hakkındaki mahkumiyet hükmü kesinleşen sanık Ali Beyazkuş’un, soruşturma aşamasında şüpheli sıfatıyla (avukat hazır bulundurulmadan) kolluk tarafından alınan, hakim önünde yapılan sorgu sırasında “şahit sıfatıyla ifadesinin alınmış olduğunu” ileri sürerek geri aldığı 12.12.2007 günlü ifadesi, bu haliyle kendisi yönünden bir ''ikrar" niteliğinde ele alınabilirse de, sanık ... yönünden hukuken ancak bir “ifade” niteliğindedir ve anılan sanık yönünden bağlayıcı olamayacaktır.
Bu nedenle, sanık Ali Beyazkuş’un 12.12.2007 günlü ifadesinin, yan delille doğrulanmayan soyut suç atma niteliğinde bulunduğunun kabulü ile, sanık ... aleyhine yorumlanamayacağı dikkate alındığında;
Sanığın, yüklenen suçu işlemediği yönündeki savunmasının aksine, mağdur ...’ya karşı yağma suçunun gerçek failinin sanık olduğu yönünde kuşkudan uzak kesin, inandırıcı delil elde edilemediği gözetilmeden, kesin bir kanaat vermekten uzak varsayıma dayalı olarak, yerinde ve yeterli olmayan gerekçeyle yazılı şekilde mahkumiyet hükmü kurulması,
Bozmayı gerektirmiş, sanık ... ve savunmanı ile o yer Cumhuriyet Savcısının temyiz itirazları bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan nedenlerle tebliğnameye aykırı olarak BOZULMASINA, 13/02/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.