YAŞLI VE AĞIR HASTA MAHKÛM HAKKINDA GEREKLİ USULLERİN YÜRÜTÜLMESİ (DEVLETİN KÖTÜ MUAMELEYE KARŞI KORUMA YÜKÜMLÜLÜĞÜ)
TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
METE DURSUN BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2012/1195)
Karar Tarihi: 18/11/2015
R. G. Tarih ve Sayı: 30/12/2015-29578
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
Başkan : Burhan ÜSTÜN
Üyeler : Serruh KALELİ
Nuri NECİPOĞLU
Hasan Tahsin GÖKCAN
Rıdvan GÜLEÇ
Raportör Yrd. : Melek ŞAHAN
Başvurucu : Mete DURSUN
Vekili : Av. Savaş AKÇÖLTEKİN
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, ceza infaz kurumunun koşullarının başvurucunun mevcut hastalığına uygun olmaması ve bu koşulların düzeltilmesi talebinin reddedilmesi nedenleriyle yaşam hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru, 7/12/2012 tarihinde Aydın 2. Ağır Ceza Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Dilekçe ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde belirlenen eksiklikler tamamlatılmış ve başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. Birinci Bölüm İkinci Komisyonunca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından 26/12/2014 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına ve dosyanın bir örneğinin görüş için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmesine karar verilmiştir.
5. Bakanlığın 27/2/2015 tarihli görüş yazısı 10/3/2015 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiş; başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanlarını 24/3/2015 tarihinde Anayasa Mahkemesine sunmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
6. Başvuru formu, Bakanlık görüşü ve ekleri ile Ulusal Yargı Ağı Projesi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler doğrultusunda tespit edilen ilgili olaylar özetle şöyledir:
7. Başvurucu, başvuru tarihinde hakkında verilmiş olan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının infazı dolayısıyla Denizli D Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda barındırılmaktayken başka ceza infaz kurumlarına nakledilmiş olup hâlihazırda İzmir 2 No.lu F Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda hükümlü olarak bulunmaktadır.
1. Başvurucunun Denizli D Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna Nakledilinceye Kadar Yaşadığı Süreç
8. Başvurucu, Aydın E Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda barındırılmaktayken 16/2/2011 tarihinde İzmir 1 No.lu F Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna nakledilmiştir.
9. Başvurucu, İzmir 1 No.lu F Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda hükümlü olarak bulunmaktayken 8/4/2011 tarihinde Kurum doktorunca yapılan muayene sonucunda "kronik bronşit, mevsimsel alerjik rinit, sinüzit rahatsızlıkları bulunduğundan ve sık enfeksiyon geçirdiği ve buna bağlı sürekli ilaç kullanmak zorunda kaldığından tek kişilik odada kalmaması" uygun görülmüştür.
10. Başvurucunun, solunum rahatsızlığı ve alerjik atak şikâyetleri ile aynı Kurum Doktorluğuna başvurması üzerine kendisine çeşitli tedaviler uygulanmış ancak yanıt alınamayınca başvurucu, İzmir Dr. Suat Seren Göğüs Hastalıkları ve Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesine sevk edilmiştir. Bu Hastaneden alınan 7/6/2011 tarihli ve 3302 sayılı heyet raporunda başvurucunun "alerji yönünden alerji polikliniği bulunan bir kurumda alerji uzmanı tarafından değerlendirilmesi, astım bronşiale tanısı nedeni ile tozlu, dumanlı, rutubetli ortamlarda bulunması sakıncalı olduğu" tespitine yer verilmiştir. Heyet raporu ve yapılan alerji testlerinde başvurucuda güçlü ev tozu, küf mantarı, ağaç karışımı-ısırgan otu alerjisi ile altamata alerjisi tespit edilmiş ve başvurucuya astım bronşiale tanısı konmuştur.
11. Kurum doktorunca 10/6/2011 tarihinde verilen raporda bahsi geçen heyet raporu ve yapılan alerji testleri dikkate alınarak başvurucunun "Söz konusu maruziyetlerden (nem, toz, duman, rutubetli ortam, ağaç ve çiçek polenleri gibi) uzak olması en az uygulanan tedaviler kadar önemlidir. Verilen raporlar göz önüne alındığında, cezaevimiz yerleşiminin ağaçlık bir bölgede olması nedeniyle hastanın alerjik durumu ve astım hastalığının da tetiklenmemesi ve ilerlememesi için daha uygun bir cezaevine nakli" uygun görülmüştür. Aynı Kurum doktoru, 18/7/2011 tarihli raporunda ise başvurucuya astım bronşiale tanısının konduğunu; bu sebeple tozlu, dumanlı, rutubetli ortamlarda kalmaması, koğuşun havalandırılması, koğuşta hava sirkülasyonunun sağlanması gerektiğini belirtmiştir.
12. Başvurucunun, alınan raporlarını da sunarak hastalık nedeniyle naklini talep etmesi üzerine Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdürlüğü (Genel Müdürlük) 12/7/2011 tarihinde hastalık nedeniyle ve yol masraflarını ödemesi koşuluyla başvurucunun Nazilli E Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna nakledilmesine karar vermiştir.
13. Başvurucu Nazilli E Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna nakledilmesinden sonra Disiplin Kurulu Başkanlığının 23/8/2011 tarihli kararıyla on gün hücre cezası almış, karar Nazilli İnfaz Hâkimliğinin 26/9/2011 tarihli kararıyla onanmıştır. Başvurucu hücre cezasının infaz edilip edilemeyeceğinin tespiti için Nazilli Devlet Hastanesine sevk edilmiştir. Hastaneden alınan 11/10/2011 tarihli sağlık raporunda " hastanın mevcut klinik durumu ve verilen heyet raporlarına istinaden ... kişinin hücre ortamında kalması sağlığı açısından sakıncalı olduğu"nun belirtilmesi üzerine Nazilli E Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğü Disiplin Kurulu Başkanlığının 20/10/2011 tarihli ve 2011/6 sayılı kararıyla başvurucu hakkında daha önceden verilmiş olan on gün hücre cezası yirmi gün ziyaretçi kabulünden men cezasına çevrilmiştir.
14. Yine başvurucu hakkında Nazilli Devlet Hastanesinden alınan 1/12/2011 tarihli sağlık kurulu raporunda "sağlık sorunundan ötürü başka bir ilde bulunan infaz kurumuna naklinin uygun olduğu" belirtilmiştir. Başvurucu, çeşitli tarihlerde (28/8-15/11-1/12-4/12/2011, 1/1/2012) yazdığı dilekçelerle Kurumda yakılan kömürün ve Kurum koşullarının, sağlığını olumsuz yönde etkilediğini belirterek naklini talep etmiştir.
15. Mezkûr rapora istinaden başvurucunun 12/1/2012 tarihinde, hastalık nedeniyle ve yol masraflarını ödemesi koşuluyla Antalya L Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna nakledilmesine karar verilmiştir.
16. Başvurucuya Nazilli E Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğü Disiplin Kurulu Başkanlığınca 29/12/2011 tarihinde verilen ve Nazilli İnfaz Hâkimliğince 10/2/2012 tarihinde onanan on iki gün hücre cezası, cezayı infaz edecek Antalya L Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğü Disiplin Kurulu Başkanlığınca Nazilli Devlet Hastanesinden alınan 11/10/2011 tarihli sağlık raporu dikkate alınarak yirmi dört gün ziyaretçi kabulünden men cezasına çevrilmiştir.
17. Başvurucu Antalya L Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda bulunmaktayken Antalya Eğitim ve Araştırma Hastanesinden alınan 1/6/2012 tarihli ve 6733 sayılı sağlık kurulu raporunda "Hastalığının tedavisi mahalinde yapılabilir. Astım bronşiale krizi halinde acil tedavisi gereklidir." tespiti yapılmıştır.
18. Başvurucu çeşitli tarihlerde Antalya'nın nem oranının sağlığını olumsuz etkilediğini, Aydın'da olan ailesini bir daha görememek pahasına olsa da İstanbul’da hasta mahkûmlar için açılan Metris R Tipi Ceza İnfaz Kurumuna naklini talep etmiştir.
19. Başvurucu, Genel Müdürlüğün 10/8/2012 tarihli kararına istinaden 18/8/2012 tarihinde güvenlik gerekçesiyle Antalya L Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumundan Denizli D Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna nakledilmiştir.
2. Başvurucunun Denizli D Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda Yaşadığı Süreç
a. Oda Değişiklikleri
20. Başvurucu, Denizli D Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna nakledildikten sonra 23/8/2012 tarihine kadar geçici olarak bodrum kat G blok 1. koridor 1. müşahede odasında tutulmuştur.
21. Denizli D Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğü İdari ve Gözlem Kurulu Başkanlığı 23/8/2012 tarihli ve 2012/4105 sayılı kararıyla başvurucunun zemin kat A blok 4. koridor 3 No.lu odaya yerleştirilmesine karar vermiştir.
22. İdari ve Gözlem Kurulu Başkanlığı 23/8/2012 tarihinde, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasından hükümlü olanların bahçe saatlerini görüşmek üzere toplanmış ve 2012/4111 sayılı kararıyla ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasından hükümlü olanların ceza sürelerinin fazlalığı nedeniyle topluma kazandırılmaları, sağlıkları ve güvenlikleri açısından bahçe saatlerinin sabah 09.00'da başlayıp 11.00'de bitmesine, öğleden sonra ise yaz aylarında 17.00'de başlayıp 19.00'da bitmesine (kış aylarında 13.30'da başlayıp 15.30'da bitmesine) karar vermiştir.
23. 3 No.lu odada kalan başvurucu ile 1 ve 2 No.lu odalarda kalan hükümlülerin 31/8/2012 tarihinde, anlaşamadıkları ve huzursuzluk yaşadıklarından bahisle havalandırma bahçesine ayrı ayrı çıkmayı talep etmeleri üzerine İdari ve Gözlem Kurulu Başkanlığı 3/9/2012 tarihli ve 2012/4201 sayılı kararıyla 1, 2 ve 3 No.lu odalarda kalan hükümlülerin ayrı ayrı saatlerde havalandırma bahçesine çıkmaları yönünde karar vermişse de aynı Kurul Başkanlığı 24/9/2012 tarihinde yeniden toplanarak 3/9/2012 tarihli ve 2012/4201 sayılı kararı iptal ederek 1, 2, ve 3 No.lu odalarda kalan hükümlülerin sabah 09.00-11.00, öğleden sonra ise yaz aylarında 17.00-19.00 (kış aylarında 13.30-15.30) saatlerinde havalandırma bahçesini kullanmalarına karar vermiştir.
24. Başvurucunun kaldığı 3 No.lu odanın havalandırmasının üçgen biçiminde olması nedeniyle yetersiz gelmesi, 1 ve 2 No.lu odadaki hükümlülerin sigara içmeleri nedeniyle odasının değiştirilmesini talep etmesi sonucu 5/10/2012 tarihinde İdari ve Gözlem Kurulu Başkanlığı başvurucunun B blok 1. koridor 8 No.lu odaya yerleştirilmesine karar vermiştir.
25. Başvurucunun, 8 No.lu odaya civardaki tavuk çiftliklerinden keskin kokular gelmesinden şikâyet etmesi üzerine 19/10/2012 tarihli karar ile tavuk çiftliğinin tersi istikamette bulunan ve sigara içmeyenlerle birlikte havalandırma bahçesini kullanabileceği C blok 1. koridor 2 No.lu odaya yerleştirilmesine karar verilmiştir.
26. Başvurucunun oda ve koğuşunun değiştirilerek birkaç metrekare daha büyük olan ve yeni boşalan zemin kat C blok 2. koridor 5 No.lu odaya yerleştirilmesini talep etmesi üzerine 20/12/2012 tarihinde toplanan İdari ve Gözlem Kurulu Başkanlığı, talep edilen odanın sağındaki ve solundaki odalarda sigara içiliyor olması ve hükümlünün astım hastası olması sebebiyle sağlığını olumsuz yönde etkileyeceğinden oda değişikliğini uygun görmemiştir.
b. Başvurucunun Sağlık Durumu ve Nakil Talepleri
27. Başvurucu hastalığı nedeniyle Metris R Tipi Ceza İnfaz Kurumuna nakledilmesini talep etmiştir. Genel Müdürlük talebi değerlendirebilmek için 19/7/2013 tarihli yazısıyla başvurucunun son sağlık durumuna göre tedavi görmesini gerektirir bir rahatsızlığının olup olmadığı, varsa hastalığın sebebi, ne tür bir tedavi uygulanması gerektiği veya önerildiği, tedavisinin mahallinde yapılıp yapılamadığı, yapılamıyorsa nedeninin açıkça belirtilmesinin araştırılması için başvurucu hakkında sağlık raporu düzenlenmesini istemiştir. 31/7/2013 tarihinde Pamukkale Üniversitesinden alınan sağlık kurulu raporunda "hastanın semptomlarına bakıldığı zaman son bir ayda gece uyanmaları, nefes darlığı ve hırıltı şikayeti haftada üçten fazla olduğu görülmektedir. Solunum fonksiyon testleri normal gözükmesine rağmen bu klinikte astımın kontrol altında olmadığı her an hayatı tehdit edici atak riski altında olduğu düşünülmektedir. Bu nedenle çevresel koşulların daha uygun (keskin kokular, sigara dumanı, rutubet, hava kirliliği vs bulunmadığı) bir yere naklinin uygun" olduğu belirtilmiştir.
28. Alınan rapor üzerine Genel Müdürlük 4/9/2013 tarihinde, üstteki paragrafta anılan sağlık kurulu raporunda belirtilen hususları gözönünde bulundurarak gerekli önlemlerin alınmasını ve başvurucunun cezasının infazına bulunduğu Ceza İnfaz Kurumunda devam olunması gerektiği şeklinde karar vermiştir.
29. Başvurucunun, 9/9/2013 tarihli dilekçesiyle hakkındaki raporda hayati risk altında olduğunun ve naklinin öneminin vurgulandığını, bulunduğu Kurumun yanındaki tavuk çiftliğinden, mermer ve taş ocaklarından gelen koku, duman ve tozların astım krizlerine neden olduğunu belirterek astım-immünoloji hastanesinin olduğu bir yere naklini talep etmesi üzerine Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğü 10/9/2013 tarihinde tekrar bir sağlık raporu düzenlenmesini istemiştir. Bu raporda Genel Müdürlüğün 19/7/2013 tarihli yazısıyla başvurucunun son sağlık durumuna göre tedavi görmesini gerektirir bir rahatsızlığının olup olmadığı, varsa hastalığın sebebi, ne tür bir tedavi uygulanması gerektiği veya önerildiği, tedavisinin mahallinde yapılıp yapılamadığı, yapılamıyorsa nedeninin açıkça belirtilmesi gerektiği, ayrıca 31/7/2013 tarihli raporda tedavinin Denizli ilinde yapılıp yapılamayacağı, yapılamama nedeninin açıkça belirtilmediği anlaşıldığından Pamukkale Üniversitesinden yeni bir rapor tanzim edilmesi istenmiştir. Bunun üzerine Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı Başkanınca 30/9/2013 tarihli aşağıdaki yazı hazırlanmıştır:
"Astım çeşitli alerjenlere ya da tahriş edici etkenlere bağlı olarak havayollarında yangı ve daralmayla seyreder. Bu daralma geçici olup kendiliğinden veya ilaçlarla düzelebilir. Muayene sırasında hastalık kontrol altında ise solunum fonksiyonlarında herhangi bir bozukluğa rastlanmaz. (...) Astım tam olarak tedavi edilebilir bir hastalık değildir. Bu nedenle sadece Denizli'de dünyanın hiçbir yerinde tam tedaviden bahsetmek mümkün değildir. Ama astımda temel sorun nerede nasıl tedavi edileceğinden ziyade tedavi altındayken bile hastanın hastalığının kontrol altında olup olmamasıdır. (...) Eğer Mete Dursun'un bize bildirdiği gibi şikayetleri varsa tedaviye rağmen hastalıklarının kontrol altında olmadığına karar veririz. Böyle bir durumda öncelikle hastanın yaşadığı ortamın düzeltilmesi gerekir. Aşırı koku, toz sigara dumanı, diğer tahriş edici dumanların olmadığı ve düzenli havalandırılan, soğuk olmayan bir ortamın sağlanması hastalığın kontrolünü sağlamada atılacak ilk adımlar olmalıdır. (...) "
30. Pamukkale Üniversitesinden 3/10/2013 tarihinde alınan sağlık kurulu raporunda da yukarıdaki hususlar aynen tekrar edilmiştir.
31. Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdürlüğü 13/11/2013 tarihinde, 30/9/2013 tarihli raporda belirtilen sebeplerle başvurucunun naklinin uygun görülmediği ve raporda belirtilen hususlar göz önüne alınarak gerekli önlemlerin alınmasını ve başvurucunun cezasının infazına bulunduğu Ceza İnfaz Kurumunda devam olunması gerektiği şeklinde karar vermiştir. Başvurucunun daha sonra 11/11/2013 ve 27/12/2013 tarihlerinde de astım-immunoloji hastanesinin olduğu İstanbul iline veya daha önce herhangi bir sağlık sorunu yaşamadan kaldığı Aydın E Tipi veya Yenipazar Kapalı Ceza İnfaz Kurumlarından birine naklini içeren aynı taleplerde bulunması üzerine 13/11/2013 tarihli ret yazısıyla cevap verilmiştir.
32. Başvurucu hakkında 22/1/2014 tarihinde Pamukkale Üniversitesi sağlık kurulu raporunda önceki tanılara ilave olarak hiperlipidemi, hipertansiyon tanısı konmuş ve başvurucunun her an için astım atağına girme ihtimalinden dolayı “Odada tek başına kalması uygun değildir. Odası havadar, sigara içilmeyen, güneş gören geniş bir oda olmalıdır; sigara dumanı, temizlik ve kozmetik ürünler hastalığı alevlendirdiği için böyle ortamların oluşmaması sağlanmalıdır. Tüm bu şartlar sağlanamadığı takdirde başvurucunun çevresel koşulları daha uygun olan başka bir yere sevki uygundur.” denilmiştir.
33. Başvurucunun 10/2/2014 tarihinde hastalık nedeniyle naklini talep etmesine istinaden Genel Müdürlük 21/2/2014 tarihli yazında başvurucunun hastalık nedeniyle ve yol masraflarını ödemesi koşuluyla Ödemiş M Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna nakledilmesine karar vermiştir.
c. Başvurucunun Denizli İnfaz Hâkimliğine Başvurusu Neticesinde Verilen Kararlar
34. Başvurucu 28/8/2012 tarihli dilekçesiyle Denizli D Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna geldikten sonra sağlık durumunu (astım bronşit, ileri derecede alerji, kalp ritim bozukluğu hastası) Kurum müdürüne anlatarak raporlarını sunmasına ve cezasının sağlığını koruyabilecek şartlarda çektirilmesini istemesine rağmen iki kişinin de sigara içtiği bir üniteye verildiğini, 18 metrekarelik havalandırma bahçesine sigara içen kişilerle birlikte günde toplam dört saat çıkarıldığını, geriye kalan yirmi saati 5 metrekare büyüklüğünde yürüyecek yeri ve havalandırma penceresi olmayan sadece 30x40 cm ebadında tuvalet penceresi olan rutubetli bir odada geçirdiğini ileri sürmüş ve ileri derecede astım hastası olması nedeniyle Ceza İnfaz Kurumunun bu koşullarının iyileştirilmesini Denizli İnfaz Hâkimliğinden talep etmiştir. Denizli İnfaz Hâkimliği 18/9/2012 tarihli ve E.2012/456, K.2012/455 sayılı kararıyla talebin reddine karar vermiştir.
35. Ret kararının gerekçesi şöyledir:
"...
Denizli D Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunun 5/9/2012 tarihli ve 2012/26966 sayılı yazıları ile hükümlü Mete DURSUN' un Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğünün 10/8/2012 tarihli ve 117085 sayılı emirleri ile Antalya L Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumundan güvenlik nedeniyle 18/8/2012 tarihinde kurumlarına geldiği, muhtelif suçlardan Aydın 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 14/6/2010 tarihli ve 2010/816 sayılı içtima kararı ile ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasından hükümlü olduğundan Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının infazının 25. maddesinin 1. a-b ve devamı fıkraları gereğince "Hükümlü tek kişilik odada barındırılır, hükümlüye günde 1 saat açık havaya çıkma ve spor yapma hakkı tanınır" hükümleri gereğince hükümlünün tek kişilik oda olan ve üç kişinin aynı havalandırma bahçesini kullandığı zemin A 4/3 nolu odaya verildiği, durumları ve iyi halleri göz önüne alınarak açık havaya çıkma haklarının 2 saate çıkarıldığı, hükümlü Mete DURSUN havalandırma bahçesine yan odasında kalan hükümlülerden ayrı olarak tek başına çıkmak istediğini beyan ettiğinden havalandırma bahçesine tek başına 17.30 -19.30 saatleri arasında çıkartıldığı, Ceza İnfaz Kurumumuz tek kişilik odaların bulunduğu blokların fiziki yapısının bu şekilde olduğu, cezasından dolayı çoklu odaların bulunduğu kısımlara verilemediği, sağlığı yönünden Aile hekimliğimiz tarafından gerekli takiplerinin yapıldığı bildirilmiş olmakla, hükümlünün talep başvurusu yerinde görülmediğinden..."
36. Başvurucunun babası 28/9/2012 tarihinde ileri derecede astım hastası olan oğlu Mete Dursun'un sigara içenlerle aynı üniteye yerleştirilmesi, avlu havalandırmasının çok sınırlı olması, kaldığı odada mutfağın ve pencerenin olmaması sebebiyle sağlığının kötüye gittiğini ileri sürmüş ve Ceza İnfaz Kurumu koşullarının iyileştirilmesi talebiyle Denizli İnfaz Hâkimliğine başvurmuş; Mahkeme, mükerrer talebi 1/10/2012 tarihli ve E.2012/456, K.2012/455 sayılı kararıyla reddetmiştir.
37. Başvurucunun itirazı üzerine Denizli 2. Ağır Ceza Mahkemesi 31/10/2012 tarihli ve 2012/1336 Değişik İş sayılı kararıyla itirazı reddetmiş ve karar aynı tarihte kesinleşmiştir.
38. İtirazın reddi kararının gerekçesi şöyledir:
"Hükümlüye ait İnfaz Hâkimliği dosyasının incelenmesinde hükümlünün 28/8/2012 havale tarihli dilekçe ile sağlık sorunlarına ilişkin raporları eklemek suretiyle Ceza İnfaz Kurumu'nda sağlığını koruyabileceği imkanlarının oluşturulması talebinde bulunması üzerine Denizli İnfaz Hâkimliği’nce hükümlü ile ilgili yapılan işlemlerin araştırılarak bildirilmesi hususunda Denizli D Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğü'ne yazı yazıldığı, Denizli D Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğü'nün 5/9/2012 tarihli cevabı yazısında hükümlünün durumu ve iyi hali gözönüne alınarak açık havaya çıkma hakkının iki saate çıkarıldığı, havalandırma bahçesine diğer hükümlülerden ayrı olarak tek başına çıkarıldığı, hükümlünün cezasının niteliği itibari ile çoklu odaların bulunduğu kısımlara verilemediği, sağlığı yönünden aile hekimliği tarafından gerekli takiplerinin yapıldığının bildirilmesi üzerine Denizli İnfaz Hâkimliği’nin 18/9/2012 tarihli ve E.2012/456, K.2012/455 sayılı kararı ile hükümlünün talebinin yerinde görülmediğinden reddine karar verildiği, bu kararda usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı, hükümlünün babası M. DURSUN tarafından hükümlünün sağlık durumuna göre cezaevi şartlarının düzeltilmesi yönünde talepte bulunulması üzerine aynı doğrultudaki taleple ilgili daha önce İnfaz Hâkimliği’nce karar verilmiş olması nedeniyle mükerrer talebin reddine karar verildiği, bu kararın da usul ve yasaya uygun olduğu anlaşıldığından hükümlünün vaki itirazının reddine karar vermek gerekmiştir."
39. Ret kararının başvurucuya 12/11/2012 tarihinde tebliğ edildiği ve 7/12/2012 tarihli bireysel başvuruda süre aşımı olmadığı tespit edilmiştir.
d. Başvurucunun Kurum Müdürü Hakkında Suç Duyurusunda Bulunması ve Devam Eden Süreç
40. Başvurucu; bireysel başvuru tarihinden sonra 5/9/2013 tarihli dilekçe ile Kurum müdürünün, Bakanlığa yazdığı nakil talepleri ve Cumhuriyet savcısıyla odanın durumu hakkında konuşması nedeniyle kendisine kasten tavır aldığını, sağlık durumu hakkında hiçbir şey yapmadığını, dilekçelerinin ilgili yerlere iletilmediğini, kendi gibi ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını infaz eden ve hayati riski olduğuna dair heyet raporu bile olmayan H.K.nın dört kişilik odaya alınmasına, L.B.nin havalandırma kapısının sürekli açık bırakılmasına rağmen kendi taleplerinin dikkate alınmadığını belirterek Kurum müdüründen şikâyetçi olmuştur.
41. Kurum müdürü verdiği yazılı savunmasında başvurucunun talepleri doğrultusunda odasının değiştirildiğinden, havalandırmanın dört saate çıkarıldığından, keskin kokulardan etkilenmeyeceği bir bölüme yerleştirildiğinden ancak traverten taşlarının tozlarından oluşan hava kirliliği ile hükümlü tutuklu odalarındaki rutubetin fiziki yapıdan kaynaklanması nedeniyle alınabilecek bir önlemin olmadığından bahsetmiştir. Kurum müdürü ayrıca başvurucunun "Cumhuriyet Savcısının verdiği görevleri yerine getirmiyorsunuz, benim sağlığım ile ilgilenmiyorsunuz, Cumhuriyet Başsavcılığına ve Adalet Bakanlığına şikâyet edeceğim." demesi üzerine ilgili tüzüğe göre Kurum müdürlüğünü sürdürdüğünü, Kurumdaki hükümlü ve tutuklulara ayrı davranmadığını, “Kurumu savcı değil, ben yönetirim.” ifadesini kanun, tüzük, yönetmelikler doğrultusunda “yönetir” şeklinde ifade ettiğini ve yine K.T. hakkında verilen "tek başına kalmayacağı bir koğuşta kalması uygun olduğuna" dair rapor üzerine çoklu odada tutulduğunu, L.B.nin ise şartlı tahliyeden geri alınan cezasının infazı nedeniyle tam gün havalandırma kapısının açık olduğunu, bu cezanın bitmesiyle ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası için ayrılan bölüme geri alınacağını ve başvurucu hakkında alınabilecek tüm tedbirlerin alındığını belirtmiştir.
42. Başvurucu; Denizli Cumhuriyet Başsavcılığına sunduğu 25/11/2013 ve 27/11/2013 tarihli dilekçeleriyle sağlık kurullarınca verilen raporlara istinaden başka bir ceza infaz kurumuna nakil talep ettiğini, buna karşın Genel Müdürlüğün sağlık kurulu raporunda belirtilen hususlar göz önünde bulundurularak gerekli önlemlerin alınmasını ve başvurucunun cezasının infazına, bulunduğu Ceza İnfaz Kurumunda devam olunması gerektiği şeklinde cevap vermesine rağmen Kurum müdürünün kasten hiçbir iyileştirme yapmadığını ve nakli için alınması istenen sağlık kurulu raporlarına gerekli açıklıkta üst yazı yazılmadığı için yanlış veya eksik sağlık raporu düzenlenmesine sebep olduğunu belirterek şikâyetçi olmuştur.
43. Başvurucunun yan odasında kalan hükümlü M.Y., 24/12/2013 tarihli dilekçesiyle kaldıkları odaların 8 metrekare olduğunu, kaldıkları Kurumun etrafındaki tavuk çiftliği ile taş ve mermer ocaklarının tozlarına kendilerinin bile zor dayandığını, başvurucu Mete Dursun'un bunlardan korunmak için odasının camını kapatınca havasız kaldığını ve hastalığı nedeniyle sürekli kriz geçirdiğini, aynı blokta kalan dokuz kişiden altısının (yan avluya bakan) sigara içtiğini ve koridordan gelen dumana maruz kaldıklarını, Kurum müdürünün; sağlık kurulunun "Hayati risk altında olduğundan başka kuruma nakli gerekir." şeklindeki raporundan tavuk çiftliklerinin ve taş ocaklarının etkisi anlaşılmadığından bu durumun raporda belirtilmesi gerektiği söylenmesine rağmen yeni alınacak doktor raporunda da aynı üst yazıyla sorular sorarak eksik rapor düzenlenmesine neden olduğunu, hiçbir koşulun iyileştirmediğini, yine Kurum müdüründen istenen yardıma rağmen başvurucuyla ilgilenilmediğini, Savcının “5 No.lu tekli odalara verilsin.” (Her blokta toplam dokuz oda vardır ve 5 No.lu oda dışındaki odalar 8 metrekare iken 5 No.lu oda 14 metrekaredir.) demesine kızıp öfkelendiğini, bir zaman sonra 5 No.lu oda boşaldığında yan odalarında sigara içildiği bahanesiyle başvurucunun bu odaya geçirilmediğini, hâlbuki 4 ve 6 No.lu odalar aynı büyüklükte olduğundan gerekli değişiklikler kolayca yapılabilecekken kasten yapılmadığını, Kurumu savcının değil, kendinin yönettiğini söylediğini, sonuç olarak Kurum müdürünün Mete Dursun'a kasten ve düşmanca hislerle eziyet çektirdiğini belirterek Kurum müdürünün eylemleri hakkında suç duyurusunda bulunmuştur.
44. Denizli Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından başlatılan soruşturma kapsamında başvurucu, Kurum müdürü ve Kurum doktorunun ifadeleri alınmıştır. Başvurucu genel olarak maruz kaldığı tutumdan, sigara dumanından korunamamasından, 1. kattaki rutubetsiz odalardan birine veya biraz daha büyük olan 5 No.lu odaya nakledilmemesinden, sonuç olarak bulunduğu Kurumda hastalığı nedeniyle kendisine uygun ortam sağlanmadığından bahsetmiş; sadece sağlığına uygun koşulların oluşturulmasını istemiş, Kurum müdüründen şikâyetçi olmamıştır. Kurum müdürü ise başvurucunun odasının birkaç defa değiştirildiğini, havalandırmaya 4 saat çıkartıldığını, çevre köylerdeki çiftçilerin tarlalarına tavuk gübresi dökmesinden kaynaklanan kokuya ve mermer ocaklarından kaynaklanan toz ve dumana yapabilecekleri bir şey olmadığını, rutubetsiz olan 1. kattaki odaların dolu olması ve 5 No.lu odaların ise rutubet ile koku durumunun aynı olması nedeniyle başvurucunun buralara yerleştirilmediğini, yan odasında sigara içmeyenlerin olduğunu fakat karşı odalardaki sigara dumanını imkânlar ölçüsünde giderdiklerini ifade etmiştir. Kurum doktoru ise talebi doğrultusunda ve başvurucunun sağlık durumu da dikkate alınarak idarece gerekli önlemlerin alındığını, başvurucunun Kurumda gözlem altında olduğunu ve hayati tehlikesi olmadığını ancak yörenin iklim şartlarının karasal karakteri nedeniyle soğuk ve kuru havanın rahatsızlığı tetikleyeceğini, Kurumun arkasında bulunan tavuk çiftliği ve mermer işletmelerinden gelen koku ve tozun da (Çevre sağlık teknisyenlerinin inceleme için geldikleri gün hava sirkülâsyonu veya başka sebeplerle koku tespit edilememiştir.) rahatsızlığını olumsuz etkileyebileceğini vurgulamıştır.
45. Denizli Cumhuriyet Başsavcılığı toplanan tüm deliller kapsamında 3/1/2014 tarihli ve 2014/122 sayılı karar ile kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiştir. Başvurucunun bu karara itirazı üzerine Nazilli 1. Ağır Ceza Mahkemesi 19/2/2014 tarihinde itirazın reddine karar vermiştir.
46. Denizli D Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğü 2/1/2014 tarihinde Denizli Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğüne yazı yazarak kurum yerleşkesi etrafında bulunan tavuk çiftliğinden gelen keskin kokudan ve mermer ocaklarından gelen traverten taşlarının tozlarından astım hastası olan tutuklu/hükümlülerin etkilendiğini, tavuk çiftliği ve mermer ocaklarına yönelik gerekli ölçümlerin yapılarak Kuruma bildirilmesini istemiştir.
47. Denizli Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü 7/2/2014 tarihli yazısıyla Kapalı Ceza İnfaz Kurumundan önceki yıl da bu konuda dilekçeler alınması üzerine yapılan incelemede yakın çevrede herhangi bir tavuk çiftliğine rastlanmadığı ancak Kurum etrafındaki boş arazilere tavuk gübresi döküldüğünün tespit edilmesi üzerine gübrenin ilgili Belediyeye kaldırtıldığı, talep üzerine yapılan son denetimde tavuk çiftliği görülmediği gibi boş arazilere dökülmüş tavuk gübresine de rastlanmadığı ve herhangi bir koku da bulunmadığı, ayrıca denetim esnasında mermer tozuna da rastlanılmadığı ve durumun kendilerince takip altında olduğu belirtilmiştir.
3. Başvurucunun Hastalık Nedeniyle Nakli ve Sonrasında Devam Eden Süreç
48. Başvurucunun 10/2/2014 tarihinde hastalık nedeniyle naklini talep etmesine istinaden Genel Müdürlük tarafından 21/2/2014 tarihli yazıyla başvurucunun hastalık nedeniyle ve yol masraflarını ödemesi koşuluyla Ödemiş M Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna nakledilmesine karar verilmiştir. Başvurucu Ödemiş M Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda her ne kadar sağlığı açısından sorun yaşamamışsa da hasımlarının olması ve can güvenliğinin olmaması nedeniyle nakil talep etmiş ve 2/4/2014 tarihinde güvenlik nedeniyle İzmir 2 No.lu F Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna nakledilmiştir.
49. Bu Kurumun İdare ve Gözlem Kurulu 3/4/2014 tarihinde toplanarak başvurucunun durumunu değerlendirerek kalacağı odanın sürekli güneş gören ve havalandırmasının yeteri kadar açık olabilecek, astım atağına girmesi durumunda ilk yardım müdahalesinin yapılması için ani müdahale birimine yakın, alerji yapabilecek durum ve temaslardan uzak olacak bir oda olması gerektiği fakat Kurumda bulunan tekli odaların bu koşulları sağlamadığı, bu sebeple konumu nedeniyle B-2 Blok 54 No.lu odanın hasta koğuşu olarak geçici olarak tahsisine, bu odada tek kalması uygun olmadığından bu koğuşta kalan hasta hükümlü/tutukluların yanına gönüllülük esasına dayalı hasta bakımını üstlenecek bir hükümlü verilmesine, talepler doğrultusunda odaların sık sık havalandırılmasına ve en az dört saat havalandırılmasına karar vermiştir. Ancak başvurucu bu odada yalnız kalmıştır.
50. Kurumun Psiko-Sosyal Servisi, başvurucuyla yaptığı görüşme ve UYAP üzerinden incelenen dosyaya göre kronik astım hastası olan başvurucunun hastalığının ağır seyrettiğini, hastane ve doktor raporlarına göre bazı maddelere alerjisi olduğunu tespit etmiştir. Kurumun ve sosyal yaşam alanlarının özellikle açık veya kapalı spor salonlarının bu alerjenlerden arındırılması mümkün olmadığından başvurucunun sağlığını riske atmamak için tedbir amacıyla sosyal faaliyetlere başlatılmama kararı alınmıştır.
51. 30/10/2014 tarihinde toplanan İdare ve Gözlem Kurulu, başvurucunun önceden alınan tüm sağlık raporları ve Kurumlarının fiziki yapısı ve konumunu birlikte değerlendirmesi neticesinde Kurumlarının çukur bir konumda bulunması nedeniyle rüzgârla taşınan toz, polen, duman vs.nin başvurucunun sağlık durumunu olumsuz etkilediğini bu nedenle başvurucunun muhtelif zamanlarda beş kez hastaneye sevk edildiğini; Kurumda, raporlarda belirtilen polikliniklerin bulunmadığını, en yakın sağlık kurumunun 18,6 km mesafede olup ulaşımın güç koşullarda sağlandığını, ayrıca ani müdahale gerektiren astım ataklarında 112 acil ekiplerinin Kuruma ulaşmasında ve hastanın hastaneye naklinde yaşanan zorlukların da başvurucu için hayati risk oluşturduğunu, Kurumdaki tek kişilik odaların fiziki yapısı nedeniyle raporlarda belirtilen havalandırma şartlarının yeteri kadar sağlanamadığını ve başvurucunun grup hâlindeki iyileştirme çalışmalarına ve sportif faaliyetlere katılamadığını belirterek müessif bir durumun yaşanmaması, başvurucunun tedavisinin ve infazının birlikte yürütülmesi ve belirtilen risklerin önlenmesi amacıyla başvurucunun R (rehabilitasyon) tipi kapalı ceza infaz kurumlarından birine veya bünyesinde sağlık ocağı bulunan ceza infaz kurumu kampüslerine naklinin uygun olacağı anlaşıldığından bu hususta alınan kararın takdir ve gereği için Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdürlüğüne gönderilmesine karar vermiştir.
52. Başvurucunun R (Rehabilitasyon) tipi kapalı ceza infaz kurumuna veya 24 saat sağlık hizmeti veren ceza infaz kurumu kampüslerinden birine naklini talep etmesi üzerine Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdürlüğü 15/5/2015 tarihinde; başvurucunun Kurumda en uygun odaya yerleştirildiği, hâlen burada tek kaldığı, bu odada aşırı koku, toz, sigara dumanı vs. olmadığı, Kurumun imkânları doğrultusunda düzenli olarak havalandırılan ve soğuk olmayan bir ortamın sağlandığı, gerekli ilaç tedavilerinin uygulandığı, başvurucunun infazının ertelenmesi talebine ilişkin sürecin devam ettiği, daha önceki nakil taleplerinin de reddedildiği, 13.12.2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun uyarınca Kurum idaresinin hastalık nedeniyle nakil talep etme yetkisinin olmadığı ve tüm hükümlü ve tutukluların sağlık sorunları ile ilgili gerekli tüm tetkik ve tedavilerin özenle yerine getirildiği gerekçesiyle talebi reddetmiştir.
B. İlgili Hukuk
1. Ulusal Hukuk
53. 5275 sayılı Kanun'un 23. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) ve (g) bentleri şöyledir:
"(1) Hükümlülerin gözlem ve sınıflandırılması aşağıdaki esaslara göre yapılır:
a) Hükümlülerin kişisel özellikleri, bedensel, aklî ve sağlık durumları, (...) belirlenerek, durumlarına uygun infaz kurumlarına ayrılmaları ve bunlara göre saptanacak infaz ve iyileştirme rejimi; gözlem, inceleme ve değerlendirme yöntemiyle çalışan gözlem ve sınıflandırma merkezlerinde veya kapalı ceza infaz kurumlarının bu hizmete ayrılan bölümlerinde yapılır. (...)
g) Gözlem sonunda, gözlem merkezi hükümlüye ait dosyayı görüşü ile birlikte Adalet Bakanlığına gönderir. Gözlem sonucuna göre hükümlünün gönderileceği infaz kurumu Bakanlıkça belirlenir. (...)"
54. 5275 sayılı Kanun'un 25. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a), (b) ve (c) bentleri şöyledir:
"(1) Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının infazı rejimine ait esaslar aşağıda gösterilmiştir:"
a) Hükümlü, tek kişilik odada barındırılır.
b) Hükümlüye, günde bir saat açık havaya çıkma ve spor yapma hakkı tanınır.
c) Risk ve güvenlik gerekleri ile iyileştirme ve eğitim çalışmalarında gösterdiği gayret ve iyi hâle göre; hükümlünün, açık havaya çıkma ve spor yapma süresi uzatılabileceği gibi kendisi ile aynı ünitede kalan hükümlülerle temasta bulunmasına sınırlı olarak izin verilebilir.
... "
55. 5275 sayılı Kanun'un 26. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
"(2) Hükümlü, ceza infaz kurumunun güvenlik ve iyileştirme programlarına tam bir uyum göstermekle yükümlüdür. (...)"
56. 5275 sayılı Kanun'un 34. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (f) bendi şöyledir:
"(1) Kapalı ceza infaz kurumlarında oda ve koridor kapıları kapalı tutulur. Kapılar aşağıdaki hâllerde açılır:
(...)
f) Cezaevi idaresince gerekli görülen hâller. (...)"
57. 5275 sayılı Kanun'un 48. maddesinin (3) numaralı fıkrasının (c) bendi şöyledir:
"c) Hücreye koyma cezasına ilişkin disiplin cezalarının infazından önce ve infazı sırasında hükümlü, hekim tarafından muayene edilir. İlgilinin bu cezaya katlanamayacağı anlaşılırsa cezanın infazı sonraya bırakılır veya hekiminin belirleyeceği aralıklarla infaz edilir. Koşullu salıverilme tarihine kadar hükümlünün iyileşemeyeceğinin tam teşekküllü Devlet veya üniversite hastanesi sağlık kurulu raporu ile saptanması hâlinde hücreye koyma cezası infaz edilmez; yerine ziyaretçi kabulünden yoksun bırakma cezası iki katı süreyle uygulanır. Raporlar infaz dosyasına konulur."
58. 5275 sayılı Kanun'un 57. maddesinin (5) numaralı fıkrası şöyledir:
"(5) Hükümlü, sağlık nedenleriyle bulunduğu kurumda kalmasının uygun olmadığı, kurum hekiminin önerisi ve en üst amirinin isteği üzerine alınacak sağlık kurulu raporuyla belirlendiği takdirde, başka kurumlara nakledilebilir."
59. 18/6/2012 tarihli ve 151 sayılı Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü Genelgesi’nin İkinci Bölümünün 9. maddesinin (6) numaralı fıkrası ise şöyledir:
"(6)Hükümlü veya tutuklunun sağlık nedeniyle başka kuruma naklinin kurum idaresince talep edilmesi veya hükümlü ve tutuklunun kendi talebi hâlinde, sağlık nedenleriyle bulunduğu kurumda kalmasının uygun olmadığı, kurum hekiminin önerisi ve en üst amirinin isteği üzerine alınacak sağlık kurulu raporuyla belirlendiği takdirde, başka kurumlara nakilleri yapılabilecektir."
60. 5275 sayılı Kanun'un 54. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) ve (b) bentleri ile 18/6/2012 tarihli ve 151 sayılı Genelge’nin İkinci Bölümünün 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) ve (b) bentleri şöyledir:
"(1) Hükümlülerin kendi istekleri ile bulundukları kurumdan başka kurumlara nakledilebilmeleri için;
a) Gitmek istedikleri kurumlardan durumlarına uygun en az üç yeri belirten bir dilekçe vermeleri,
b) Nakil giderlerini peşin olarak ödemeyi kabul etmeleri,
(...)
gerekir. "
61. 5275 sayılı Kanun'un 71. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
"(1) Hükümlü, beden ve ruh sağlığının korunması, hastalıklarının tanısı için muayene ve tedavi olanaklarından, tıbbî araçlardan yararlanma hakkına sahiptir. Bunun için hükümlü öncelikle kurum revirinde, mümkün olmaması hâlinde Devlet veya üniversite hastanelerinin mahkûm koğuşlarında tedavi ettirilir."
2. Uluslararası Belgeler
62. Avrupa İşkence ve İnsanlık Dışı veya Onur Kırıcı Ceza veya Muamelenin Önlenmesi Komitesinin (CPT) 2. Genel Raporu, 1992; 3. Genel Raporu, 1993; 2 Sayılı Tavsiye Kararına Ek, 2006.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
63. Mahkemenin 18/11/2015 tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun 7/12/2012 tarihli ve 2012/1195 numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
64. Başvurucu;
i. İleri düzeyde astım ve bronşit hastası olduğunu, hücreye benzer tek kişilik bir odada tutulduğunu, buradaki havalandırmanın yetersiz olduğunu, koğuş kapısının günde bir defa ve koridora açıldığını hâlbuki 18/7/2011 tarihli Dr. A.O. imzalı raporda "Koğuş havalandırması sürekli açık tutularak hava sirkülasyonu yapılmalı." İfadesine yer verildiğini, aynı havalandırmayı kullanan diğer iki koğuştaki hükümlülerin sigara içtiğini ve sürekli sigara dumanına maruz kaldığını, astım krizi hâlinde acil müdahale edilmesi gerekmesine rağmen bu tür durumlarda doktora götürülmesini sağlayacak ya da görevlilere haber verecek kimsenin bulunmadığını, 8/4/2011 tarihinde ve daha sonrasında alınan birçok doktor/sağlık kurulu raporlarında "tek kişilik odada kalmaması uygun görüldüğü" hususunun vurgulandığını, aynı zamanda doktoru tarafından "Tozlu, nemli rutubetli ortam ve polenlerden uzak durması gerekir." şeklinde rapor verildiğini, raporlara göre barındırıldığı Ceza İnfaz Kurumu koşullarının iyileştirmesini istemesine ve Kurum koşullarının sağlığının günden güne kötüleşmesine sebep olduğunu belirtmesine rağmen talebinin Denizli İnfaz Hâkimliğince haksız olarak reddedildiğini,
ii. Bireysel başvuru yaptıktan sonra da şikâyetlerinin devam ettiğini, 31/7/2013 tarihinde Pamukkale Üniversitesinden alınan sağlık kurulu raporunda "hayatı tehdit edici risk altında" olduğunun vurgulandığını, nakil taleplerinin reddedilerek raporlarına göre gerekli önlemler alınmasının emredilmesine rağmen ne kaldığı odanın ne de diğer Kurum koşullarının iyileştirildiğini, direncini iyice yitirdiğini ve acil hastaneye kaldırılma olaylarının sıklaştığını, astımının ilerlediğini ve buna ek olarak hipertansiyon ve hiperlipdemi hastalıklarının başladığını, kasti olarak kendisine kötü davranan Kurum müdürü hakkında işlem yapılmadığını, İzmir (2) No.lu F Tipi Ceza İnfaz Kurumuna nakledildikten sonra alınan raporlarda da tek başına kalmasının hayati risk taşıdığı, sürekli hastalığının saptandığı ve bulunduğu Kurumun yönetimince; Kurum iç ve dış koşullarının yetersiz olduğu (iyileştirme ve sportif faaliyetlere dahi katılamadığı) ve Kurumda ilgili tıbbi servislerin olmadığı, hastanelerin ise uzak olduğu, hayati riskinin bulunduğu belirtilmesine rağmen uygun bir yere nakledilmediğini belirterek Anayasa'nın 17. maddesinde tanımlanan yaşam hakkı ile maddi ve manevi varlığının korunması hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş ve ihlalin tespiti ile ihlalin ortadan kaldırılması için gerekli önlemlerin ve kararların alınması talebinde bulunmuştur.
B. Değerlendirme
65. Başvuru formu ve ekleri incelendiğinde başvurucunun, ceza infaz Kurumunda hastalığına rağmen maruz bırakıldığı koşullardan şikâyet ettiği ve adli makamlarca koşulların düzeltilmesine ilişkin taleplerde bulunulmasına karşın Kurum yetkililerince yeterli önlemin alınmaması nedeniyle yaşam hakkının ihlal edildiğini ileri sürdüğü anlaşılmaktadır. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Bu bağlamda başvurunun, Anayasa'nın 17. maddesinde güvence altına alınan işkence ve eziyet yasağının ihlali iddiasına yönelik olduğu değerlendirilmiştir. Nitekim Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) de ceza infaz kurumlarının kötü yaşam koşullarından şikâyetçi olan mahkûmların iddialarını, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) 3. maddesi çerçevesinde incelemektedir. (Hüseyin Yıldırım/Türkiye, B. No: 2778/02, 3/5/2007, § 73; Tekin Yıldız/Türkiye, B. No: 52/1997/836/1042, 9/6/1998, §§ 70, 71; Jalloh/Almanya [BD], B. No: 54810/00, 11/7/2006, § 68).
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
66. Başvurunun incelenmesi neticesinde başvurucunun işkence ve kötü muamele yasağına ilişkin iddialarının açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşıldığından başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
67. Anayasa'nın 17. maddesinin birinci ve üçüncü fıkraları şöyledir:
"Herkes, … maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.
...
Kimseye işkence ve eziyet yapılamaz; kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamaz.”
68. Sözleşme’nin 3. maddesi şöyledir:
“Hiç kimse işkenceye, insanlık dışı ya da onur kırıcı ceza veya muamelelere tabi tutulamaz.”
69. Başvurucu, hakkında verilen doktor raporlarında “Tek kişilik odada kalamaz; tozlu, nemli rutubetli ortam ve polenlerden uzak durması gerekir, katkı maddeli hazır ve dondurulmuş gıdalar yiyemez ve hayati risk altındadır.” denilmesine rağmen zemin katta nemli, rutubetli ve havalandırması olmayan 5 metrekare büyüklüğünde bir odada barındırıldığını, sigara dumanına maruz bırakıldığını, Kurum müdürünün kendisine husumet beslemesi nedeniyle koşulların düzeltilmediğini ileri sürmektedir.
70. Bakanlık görüşünde başvurucunun; sağlık durumu göz önüne alınarak uygun ceza infaz kurumlarına nakledildiği, Denizli Ceza İnfaz Kurumunda barındırıldığı sürece kaldığı odaların, başvurucunun sağlık durumu gözetilerek seçildiğini, odasının yanındaki odalara sigara içmeyenlerin yerleştirildiği ki sigara içenler olsa bile başvurucunun bundan etkilenmeyeceği, bir saatlik açık havaya çıkma hakkının dört saate çıkarıldığı, Kurum Aile Hekimliğinde gerekli müdahalenin vakit kaybetmeksizin yapıldığı, mesai haricinde nöbetçi sağlık memurunun bulundurulduğu, çeşitli amaçlarla birçok kez hastaneye sevkedildiği, kurum çevresinden gelen kötü kokuların önlenmesi için ilgili yerlere yazı yazıldığı ve kokunun kaynağı tespit edilerek belediye tarafından müdahale edildiği belirtilerek, kötü muamele yasağının ihlal edilip edilmediğine ilişkin değerlendirme ve takdirin Anayasa Mahkemesine ait olduğu ifade edilmiştir.
71. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı sunduğu beyan dilekçesinde başvuru dilekçesindeki iddialarını tekrarlamıştır.
72. Anayasa'nın 17. maddesinin birinci fıkrasında herkesin "yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına" sahip olduğu, Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında ise kimseye "işkence", "eziyet" yapılamayacağı ve kimsenin "insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele ve cezaya" tabi tutulamayacağı düzenlenmektedir. Bu düzenlemelerin amacı; bir taraftan bireyi kamu makamlarının keyfî müdahalelerine karşı korumak, diğer taraftan bireyler arası ilişkilerde de insan onurunun korunması için gerekli tedbirlerin alınmasını sağlamaktır. Ayrıca bireyin fiziksel ve zihinsel bütünlüğü, Anayasa’nın 17. maddesinin birinci fıkrasında yer verilen "maddi ve manevi varlık" kapsamında yer almaktadır.
73. Devletin, bireyin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına saygı gösterme yükümlülüğü, öncelikle kamu otoritelerinin bu hakka müdahale etmemelerini yani anılan maddenin üçüncü fıkrasında belirtilen şekillerde kişilerin fiziksel ve ruhsal zarar görmelerine neden olmamalarını gerektirir. Bu, devletin bireyin vücut ve ruh bütünlüğüne saygı gösterme yükümlülüğünden kaynaklanan negatif ödevidir (Cezmi Demir ve diğerleri, B. No: 2013/293, 17/7/2014, § 81).
74. Anayasa’nın 17. maddesinde düzenlenen hak kapsamında ayrıca devletin, pozitif bir yükümlülük olarak, yetki alanında bulunan tüm bireylerin maddi ve manevi varlığını koruma hakkını gerek kamusal makamların gerek diğer bireylerin gerekse kişinin kendisinin eylemlerinden kaynaklanabilecek risklere karşı koruma yükümlülüğü bulunmaktadır. Devlet, bireyin maddi ve manevi varlığını her türlü tehlikeden, tehditten ve şiddetten korumakla yükümlüdür (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, B. No: 2012/752, 17/9/2013, § 51).
75. Anılan koruma yükümlülüğü devlete, söz konusu kişilerin işkence ve eziyete ya da insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir ceza veya muameleye maruz bırakılmalarını engelleyecek tedbirler alma ödevini yüklemektedir. Anılan yükümlülük, işkence ve kötü muamele yasağının maddi boyutunun bir unsurunu, devletin kişilerin fiziksel ve ruhsal bütünlüklerini idari ve yasal mevzuat aracılığıyla koruma hususundaki pozitif yükümlülüğünü oluşturmaktadır. Koruma doğrultusunda, yetkililerin bildikleri ya da bilmeleri gerektiği bir kötü muamele tehlikesinin gerçekleşmesini engellemek için makul tedbirleri almamaları durumunda devletin, Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrası anlamında sorumluluğu ortaya çıkabilecektir (Benzer yöndeki AİHM kararı için bkz. Mahmut Kaya/Türkiye, B. No: 22535/93, 28/3/2000, § 115).
76. Anayasa ve Sözleşme tarafından kötü muamele, kişi üzerindeki etkisi gözetilerek derecelendirilmiş ve farklı kavramlarla ifade edilmiştir. Dolayısıyla Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında geçen ifadeler arasında bir yoğunluk farkının bulunduğu görülmektedir. Bir muamelenin “işkence” olarak nitelendirilip nitelendirilmeyeceğini belirleyebilmek için, anılan fıkrada geçen “eziyet” ve “insan haysiyetiyle bağdaşmayan” muamele kavramları ile işkence arasındaki ayrıma bakmak gerekmektedir. Bu ayrımın Anayasa tarafından, özellikle çok ağır ve zalimane acılara neden olan kasti insanlık dışı muamelelerdeki özel duruma işaret etmek ve bir derecelendirme yapmak amacıyla getirildiği ve anılan ifadelerin 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda düzenleme altına alınmış olan “işkence”, “eziyet” ve “hakaret” suçlarının unsurlarından daha geniş ve farklı bir anlam taşıdığı anlaşılmaktadır (Cezmi Demir, § 84).
77. Kişinin maddi ve manevi varlığının bütünlüğüne en fazla zarar veren muamelelerin “işkence”; bu seviyeye varmayan fakat yine de önceden tasarlanmış, uzun bir dönem içinde saatlerce uygulanmış ve fiziki yaralanmaya veya yoğun maddi veya manevi ızdıraba sebep olan insanlık dışı muameleler “eziyet”; mağdurları küçük düşürebilecek ve utandırabilecek şekilde kendilerinde korku, küçültülme, elem ve aşağılanma duygusu uyandıran veya mağduru kendi iradesine ve vicdanına aykırı bir şekilde hareket etmeye sürükleyen aşağılayıcı nitelikteki daha hafif muamelelerin ise “insan haysiyetiyle bağdaşmayan” muamele veya ceza olarak belirlenmesi mümkündür (Tahir Canan, § 22).
78. Öte yandan bir muamelenin Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasının kapsamına girebilmesi için asgari bir ağırlık derecesine ulaşmış olması gerekmektedir. Bu asgari eşik göreceli olup her olayda asgari eşiğin aşılıp aşılmadığı somut olayın özellikleri dikkate alınarak değerlendirilmelidir. Bu bağlamda muamelenin süresi, fiziksel ve ruhsal etkileri ile mağdurun cinsiyeti, yaşı ve sağlık durumu gibi faktörler önem taşımaktadır (Tahir Canan, § 23). Değerlendirmeye alınacak bu unsurlara muamelenin amacı ve kastı ile ardındaki saik de eklenebilir (Benzer yöndeki AİHM kararları için bkz. Aksoy/Türkiye, 21987/93, 18/12/1996, § 64; Eğmez/Kıbrıs, B. No: 30873/96, 21/12/2000, § 78; Krastanov/Bulgaristan, B. No: 50222/99, 30/9/2004, § 53). Ayrıca kötü muamelenin, heyecanın ve duyguların yükseldiği bağlamda meydana gelip gelmediğinin tespiti de (Cezmi Demir, § 83; benzer yönde AİHM kararları için bkz. Eğmez/Kıbrıs, § 53; Selmouni/Fransa [BD], B. No: 25803/94, 28/7/1999, § 104) dikkate alınması gereken diğer faktörlerdir.
79. Bir muamelenin bu kavramlardan hangisini oluşturduğunu belirleyebilmek için her somut olay kendi özel koşulları içinde değerlendirilmelidir. Bir muamele hem eziyet hem de aşağılayıcı/insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele niteliğinde olabilir. Her türlü işkence, aynı zamanda insanlık dışı ya da aşağılayıcı muamele oluştururken insan haysiyetiyle bağdaşmayan her aşağılayıcı muamele, eziyet ya da işkence niteliğinde olmayabilir (Cezmi Demir, § 90).
80. Anayasanın 17. maddesinin üçüncü fıkrasındaki “Kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamaz.” şeklindeki kural, hükümlü ve tutuklulara yönelik uygulamalar için de geçerlidir. Bu husus, 5275 sayılı Kanun'un "İnfazda temel ilke" başlıklı 2. maddesinin (2) numaralı fıkrasında "Ceza ve güvenlik tedbirlerinin infazında zalimane, insanlık dışı, aşağılayıcı ve onur kırıcı davranışlarda bulunulamaz." ve yine Kanun'un 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (b) bendinde "Hürriyeti bağlayıcı cezanın zorunlu kıldığı hürriyetten yoksunluk, insan onuruna saygının korunmasını sağlayan maddî ve manevî koşullar altında çektirilir." şeklinde düzenleme ile açıkça vurgulanmıştır. Dolayısıyla verilen bir mahkûmiyet kararının veya tutuklama kararının infazında mahkûmlar için sağlanacak şartlar insan onuruna saygıyı koruyacak nitelikte olmalıdır (Turan Günana, B. No: 2013/3550, 9/11/2014, § 36).
81. Anayasa’nın 17. maddesi tutulan kişilere gerekli tıbbi yardımın sağlanmasını da gerektirir. Bu yükümlülük 17. maddenin devlete yüklediği özgürlüklerinden mahrum bırakılmış kişilerin fiziksel bütünlüklerini koruma yükümlülüğünden kaynaklanır. Gerekli tıbbi yardımın olmayışı acil bir tıbbi duruma ya da başvurucunun ağır ve uzun süreli bir acı çekmesine yol açtığı zaman insanlık dışı muamele söz konusu olur.
82. Cezaevlerinde kötü muamele olarak kabul edilecek hususlar birçok farklı şekilde tezahür edebilir. Bunların birçoğu cezaevi idaresi ve görevlilerinin kasıtlı davranışlarından kaynaklanabileceği gibi yönetimsel hatalar veya yetersiz kaynaklar sebebiyle de ortaya çıkabilir (Avrupa İşkence ve İnsanlık Dışı veya Onur Kırıcı Ceza veya Muamelenin Önlenmesi Komitesinin (CPT) 2.Genel Raporu, 1992, §44).
83. Bu nedenle mahkûmlar için bir cezaevindeki yaşam tüm yönleriyle değerlendirilmelidir. Cezaevlerindeki yaşam; mahkûmlara sunulan aktivitelerin genişliğinden, mahkûmlar ve ceza infaz görevlileri arasındaki ilişkilerin genel durumuna kadar geniş bir alanda değerlendirilmelidir (CPT Standartları, 2002). Bu değerlendirmede mahkûmlara karşı yapılan muamele ve uygulanan cezanın, Anayasa’nın 17. maddesi uyarınca bir ihlal oluşturup oluşturmadığı hususunda yapılacak değerlendirmede AİHM kararları ile birlikte özellikle CPT’nin belirlediği standartlar ve ülkemiz hakkında hazırladıkları raporlar da gözönüne alınmalıdır (Turan Günana, § 37).
84. AİHM, Sözleşme’nin 3. maddesi çerçevesinde cezaevinde tutulma koşullarını değerlendirirken başvurucular tarafından yapılan somut olaylara ilişkin iddialarla birlikte koşulların bir bütün olarak gözetilmesi gerektiğini belirtmiştir (Dougoz/Yunanistan, B. No: 40907/98, 6/3/2001, § 46). Bu kapsamda, önlemlerin şiddeti, amacı ve bireyler için sonuçları birlikte değerlendirilmelidir (Van der Ven/Hollanda, B. No: 50901/99, 4/5/2003, § 51).
85. Tutulma koşulları hem mahkûmların içinde bulunduğu genel koşulları hem de cezaevi rejimi ve mahkûmların bulunduğu spesifik koşulları içerir. Bir mahkûmun içinde bulunduğu ortam veya kendisine empoze edilen koşulların Sözleşme’ye uygun olup olmadığını değerlendirirken mahkûmun koşullarını (yaşı, cinsiyeti, sağlık durumu, tehlike teşkil edip etmediği ve mahkûmun tutuklu mu yoksa hükümlü mü olduğunu) dikkate almak gerekir. Özel gereksinimi olan bazı mahkûmların ihtiyaçlarının karşılanmaması küçük düşürücü muameleye, sağlık hizmetlerinin yetersiz olması insanlık dışı ve aşağılayıcı muamele kavramının kapsamına giren durumlara hızla yol açabilir (CPT'nin, 3. Genel Raporu, 1993, §30).
86. Nitekim AİHM de ileri derecede özürlü olan bir mahkûmun 7 günlük cezasının infazı için cezaevine gönderilmeden önce nasıl bir yere götürüleceğinin incelenmediği, bu kişinin tüm ihtiyaçlarına cevap verebilecek kolaylıkların sağlanması konusunda hiçbir önlem alınmadığı ve mahkûmun içine konulduğu koşulların onun tıbbi durumu açısından tamamen yetersiz kaldığını tespit ettiği bir davada mahkûmu küçük düşürmek veya alçaltmak için kasıtlı bir niyet olduğuna dair herhangi bir delil olmamakla beraber ileri derecede özürlü olan bir kişinin sağlığı için tehlikeli olacak kadar soğuk bir ortamda tutulmasını, yatağı çok sert veya erişilemez olduğu için bedeninde yara açılması riskinin bulunduğu koşullarda tutulmasını 3. maddeye aykırılık teşkil eden küçük düşürücü muamele olarak değerlendirmiştir (Price/The United Kingdom, B. No: 33394/96, 10/7/2001, §§ 23-30).
87. Ceza İnfaz Kurumunda tutulan hükümlü ve tutuklular bakımından Anayasa'nın 17. maddesi devlete, kişilerin insan onuru ile bağdaşır koşullarda tutulmalarını sağlama ve infazın yöntemi ile infaz sürecindeki davranışların mahkûmları, ceza infaz kurumunda kalma dolayısıyla zorunlu olarak ortaya çıkan sıkıntı ve üzüntü seviyesinden daha fazla bir ızdıraba maruz bırakmama pozitif yükümlülüğünü yüklemektedir (Benzer yöndeki AİHM kararı için bkz. Gülay Çetin/Türkiye, B. No: 24626/09, 9/10/2012, § 101).
88. Maddi ve manevi olarak ortaya çıkan bir hastalığa bağlı bir acı tek başına, eğer yetkililerin sorumlu tutulabilecekleri tutma şartları ile daha da katlanıyorsa veya katlanma riski varsa bu tutma nedeniyle eylem Anayasa’nın 17. maddesinin uygulama alanına girebilecektir. Bir mahkûmun sağlığı ve rahatlığı için -hapsedilmenin pratik gerekleri de dikkate alınarak ve özellikle gerekli tedavilerin uygulanması yoluyla- uygun tedbirler almak devletin görev ve sorumluluğundadır. Nitekim hasta bir kişinin uygun olmayan fiziki ve tıbbi koşullarda tutulmasının kural olarak Anayasa’nın 17. maddesine aykırı bir muamele olarak kabul edilebileceği açıktır (Benzer yöndeki AİHM kararları için bkz. Hüseyin Yıldırım/Türkiye, § 73; Tekin Yıldız/Türkiye, §§ 70, 71; Jalloh/Almanya, § 68).
89. Kötü muamele konusundaki iddialar, uygun delillerle desteklenmelidir. (Benzer yöndeki AİHM kararı için bkz. Klaas/Almanya, B. No: 15473/89, 22/9/1993, § 30). İddia edilen olayların gerçekliğini tespit etmek için her türlü şüpheden uzak, makul kanıtların varlığı gerekir. Bu nitelikteki bir kanıt; yeterince ciddi, açık ve tutarlı emarelerden ya da aksi ispat edilemeyen birtakım karinelerden de oluşabilir. (Benzer yöndeki AİHM kararları için bkz. İrlanda/Birleşik Krallık, B. No: 5310/71, 18/1/1978, § 161; Labita/İtalya, B. No: 26772/95, 6/4/2000, § 121). Bu bağlamda kanıtlar toplanırken tarafların takındıkları tutumlar dikkate alınmalıdır (Tanlı/Türkiye, B. No: 26129/95, 10/4/2001, § 109). Ancak bu uygun koşulların tespiti hâlinde bir kötü muamelenin varlığından bahsedilebilir (C.D., B. No: 2013/394, 6/3/2014, § 28).
90. Başvuru konusu olayda başvurucu, kendisinin ileri düzeyde astım hastası olduğunu, doktorlar tarafından “Tek başına kalmaması, tozlu, nemli, rutubetli ortam ve polenlerden uzak durması gerekir.” şeklinde rapor verildiğini, rapora göre Ceza İnfaz Kurumu koşullarında iyileştirme istemesine rağmen talebinin İnfaz Hâkimliği tarafından haksız olarak reddedilmesi nedeniyle Anayasa’nın 17. maddesinin ihlal edildiğini ileri sürmektedir.
91. Anayasa Mahkemesi, ceza infaz kurumunda bulunan hükümlü ve tutukluların sağlık nedenleriyle yaptıkları başvurularda, başvurucunun ceza infaz kurumunda tutulma koşullarını, uygulanan tedavilerin kalitesini, başvurucunun ceza infaz kurumunda tutulmasının sağlık durumu üzerindeki etkisini ve bu durumun zamanla gösterdiği değişim gibi konuları inceleyerek Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan hakların ihlal edilip edilmediğini her olayın kendine has özelliklerine göre takdir edecektir.
92. Belirlenen genel ilkeler ışığında ve somut davanın kendine özgü koşulları dikkate alındığında Anayasa Mahkemesince; başvuranın tutulma koşulları, başvurana uygulanan tedavi kalitesi, başvuranın ceza infaz kurumunda tutulmasının sağlık durumu üzerindeki etkisi ve bu durumun zamanla gösterdiği değişimin incelenmesi gerekecektir (Benzer yöndeki AİHM kararı için bkz. Hüseyin Yıldırım/Türkiye, § 73).
93. Aydın 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 14/6/2010 tarihli ve 2010/816 sayılı içtima kararı ile muhtelif suçlardan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasından hükümlü olan başvurucu, Aydın Ceza İnfaz Kurumunda barındırılmaktayken kapasite doluluğu gerekçesiyle İzmir 1 No.lu F Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna nakledilmiş; bu Kurumun ağaçlık bir yerde olması ve başvurucunun rahatsızlığı nedeniyle bu durumdan ciddi şekilde etkilendiği sağlık raporlarıyla tespit edilince Nazilli E Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna nakledilmiş ve burada da kömür madeninden çıkan gazlardan oluşan “rahatsızlık nedeniyle” Antalya L Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna gönderilmiş fakat bu ildeki nem oranının sağlığını etkilediği iddiası ile naklini istemiş ve “güvenlik gerekçesiyle” Denizli D Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna nakledilmiştir. Başvurucunun talep ve şikâyetleri ile doktor raporları dikkate alınarak “hastalık gerekçesiyle” başvurucu tekrar Ödemiş M Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna, buradan da “güvenlik gerekçesiyle” İzmir 2 No.lu F Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna nakledilmiştir. Sonuç olarak başvurucu 16/2/2011 ile 2/4/2014 tarihleri arasında altı farklı ceza infaz kurumunda bulundurulmuştur. Nakillerden doğan masraflar başvurucu tarafından karşılanmıştır. Hâlbuki CPT, tutuklu ve hükümlülerin nakillerinin kamu otoritelerinin kontrolü altında yapılması ve nakil giderlerinin bu otoritelerce karşılanması gerektiğini belirtmiştir (CPT, 2 Sayılı Tavsiye Kararlarına Ek, 2006, § 32/3).
94. Başvurucu barındırıldığı Antalya L Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumundan güvenlik nedeniyle 18/8/2012 tarihinde Denizli D Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna nakledildikten sonra ilk yerleştirilmesine kadar bodrum katta müşahede odasında beş gün tutulmuş, daha sonra zemin katta 5 metrekare büyüklüğünde, sadece tuvaletinde 30x40 cm büyüklüğünde bir penceresi olan bir odada 44 gün boyunca barındırılmıştır. Başvurucu 44 gün boyunca üçgen biçiminde ve 17-18 metrekare büyüklüğünde olan havalandırma bahçesinden günde toplam dört saat yararlandırılmıştır. Bu süre zarfında başvurucunun çeşitli defalar yan odalarında kalan ve aynı havalandırma bahçesini kullanan diğer iki hükümlünün sigara içmesinden rahatsız olduğunu belirtmesi üzerine Kurumun İdari ve Gözlem Kurulu 3/9/2012 tarihinde hükümlülerin ayrı saatlerde havalandırma bahçesine çıkmalarına karar vermişse de 24/9/2012 tarihinde bu karar iptal edilmiş ve başvurucu 13 gün daha sigara içen bu hükümlülerle aynı saatlerde havalandırma bahçesine çıkarılmıştır. Başvurucunun bu odadan şikâyet etmesi ve havalandırmasının yetersiz geldiğinin anlaşılması üzerine odası değiştirilmiş, bu sefer de civarda bulunan tavuk çiftliğinden veya boş arazilere atılan tavuk gübrelerinden gelen keskin kokulardan rahatsızlanan başvurucu, 15 gün de bu odada kaldıktan sonra odası değiştirilerek yine zemin katta bulunan 8 metrekare büyüklüğünde rutubetli bir odaya yerleştirilmiştir. Başvurucunun odası bu tarihten sonra bir daha değiştirilmemiştir.
95. Başvurucu hakkında verilen doktor/sağlık kurulu raporlarında başvurucunun tek kalmaması; toz, rutubet, sigara dumanı, soğuk hava, keskin kokular, hava kirliliği gibi faktörlerden uzak durması gerektiği vurgulanmasına rağmen başvurucu, Denizli Ceza İnfaz Kurumuna geldikten sonra iki ay boyunca havalandırması yetersiz, rutubetli bir odada dışarıdan gelen sigara dumanına ve keskin kokularla taş ve maden tozlarına maruz bırakılmış, mevcut odasından bir buçuk kat büyük bir kişilik bir odanın boşalmış olmasına rağmen buraya yerleştirilmemiş ve bu kurumda bulunduğu süre boyunca birinci kattaki tek kişilik odalara göre rutubet oranı daha yüksek olan zemin kattaki odalarda tutulmuştur.
96. Başvurucu, rahatsızlığının cezaevi şartları veya yetkililerin uygulamalarından kaynaklanan nedenlerle kötüleştiğini ve bu nedenlerle doğal olarak özgürlükten yoksun bırakılma nedeniyle ortaya çıkan ızdırap ve acının ötesinde bir ızdırap ve acıya maruz kaldığını iddia etmektedir. Öncelikle başvurucunun bireysel başvuru yaptığı tarihte bulunduğu Denizli Ceza İnfaz Kurumu müdürünün ve doktorunun belirttiği üzere bu Kurumun zemin katındaki odalarının rutubetli, civardan keskin kokuların ve taş ve mermer ocaklarından tozların geldiği odalar olduğu; yörenin iklim şartlarının karasal karakteri nedeniyle bu odaların soğuk olduğu ve kuru havanın (bkz. §§ 40, 44) söz konusu olduğu sabittir. Pamukkale Üniversitesi Sağlık Kurulundan 31/7/2013 tarihinde alınan raporda başvurucunun astımının kontrol altında olmadığı, her an hayatı tehdit edici atak risk altında olduğu (bkz. § 27) belirtilmesine rağmen başvurucu 2/4/2014 tarihinde başka bir infaz kurumuna nakledilinceye kadar havalandırmanın artırılması veya havalandırma bahçesine çıkış hakkı gibi hiçbir hususta iyileştirme yapılmadan hayatı tehdit edici risk altında tutulmuştur.
97. Başvurucunun daha sonra nakledildiği İzmir 2 No.lu F Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunun İdare ve Gözlem Kurulu, başvurucunun durumunu değerlendirerek kalabileceği ideal şartları sağlayan odanın bulunmaması nedeniyle bir odanın geçici süreliğine hasta koğuşu olarak tahsisine, bu odada tek kalmaması için yanına gönüllülük esasına dayalı hasta bakımını üstlenecek bir hükümlü verilmesine, talepler doğrultusunda odaların sık sık havalandırılmasına ve en az dört saat havalandırma izni verilmesine karar vermiştir. Ancak başvurucu bu odada yalnız kalmıştır. Kurumun Psiko-Sosyal Servisi başvurucunun hastalığının ağır seyrettiğini, hastane ve doktor raporlarına göre bazı maddelere alerjisi olduğunu tespit etmiş; Kurumun ve sosyal yaşam alanlarının özellikle açık veya kapalı spor salonlarının bu alerjenlerden arındırılması mümkün olmadığından başvurucunun sağlığını riske atmamak için tedbir amaçlı sosyal faaliyetlere başlatılmama kararı almıştır. İdare ve Gözlem Kurulu, başvurucuyu durumuna uygun ceza infaz kurumuna ayırma kararı almak için toplanmış ve önceden alınan tüm sağlık raporları, Kurumlarının fiziki yapısı ve konumunu birlikte değerlendirmesi neticesinde Kurumlarının çukur bir alanda bulunması nedeniyle rüzgârla taşınan toz, polen, duman vs.nin başvurucunun sağlık durumunu olumsuz etkilediğini, başvurucunun muhtelif zamanlarda beş kez hastaneye sevk edildiğini; Kurumda, raporlarda belirtilen polikliniklerin bulunmadığını, en yakın sağlık kurumunun 18,6 km mesafede olduğunu ve ulaşımın güçlükle sağlandığını ayrıca ani müdahale gerektiren astım ataklarında 112 acil ekiplerinin Kuruma ulaşmasında ve hastanın hastaneye naklinde yaşanan zorlukta başvurucu için hayati risk oluştuğunu, fiziki yapısı nedeniyle havalandırmanın yeteri kadar sağlanamadığını ve başvurucunun grup hâlindeki iyileştirme çalışmalarına ve sportif faaliyetlere katılamadığını belirtmiş ve müessif bir durumun yaşanmaması, başvurucunun tedavisinin ve infazının birlikte yürütülmesi ve belirtilen risklerin önlenmesi amacıyla başvurucunun R (rehabilitasyon) tipi kapalı ceza infaz kurumlarından birine veya bünyesinde sağlık ocağı bulunan ceza infaz kurumu kampüslerine naklinin uygun olacağını vurgulamıştır. Genel Müdürlük bu talebi reddetmiştir. Başvurucu 2012 yılından bu yana Aydın'daki ailesinden uzak kalması pahasına sağlığının korunması gerekçesiyle R (rehabilitasyon) tipi kapalı ceza infaz kurumlarından birine nakledilmeyi talep etmektedir.
98. Başvurucunun ilk kez Aydın E Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumlarından İzmir'e sevk edilmesiyle başlayan ve hâlen devam eden hastalığına uygun bir ceza infaz kurumu arayışı, devletin hasta bir mahkûmun nasıl bir yere gönderileceğini incelememesinden, tüm ihtiyaçlarına cevap verebilecek kolaylıkların sağlanması konusunda önlem almamasından ve sağlık durumu açısından gerekli önlemleri almada yetersiz kalmasından kaynaklanmaktadır. Tüm bu tespitler ışığında somut olayda Anayasa’nın 17. maddesi kapsamında işkence ve kötü muamele yasağı için gerekli olan asgari eşiğin aşıldığı açıktır. Başvurucuyu küçük düşürmek veya aşağılamak için kasıtlı bir niyet olup olmadığına bakılmaksızın ki CPT'nin de belirttiği gibi kötü muamelelerin çoğunun kasti olmayıp organizasyon eksikliklerinden veya kaynak yetersizliklerinden kaynaklandığı dikkate alındığında başvurucunun ileri düzeyde bir astım hastası için gerekli koşulları sağlayan en uygun ceza infaz kurumuna gönderilmemesi ve böylelikle tedavisiyle infazının birlikte yürütülmesinin sağlanamaması neticesinde insan onurunu zedeleyecek düzeyde acı çekmesine yol açıldığından başvurucunun maruz kaldığı şartlar insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele olarak değerlendirilmelidir.
99. İdare ve Gözlem Kurulunun başvurucuyu durumuna uygun ceza infaz kurumuna ayırma kararından da anlaşılacağı üzere başvurucunun tedavi veya kontrollerinin sürdürülmesinde yaşanan zorluklar nedeniyle başvurucu ciddi hayati risk altında tutulmakta, Kurumun fiziksel ve çevresel özellikleri nedeniyle sosyal ve iyileştirme faaliyetlerine katılamamaktadır. Başvurucunun sosyal faaliyetlerin hiçbirine katılamama zorunluluğunu doğuran ve aynı zamanda hayati risk oluşturacak koşullarda barındırıldığı süre ile hak ederek tahliye olacağı tarihe kadar da aynı risklere katlanmak zorunda kalabileceği hususu dikkate alındığında Anayasanın 17. maddesinde yer alan insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağının ihlal edildiği tespit edilmiştir.
100. Başvurucunun hastalığı açısından bulundurulacağı ortamın raporlarda belirtilen koşullara uygun olmaması ve ifade edilen diğer tespitler ışığında başvurucunun insan haysiyetiyle bağdaşmayan muameleye maruz bırakıldığı kanaatine varmak gerekmektedir.
101. Açıklanan nedenlerle Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
3. 6216 Sayılı Kanun’un 50. Maddesi Yönünden
102. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası şu şekildedir:
“Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
103. Başvuru konusu olayda Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağının ihlal edildiği sonucuna varılmış, başvurucunun tazminat talebinde bulunmadığı dikkate alınarak bu konuda bir değerlendirme yapılamamıştır.
104. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 172,50 TL harç ve 1.500 TL vekâlet ücretinden oluşan 1.672,50 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasının ihlaline ilişkin şikâyetlerinin KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. 172,50 TL harç ve 1.500 TL vekâlet ücretinden oluşan 1.672,50 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
D. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucuların Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal faiz uygulanmasına,
E. Kararın bir örneğinin 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin (3) numaralı fıkrası uyarınca Adalet Bakanlığına gönderilmesine
18/11/2015 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.