YEREL MAHKEMENİN İLK KARARININ GEREKÇESİNDE DAYANDIĞI HUKUKİ OLDUĞU DEĞİŞTİREREK KARAR VERMİŞ OLMASI HALİNDE DİRENME KARARININ VARLIĞINDAN SÖZ EDİLEMEZ
T.C.
Yargıtay
Hukuk Genel Kurulu
2018/452 E.
2021/756 K.
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
1. Taraflar arasındaki “tasarrufun iptali” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, ... 3. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen davanın konusuz kalması nedeniyle hüküm kurulmasına yer olmadığına ilişkin karar davalı ... vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 17. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davalı ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı dava dilekçesinde; müvekkili banka ile dava dışı ... Ev Gereçleri Ltd. Şti. arasında 24.06.2011 tarihinde kredi sözleşmesi imzalandığını, davalılardan ...'in işbu kredi sözleşmesini müşterek borçlu/müteselsil kefil sıfatıyla imzaladığını, kredi sözleşmesinin ... 13. Noterliğinin 26.06.2012 tarihli ve 9824 yevmiye sayılı ihtarnamesi ile kat edildiğini, ihtarnameye rağmen kredi borcunun ödenmemesi üzerine kredi borçlusu ile müşterek borçlu ve müteselsil kefil aleyhine, ... 14. İcra Dairesinin 2012/9265 E. sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, icra takibinde alacağı karşılayacak miktarda mal tespit edilmediğini, haciz tutanaklarının geçici aciz vesikası hükmünde olduğunu, davalı borçlu ...'in 22.02.2012 tarihinde taşınmazını 63.000TL gibi düşük bir bedelle diğer davalı ...'na sattığını, taşınmaz üzerinde ... A.Ş. lehine 200.000TL bedelli ipotek bulunduğunu, davalı ...'un dava konusu taşınmazı ipotek ile yükümlü olarak devralmış olmasının borçlunun içinde bulunduğu durumu bildiğini açıkça gösterdiğini ileri sürerek devir işlemlerinin 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (İİK) 277 vd. uyarınca iptaline, taşınmaz üzerinde ... 14. İcra Dairesinin 2012/9265 E. sayılı takip dosyasındaki alacak ve fer'ileri ile sınırlı olmak üzere cebri icra yetkisi verilmesine karar verilmesini talep etmiş; yargılama aşamasında; iptali istenilen taşınmazın ... 26. İcra Dairesinin 2013/8648 E. sayılı dosya borcuna istinaden cebri icra yoluyla satıldığını, işbu davanın konusuz kaldığını, davayı istirdat davasına dönüştürmeyeceklerini, iddialarında haklı olduklarından davanın açılmasına davalı taraf sebebiyet verdiğinden yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin davalı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini istemiştir.
Davalı Cevabı:
5. Davalı ... vekili cevap dilekçesinde; yapılan haciz aciz vesikası niteliğinde olmadığından dava şartlarının gerçekleşmediğini, taşınmaz değerinin üzerindeki ipotekle birlikte değerlendirilmesinin gerektiğini, taşınmaz üzerinde rüçhanlı alacak olması nedeniyle satılarak paraya çevrilecek olsa dahi ihale bedelinin ancak ipoteği karşılayabileceğini, davacının işbu davayı açmakta hukukî yararının bulunmadığını, davanın açılmasına sebebiyet vermediklerini belirterek davanın reddini savunmuştur.
6. Davalı ... vekili; müvekkilinin taşınmaz üzerindeki ipoteği bildiğini ve taşınmazı gerçek değeri üzerinden aldığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkeme Kararı:
7. ... 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 23.09.2014 tarihli ve 2013/252 E., 2014/375 K. sayılı kararı ile; davaya konu edilen taşınmazın satılması ve davacının talebini istirdat talebi olarak devam ettirmediğini beyan etmesi sonucu konusu kalmayan dava hakkında hüküm kurulmasına yer olmadığı, toplanan deliller gereği davalıların dava açılmasına neden oldukları ve yargılama gideri ile vekâlet ücretinden sorumlu bulundukları gerekçesiyle davanın konusu kalmadığından karar verilmesine yer olmadığına, yargılama giderinin davalılar üzerinde bırakılmasına karar vermiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
8. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı ... vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
9. Yargıtay (Kapatılan) 17. Hukuk Dairesince 09.05.2017 tarihli ve 2015/4885 E., 2017/5236 K. sayılı kararı ile;
“…Dava İİK'nun 277 ve devamı maddeleri gereğince açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkindir.
HMK’nun 333/1.maddesine göre davanın konusuz kalması sebebiyle, davanın esası hakkında karar verilmesine gerek bulunmayan hallerde, davanın açıldığı tarihteki haklılık durumuna göre yargılama giderinin takdir edilmesi gerektiğini belirtmiştir.
Somut olayda, mahkeme, davanın açılmasına davalıların sebep olduğunu belirtmiş ise de, bu gerekçesini somut bulgulara dayandırmadığı gibi bu davanın görülmesi için gerekli koşulların dava konusu olayda gerçekleşip gerçekleşmediği kısaca davanın haklılık durumu gereği gibi tartışılmadan karar verilmiştir.
Bu halde, mahkemece tarafların haklılık durumları değerlendirilerek, yargılama giderinin haksız olan tarafa yükletilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Direnme Kararı:
10. ... 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 19.12.2017 tarihli ve 2017/411 E., 2017/424 K. sayılı kararı ile; önceki gerekçelere ilave olarak davacının dava dışı şirketle kredi sözleşmesi yaptığı, davalı ... de o sözleşmeye müşterek borçlu/ müteselsil kefil olarak imza atarak borçlandığı, borcun ödenmemesi üzerine diğer davalının da davaya konu taşınmazı satın almak suretiyle İİK'nın 277. maddesinde ifade edilen tasarrufun iptali davası şartlarını her iki davalının oluşturduğu, davacının da bunun üzerine davayı açtığı, bu duruma göre tasarrufun iptali davalarında borçlunun, borcunu ödememesi ve borcun doğumundan sonra tasarrufta bulunması bu davanın açılmasına yeterli nedenler olduğu, aciz belgesinin her zaman temin edilebilecek belgelerden olduğu, Yargıtay aşamasında dahi sunulabileceği kabul edilmiş olduğundan burada dava açılmakla davacı haklı duruma düştüğünden, hükümde davacının haklı olduğu açıklanmasının yeterli olacağı, her davanın dava tarihi itibariyle değerlendirildiğinden tarafların haklılık durumu da dava tarihi itibariyle tartışıldığı gerekçeleriyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
11. Direnme kararı süresi içinde davalı ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
12. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; konusu kalmayan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilen eldeki davada, tarafların haklılık durumlarının mahkemece 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 331. maddesine uygun olarak tartışılıp tartışılmadığı noktasında toplanmaktadır.
III. ÖN SORUN
13. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında öncelikle;
(1) Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nın Geçici 3/2 maddesi delaletiyle mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun (HUMK) 427. maddesinde öngörülen temyiz kesinlik sınırının 01.01.2017 tarihinden itibaren 2.270TL'ye çıkarıldığı, direnme kararında hükmedilen yargılama gideri ve vekâlet ücreti toplamının 1.937,7TL olduğu gözetildiğinde, direnme kararının verildiği tarih itibariyle temyiz kesinlik sınırının altında kalıp kalmadığı,
Yukarıdaki ön sorunun aşılması hâlinde;
(2) Temyize konu kararın gerçekte yeni hüküm niteliğinde olup olmadığı; dolayısıyla, temyiz incelemesinin Hukuk Genel Kurulunca mı, yoksa Özel Dairece mi yapılması gerektiği hususları ön sorun olarak değerlendirilmiştir.
IV. GEREKÇE
(1) numaralı Ön Sorunun Değerlendirilmesi Yönünden;
14. HMK'nın Geçici 3/2. maddesi delaletiyle mülga HUMK’nın 427. maddesi incelendiğinde, kanun koyucunun bu hükümle açık bir şekilde bir kararın temyiz kabiliyetine haiz bulunup bulunmadığını belirlerken davanın türü yanında temel ölçü olarak davanın miktar veya değerini esas almış, yargılama giderleri için ayrı bir ölçüt getirmemiştir. Bu durumda asıl davaya ilişkin karar temyiz kabiliyetine haiz olduğu, fer'î nitelikte olan yargılama giderlerinin (ve vekâlet ücretinin) asıl alacağa bağlı olduğu, asıl alacağın miktarı göz önüne alındığında kesinlikten söz etme imkânı bulunmamaktadır. Aynı ilkeler Hukuk Genel Kurulunun 14.05.2019 tarihli ve 2019/5-241 E., 2019/560 K. sayılı kararı ile de benimsenmiştir.
15. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında; HUMK’nın 427. maddesinde yer alan temyiz sınırının yargılama giderleri için de kıyasen uygulanması gerektiği, söz konusu davanın konusunun kalmadığı ve tasarrufun iptaline karar verme imkânının bulunmadığı, uyuşmazlığın yalnızca yargılama giderine yönelik olduğu, anılan kararın temyiz kabiliyetine haiz bulunduğunu kabul etmenin kanun koyucunun temyiz sınırlandırma amacına da aykırı olacağı, direnme kararının temyiz edilebilirlik sınırı altında kaldığı yönünde görüş ileri sürülmüş ise de; bu görüş yukarıda açıklanan nedenlerle Kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir.
16. Hâl böyle olunca, yapılan ikinci görüşme sonucunda direnme kararı temyiz kabiliyetine haiz olduğundan (1) numaralı ön sorunun bulunmadığına oy çokluğu ile karar verilmiştir.
(2) numaralı Ön Sorunun Değerlendirilmesi Yönünden;
17. Bilindiği üzere; direnme kararının varlığından söz edilebilmesi için, mahkeme bozmadan esinlenerek yeni herhangi bir delil toplamadan önceki deliller çerçevesinde karar vermeli; gerekçesini önceki kararına göre genişletebilirse de değiştirmemelidir (6217 sayılı Kanun’un 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi).
18. Başka bir deyişle mahkemenin yeni bir delile dayanarak veya bozmadan esinlenerek gerekçesini değiştirerek veya daha önce üzerinde durmadığı bir hususu bozmada işaret olunan şekilde değerlendirerek dolayısıyla da ilk kararının gerekçesinde dayandığı hukukî olguyu değiştirerek karar vermiş olması hâlinde direnme kararının varlığından söz edilemez.
19. Somut olayda ise; yerel mahkemece; davada konusu kalmadığından karar verilmesine yer olmadığına, davanın açılmasına davalı taraf sebebiyet verdiğinden yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin davalı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmiş, davalı ... vekilinin temyizi üzerine Özel Dairece; HMK’nın 331. uyarınca mahkemece tarafların haklılık durumlarının yeterince tartışılmadığı belirtilerek, bu kapsamda değerlendirme yapılması ve yargılama giderinin haksız olan tarafa yükletilmesi gerektiği gerekçesiyle karar bozulmuş; mahkemece bu kez “…davacının dava dışı şirketle kredi sözleşmesi yaptığı, davalı ... de o sözleşmeye müşterek borçlu/ müteselsil kefil olarak imza atarak borçlandığı, borcun ödenmemesi üzerine diğer davalının da davaya konu taşınmazı satın almak suretiyle İİK'nın 277. maddesinde ifade edilen tasarrufun iptali davası şartlarını her iki davalının oluşturduğu, davacının da bunun üzerine davayı açtığı, bu duruma göre tasarrufun iptali davalarında borçlunun, borcunu ödememesi ve borcun doğumundan sonra tasarrufta bulunması bu davanın açılmasına yeterli nedenler olduğu, aciz belgesinin her zaman temin edilebilecek belgelerden olduğu, Yargıtay aşamasında dahi sunulabileceği kabul edilmiş olduğundan burada dava açılmakla davacı haklı duruma düştüğünden, hükümde davacının haklı olduğu açıklanmasının yeterli olacağı, her davanın dava tarihi itibariyle değerlendirildiğinden tarafların haklılık durumu da dava tarihi itibariyle tartışıldığı …” gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
20. Görüldüğü üzere, ilk derece mahkemesince direnme kararında ilk karardan tamamen farklı bir gerekçeye dayanılarak hüküm kurulmuştur.
21. Bu durumda, mahkemenin direnme olarak adlandırdığı temyize konu kararın usul hukuku anlamında gerçek bir direnme kararı olmadığı, yeni hüküm niteliğinde olduğu kabul edilmelidir.
22. Hâl böyle olunca; kurulan bu yeni hükmün temyizen incelenmesi görevi Hukuk Genel Kuruluna değil, Özel Daireye aittir. Bu nedenle, yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosya Özel Daireye gönderilmelidir.
V. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
(1) numaralı ön sorun bulunmadığının 15.06.2021 tarihinde yapılan ikinci görüşmede oy çokluğu ile kabulüne,
(2) numaralı ön sorunun bulunduğunun ise oy birliği ile kabulüne;
Davalı vekilinin yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın YARGITAY 4. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE,
Ancak karar düzeltme yolunun açık olması sebebiyle öncelikle mahkemesince kararın taraflara tebliğine ilişkin işlemlerin yerine getirilmesine, karar düzeltme yoluna başvurulması hâlinde dosyanın Hukuk Genel Kuruluna, başvurulmaması hâlinde ise mahkemesince doğrudan Özel Daireye gönderilmesine,
Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun Geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 440. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 15.06.2021 tarihinde karar verildi.