YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜNE 'SEN HASTASIN, DENGESİZ' DEMEK HAKARET DEĞİLDİR
Dava, sanığa atılı kamu görevlisine karşı görevinden dolayı hakaret suçunun unsurlarının oluşup oluşmadığının belirlenmesine ilişkindir.
Olayda avukat olan sanığın, şikayetçi vekili sıfatıyla takip ettiği karşılıksız çek keşide etme suçundan yapılan yargılamada, kendisine yaklaşık iki yıldır tebligat yapılmaması üzerine, dosyayı incelediği mahkeme kaleminde, duruşma gününü bildiren tebligatın eski adresine çıkarılmış olması nedeniyle dosyadaki gelişmelerden haberdar olmadığını görünce önce zabıt katibi olan tanık S., ardından da yazı işleri müdürü olan katılanla tartıştığı ve katılana "Kapa çeneni, psikolojik sorunun var herhalde, sen hastasın, hastaneye git, dengesiz, kadına bak ya" demiştir.
Yerel mahkeme avukatın mahkumiyetine karar vermesine rağmen Yargıtay 18. Ceza Dairesi kararı bozmuş, yerel mahkemenin kararında ısrar etmesi üzerine;
Yargıtay Ceza Genel Kurulu, aşağıdaki gerekçe ile hakaret suçunun oluşmadığına karar vermiştir.
Sanığın katılanla tartışması sırasında sarfettiği sözlerin anlamı, söylenme amacı, katılanın konumu ve görevi birlikte değerlendirildiğinde, söz konusu ifadeler; nezaket dışı, kaba, rahatsız edici hitap tarzı ve ağır eleştiri niteliğinde olup, muhatabın onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnadı içermemesi ve sövme fiilini de oluşturmaması nedeniyle hakaret suçunun kanuni unsurlarının gerçekleşmediği kabul edilmelidir.
Bu itibarla, Yerel Mahkemenin direnme kararına konu hükmünün, sanığa atılı kamu görevlisine karşı görevinden dolayı hakaret suçundan beraati yerine mahkümiyetine karar verilmesi isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmelidir.
T.C.
YARGITAY
CEZA GENEL KURULU
2017/814 E.
2018/512 K.
08.11.2018 T.
Kararı Veren
Yargıtay Dairesi : 18. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Ağır Ceza
Sayısı : 497-113
Sanık ...'ün kamu görevlisine karşı görevinden dolayı hakaret suçundan TCK'nın 125/1, 125/3-a, 125/4, 129/1, 62 ve 52/2-4. maddeleri uyarınca 7.050 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına ve taksitlendirmeye ilişkin Bakırköy 10. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 18.09.2012 tarihli ve 408-260 sayılı hükmün, sanık müdafileri tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 18. Ceza Dairesince 30.09.2015 tarih ve 5014-6285 sayı ile; "Hakaret fiilinin cezalandırılmasıyla korunan hukuki değer, kişilerin onur, şeref ve saygınlığı olup, bu suçun oluşabilmesi için, davranışın kişiyi küçük düşürmeye yönelik olarak gerçekleşmesi gerekmektedir. Bir hareketin tahkir edici olup olmadığı bazı durumlarda nispi olup, zamana, yere ve duruma göre değişebilmektedir. Kamu görevlileri veya sivil vatandaşa yönelik her türlü ağır eleştiri veya rahatsız edici sözlerin hakaret suçu bağlamında değerlendirilmemesi, sözlerin açıkça, onur, şeref ve saygınlığı rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnadını veya sövmek fiilini oluşturması gerekmektedir.
Öte yandan kendilerine belirli idari yetkiler verilmiş görevlilerin, sözlerine ve eylemlerine getirilen eleştirilere daha fazla hoşgörü göstermeleri gerektiği AİHM içtihatlarında kabul edilmektedir. AİHM, kamu görevlilerine karşı yapılmış hakaret içerikli ifadelerle ilgili bir başvuruda, başvuruya konu sözlerin, kamuoyunun söz konusu görevlinin performansına duyduğu güveni ortadan kaldırmaya yönelik gerçek bir tehlike meydana getirip getirmediğini incelemektedir.
Yargılamaya konu somut olayda; avukat olan sanığın, ceza mahkemesindeki bir dosyasını incelemek için mahkeme kalemine gittiği, dosyadaki tebligat işlemlerinde yaşanan bir sorun nedeniyle önce zabıt katibi ile daha sonra da araya giren katılan yazı işleri müdürüyle yaşadığı tartışma sırasında söylediği 'Kapa çeneni, psikolojik sorunun var herhalde, sen hastasın, hastaneye git, kadına bak ya' şeklindeki sözlerinin katılanın onur, şeref ve saygınlığını rencide edici boyutta olmayıp, rahatsız edici, kaba ve nezaket dışı hitap tarzı niteliğinde olduğu, dolayısıyla hakaret suçunun unsurları itibarı ile oluşmadığı gözetilmeden, sanığın beraatı yerine mahkümiyetine karar verilmesi" isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel Mahkeme ise 29.03.2016 tarih ve 497-113 sayı ile; "Dava konusu olayda katılanın görev ve statüsü ile sanığın görev ve statüsü birlikte değerlendirildiğinde aralarında görevlerinden kaynaklı başlayan ilişki sürecinde Yargıtay 18. Ceza Dairesi'nin bozma ilamında değindiği kamu görevlilerinin performansına duyduğu güven konusu da değerlendirildiğinde bir kısım söz ve hareketlerin ağır eleştiri veya rahatsız edici kaba ve nezaket dışı hitap tarzları olarak değerlendirilmesi olanaklı ise de, yapılan görevin niteliği ve bu nedenle yaşanan diyalog sürecinde kaba ve nezaket dışı rahatsız edici sözlerin dışında bu amacı aşacak ve TCK'nın 125/1. maddesindeki onur, şeref ve saygınlığı rencide edecek nitelikte kabul edilecek biçimde sanığın değerlendirmesi gereken bir konu olmayan ve yapılan işin niteliği ile alakasız kabul edilen, tamamen katılanın kişilik haklarına saldırı niteliğinde kabul edilen 'kapa çeneni, psikolojik sorunun var herhalde, sen hastasın hastaneye git...' sözlerini bu bağlamda değerlendirmenin dışında hakaret unsurlarını taşıdığı, böylece tebliğnamede değinildiği gibi Mahkememizin bozma ilamına konu önceki kararının yerinde olduğu" gerekçesiyle direnerek, ilk hükümde olduğu gibi sanığın mahkümiyetine karar vermiştir.
Direnme kararına konu bu hükmün de sanık müdafisi ve Cumhuriyet Savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 13.07.2016 tarihli ve 246219 sayılı "bozma" istekli tebliğnamesiyle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca 14.12.2016 tarih ve 1087-1737 sayı ile; 6763 sayılı Kanun'un 38. maddesi ile 5320 sayılı Kanun'a eklenen geçici 10. madde uyarınca kararına direnilen daireye tevdi edilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay 18. Ceza Dairesince 16.05.2017 tarih ve 539-5879 sayı ile direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığa atılı kamu görevlisine karşı görevinden dolayı hakaret suçunun unsurlarının oluşup oluşmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
12.2010 tarihli tutanakta; Bakırköy 15. Asliye Ceza Mahkemesinin 2009/1017 esas sayılı dosyası kapsamında karşılıksız çek keşide etme suçundan yapılan yargılamada şikayetçi vekili olan sanık ...'ün mahkeme kalemine geldiği, yaklaşık iki yıldır kendisine bu dosya kapsamında tebligat yapılmadığını belirtmesi üzerine yazı işleri müdürü olan katılan ...'in sanığa, dosyaya bildirilen adrese tebligatın çıkarıldığını, adresini güncellemesi gerektiğini söyleyince, sanığın "Ne biçim konuşuyorsun, burası bakkal mı, siz benim babamın işini yapmıyorsunuz, siz bu işi yapmak zorundasınız, ben on yıllık avukatım, ben işimi bilirim, ben neden uğraşacakmışım, konuşma, ne konuşuyorsun, kapa çeneni" dediği, elindeki dosyayı masaya fırlattığı, katılanın "Bunu tutanağa geçireceğim" demesi üzerine sanığın "Sen ne bıdı bıdı yapıyorsun, konuşma demedim mi sana, ben de birazdan elli avukat getiririm, burada tutanak tuttururum" deyip dışarıya çıktıktan kısa bir süre sonra yanında bir avukatla beraber tekrar gelerek "Bu benim şahidim, ben de tutanak tutacağım ve bu kişi de imzalayacak" dediği, sanığın katılana "Senin bir sorunun mu var, psikolojik sorunun var herhalde, sen hastasın, hastaneye git, kadına bak ya, bu benim avukatım, benimle uğraşacaksan sonuna, ölümüne kadar giderim, elli avukat daha getirebileceğimi söyledim, var mısın? " dediği bilgilerine yer verildiği,
Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığının 2011/1183 soruşturma numaralı dosyasının şikayetçisinin ... olduğu, ... hakkında kamu görevlisine karşı görevinden dolayı hakaret, ... hakkında icrai davranışla görevi kötüye kullanma ve Pervin Kaya hakkında ihmali davranışla görevi kötüye kullanma suçlarından kamu davası açıldığı, Bakırköy (Kapatılan) 9. Sulh Ceza Mahkemesinin 2011/270 esas sayılı dava dosyasında yapılan yargılama neticesinde sanıkların beraatlerine karar verildiği, sanık ... hakkında verilen beraat hükmünün katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine hükmün, Yargıtay 4. Ceza Dairesince 30.04.2014 tarih ve 33844-14460 sayı ile onanmasına karar verildiği,
Anlaşılmaktadır.
Katılan ...; yazı işleri müdürü olduğunu, olay günü mahkeme kalemine gelen sanığın bağırarak vekili olduğu dosya kapsamında neden kendisine tebligat yapılmadığını sorduğunu, güncel olan adrese tebligatın çıkarıldığını söylemesi üzerine sanığın "Sen niye konuşuyorsun, bıdı bıdı konuşma" dediğini, sonrasında "Bu ne biçim kadın, senin psikolojik sorunların mı var, dengesiz, kapa çeneni" gibi sözler söylediğini, ardından başka bir başka avukat ile gelip kendisinin tutanak tutacağını söyleyerek "Gerekirse elli avukat getiririm, ölümüne kadar varım" dediğini, tebligat hatasının tensip zaptında yazılan adres ile bildirilen diğer adresin aynı olmadığından işlemi yapan zabıt katibinin tebligat evrakında yazılan güncel adresi çizip diğer adresi tebligat evrakının üzerine yazmasından kaynaklandığını, bu konu hakkında yargılanan zabıt katipleri hakkında beraat kararı verildiğini,
Tanık ...; zabıt katibi olduğunu, mahkeme kaleminde dosya inceleme işlemini bitiren sanığın "Bu tebligatın böyle olduğunu hakim de mi görmemiş, iki yıl önce açılmış davadan ben halen haberdar değilim, nasıl iş yapıyorsunuz, babanızın işini mi yapıyorsunuz, burası bakkal dükkanı mı, nasıl hakim o da mı görmemiş" demesi üzerine UYAP sistemi üzerindeki güncel adrese tebligatın çıkarıldığı katılan tarafından söylenince sanığın "Bu benim değil sizin sorununuz" dediğini, katılanın sanığı uyarması üzerine sanığın bu kez "Sen niye bıdı bıdı konuşuyorsun, kapa çeneni" diyerek elindeki dosyayı kendisinin masasına doğru fırlattığını, katılana "Kadına bak ya ne bıdı bıdı konuşuyorsun, kapa çeneni, psikolojik sorunların var, dengesiz" deyince katılanın, sanıktan dışarı çıkmasını istediğini, sanığın da "Ben de buraya elli tane avukat getiririm, şahit gösteririm, ben de sizin hakkınızda tutanak tuttururum" dedikten sonra yanında bir avukat ile gelip "İşte benim şahidim" demesi üzerine katılanın "Neyi gördü ki" dediğini, daha sonra sanığın çıkıp gittiğini,
Tanık ...; avukatlık yaptığını, olay günü adliyedeyken sanıkla karşılaştığını, sanığın kendisine olanları anlatınca birlikte mahkeme kalemine geldiklerini, katılanın "Adamını alıp gelmişsin, tutanak mı tutacaksın, karınla mı, sevgilinle mi tartıştın" dediğini, sonrasında sanıkla birlikte dışarı çıktıklarını,
Tanık ...; zabıt katibi olduğunu, olay günü mahkeme kalemine gelen sanığın dosyayı inceledikten sonra bağırarak "Burası ne biçim yer, burası bakkal dükkanı mı, hakim hiç mi dosyaya bakmıyor" deyince katılan tarafından uyarıldığını, sanığın katılana "Sen bıdı bıdı konuşma, hasta mısın, psikolojik sorunların mı var" dediğini, mahkeme kaleminden çıktıktan kısa bir süre sonra yanında bir avukatla gelen sanığın "Bu da benim şahidim gerekirse elli tane avukat getiririm" dediğini, tebligat adresinin sanık tarafından güncelleştirilmesi gerektiği söylendiğinde, sanığın "Siz güncelleştireceksiniz" deyip incelediği dosyayı tanık S..'in masasına doğru fırlattığını,
Tanık ...; olay tarihinde asliye ceza mahkemesinde mübaşir olduğunu, duruşma salonundan mahkeme kalemine geldiğinde sanığın mahkeme kaleminde bağırarak katılana "Sen hastasın, hastaneye git" şeklinde sözler sarf ettiğini, müdahale etmek istediğinde katılanın "Sen karışma, senin bir şeyden haberin yok, sen dışarı çık" deyince çıktığını,
İfade etmişlerdir.
Sanık ...; karşılıksız çek keşide etme suçundan yapılan yargılamada şikayetçi vekili sıfatıyla takip ettiği dosyayla ilgili kendisine yaklaşık iki yıldır herhangi bir tebligat yapılmadığından dosyayı incelemek için mahkeme kalemine gittiğini, tebligat evrakındaki güncel tebligat adresinin çizilerek evraka eski tebligat adresinin yazıldığını ve bu adrese tebligat çıkarıldığını görünce zabıt katibine bunun nedenini sorduğunu, katılanın olaya müdahil olup "Varsa tebliğ sorunu, bu senin sorunun bize ne, benim personelimi meşgul etme" dediğini, kendisinin ise "Benim sorunum olduğu kadar sizin de sorununuz" şeklinde cevap verdiğini, katılanın "Hayır bu sizin sorununuz, defol çık git buradan" dediğini, dışarı çıktığında tanık Cavit ile karşılaştığını, olayı ona anlatıp birlikte mahkeme kalemine geldiklerini, suçlamayı kabul etmediğini savunmuştur.
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun "Hakaret" başlıklı 125. maddesi;
"(1) Bir kimseye onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnat eden veya sövmek suretiyle bir kimsenin onur, şeref ve saygınlığına saldıran kişi, üç aydan iki yıla kadar hapis veya adli para cezası ile cezalandırılır. Mağdurun gıyabında hakaretin cezalandırılabilmesi için fiilin en az üç kişiyle ihtilat ederek işlenmesi gerekir.
(2) Fiilin, mağduru muhatap alan sesli, yazılı veya görüntülü bir iletiyle işlenmesi halinde, yukarıdaki fıkrada belirtilen cezaya hükmolunur.
(3) Hakaret suçunun;
a) Kamu görevlisine karşı görevinden dolayı,
b) Dini, siyasi, sosyal, felsefi inanç, düşünce ve kanaatlerini açıklamasından, değiştirmesinden, yaymaya çalışmasından, mensup olduğu dinin emir ve yasaklarına uygun davranmasından dolayı,
c) Kişinin mensup bulunduğu dine göre kutsal sayılan değerlerden bahisle,
İşlenmesi halinde, cezanın alt sınırı bir yıldan az olamaz
(4) Hakaretin alenen işlenmesi halinde ceza altıda biri oranında artırılır.
(5) Kurul halinde çalışan kamu görevlilerine görevlerinden dolayı hakaret edilmesi halinde suç, kurulu oluşturan üyelere karşı işlenmiş sayılır. Ancak, bu durumda zincirleme suça ilişkin madde hükümleri uygulanır" şeklinde düzenlenmiştir.
Bu düzenleme ile 765 sayılı TCK'dan farklı olarak hakaret ve sövme ayrımı kaldırılmış, onur, şeref ve saygınlığı rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnat etmek veya sövmek hakaret suçunu oluşturan seçimlik hareketler olarak belirlenmiştir. (Mahmut Koca- İlhan Üzülmez, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, Adalet Yayınevi, Ankara, 2013, s.430)
Hakaret fiillerinin cezalandırılmasıyla korunan hukuki değer, kişilerin onur, şeref ve saygınlığı olup, bu suçun oluşabilmesi için, davranışın kişiyi küçük düşürmeye matuf olarak gerçekleşmesi gerekmektedir. Bir hareketin tahkir edici olup olmadığı bazı durumlarda nispi olup, zamana, yere ve duruma göre değişebilmektedir.
Eleştiri ise, herhangi bir kişiyi, eseri, olayı veya konuyu enine, boyuna, derinlemesine her yönüyle incelemek, belli kriterlere göre ölçmek, değerlendirmek, doğru ve yanlış yanlarını sergilemek amacıyla ortaya konulan görüş ve düşüncelerdir. Genelde beğenmemek, kusur bulmak olarak kabul görmekte ise de eleştirinin bir amacının da konuyu anlaşılır kılmak, sonuç çıkarmak ve toplumu yönlendirmek olduğunda kuşku yoktur.
Kamu görevlilerinin, görevlerini yerine getirirken fonksiyonlarını etkilemeyi ve saygınlıklarına zarar vermeyi amaçlayan aşağılayıcı saldırılara karşı korunmaları zorunlu olmakla birlikte, demokratik bir hukuk devletinde, kamu görevini üstlenenleri denetlemek, faaliyetlerini değerlendirmek ve eleştirmek de kaynağını Anayasadan alan düşünceyi açıklama özgürlüğünün sonucudur. Eleştirinin sert bir uslupla yapılması, kaba olması ve nezaket sınırlarını aşması, eleştirenin eğitim ve kültür düzeyine bağlı bir olgu ise de, eleştiri yapılırken görüş açıklama niteliğinde bulunmayan, küçültücü, aşağılayıcı ifadeler kullanılmamalı, düşünceyi açıklama sınırları içinde kalınmalıdır.
Kişilere yönelik her türlü ağır eleştiri veya rahatsız edici sözün hakaret suçu bağlamında değerlendirilmemesi, sözlerin açıkça, onur, şeref ve saygınlığı rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnadını veya sövmek fiilini oluşturması gerekmektedir.
AİHM'ye göre, öncelikle ifadelerin bir olgu isnadı mı yoksa değer yargısı mı olduğu belirlenmelidir. Zira olgu isnadı kanıtlanabilir bir husus iken, bir değer yargısının kanıtlanmasının istenmesi dahi ifade özgürlüğüne müdahale sayılabilecektir. Yargılamaya konu olan ifadeler bir değer yargısı içermekle birlikte somut bir olgu isnadından bahsedilemiyorsa, değer yargılarını destekleyecek 'yeterli bir altyapı'nın mevcut olup olmadığı AİHM tarafından göz önünde bulundurulmaktadır. Zira değer yargılarının dahi belli düzeyde olgusal temel içermesi gerektiği kabul edilmektedir. Öte yandan, hiçbir veriye dayanmayan ve hiçbir altyapısı bulunmayan bir değer yargısı AİHM tarafından da ifade özgürlüğü sınırları içerisinde kabul görmemektedir.
Olgu isnadı içeren ifadeler konusunda ise, en azından ilk bakışta güvenilir görünen delil sunulması gerektiği kabul edilmektedir. Elbette ki, bu deliller sunulamadığı takdirde, AİHM, iddiaların gerçekliğinin kanıtlanmasını beklemektedir.
Sonuç olarak, gerçek dışı olgulara dayalı iddia olarak nitelenen açıklamalar bakımından AİHM, başvurucuların bu tür ifadelerin ortaya konulmasından ve yayınlanmasından sorumlu olup olmadıklarını ve bu tür bilgilerle diğer kişileri aldatmayı amaçlayıp amaçlamadıklarını dikkate almaktadır.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Avukat olan sanığın, şikayetçi vekili sıfatıyla takip ettiği karşılıksız çek keşide etme suçundan yapılan yargılamada, kendisine yaklaşık iki yıldır tebligat yapılmaması üzerine, dosyayı incelediği mahkeme kaleminde, duruşma gününü bildiren tebligatın eski adresine çıkarılmış olması nedeniyle dosyadaki gelişmelerden haberdar olmadığını görünce önce zabıt katibi olan tanık S. ardından da yazı işleri müdürü olan katılanla tartıştığı ve katılana "Kapa çeneni, psikolojik sorunun var herhalde, sen hastasın, hastaneye git, dengesiz, kadına bak ya" dediği olayda; sanığın katılanla tartışması sırasında sarfettiği sözlerin anlamı, söylenme amacı, katılanın konumu ve görevi birlikte değerlendirildiğinde, söz konusu ifadeler; nezaket dışı, kaba, rahatsız edici hitap tarzı ve ağır eleştiri niteliğinde olup, muhatabın onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnadı içermemesi ve sövme fiilini de oluşturmaması nedeniyle hakaret suçunun kanuni unsurlarının gerçekleşmediği kabul edilmelidir.
Bu itibarla, Yerel Mahkemenin direnme kararına konu hükmünün, sanığa atılı kamu görevlisine karşı görevinden dolayı hakaret suçundan beraati yerine mahkümiyetine karar verilmesi isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan üç Ceza Genel Kurulu Üyesi; "sanığa atılı kamu görevlisine karşı görevinden dolayı hakaret suçunun unsurlarının oluştuğu" düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Bakırköy 10. Ağır Ceza Mahkemesinin 29.03.2016 tarihli ve 497-113 sayılı direnme kararına konu hükmünün, sanığa atılı kamu görevlisine karşı görevinden dolayı hakaret suçundan beraati yerine mahkümiyetine karar verilmesi isabetsizliğinden BOZULMASINA,
Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 08.11.2018 tarihinde yapılan müzakerede oy çokluğuyla karar verildi.