YHGKK-EVLİ KİŞİ İLE BİRLİKTE OLAN 3.KİŞİYE AÇILAN MANEVİ TAZMİNAT DAVASI REDDEDİLİR

YHGKK-EVLİ KİŞİ İLE BİRLİKTE OLAN 3.KİŞİYE AÇILAN MANEVİ TAZMİNAT DAVASI REDDEDİLİR

YARGITAY HUKUK GENEL KURULU

2019/208 E.

2019/683 K.

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasında görülen “manevi tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İzmir 8. Asliye Hukuk Mahkemesince, davalı ... hakkında açılan davanın tefrik edilmesine, davalı ... hakkındaki davanın ise kısmen kabulüne dair verilen 22.09.2014 tarihli ve 2013/321 E., 2014/392 K. sayılı karar davalı ... tarafından temyiz edilmekle, Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 23.12.2015 tarihli ve 2014/18122 E., 2015/15060 K. sayılı kararı ile,
“…Dava, kişilik haklarına saldırı nedeni ile uğranılan manevi zararın ödetilmesi istemine ilişkindir. Mahkemece, davalı ... yönünden istemin bir bölümü kabul edilmiş, karar davalı ... tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı, davalı ...'in kendisi ile evli olduğunu bildiği halde diğer davalı eşi ile birlikte olduğunu, bu olaylar nedeniyle boşanmak zorunda kaldığını, davalının bu eyleminin kişilik haklarına saldırı niteliğinde bulunduğunu iddia ederek uğradığı manevi zararın ödetilmesi isteminde bulunmuştur.
Davalı ..., davacının iddialarını kabul etmediğini belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, toplanan delillere göre davalı ...'in, davacının eşi diğer davalı ile evli olduğunu bilerek birlikte olduğu hususu sabit görülerek davanın kısmen kabulü ile davacı eş yararına manevi tazminata hükmedilmiştir.
TMK'nın 185. maddesine göre, “Evlenmeyle eşler arasında evlilik birliği kurulmuş olur. Eşler birlikte yaşamak, birbirlerine sadık kalmak ve yardımcı olmak zorundadırlar.” Aynı Kanun'un 174. maddesine göre de, “Mevcut veya beklenen menfaatleri boşanma yüzünden zedelenen kusursuz veya daha az kusurlu taraf, kusurlu taraftan uygun bir maddi tazminat isteyebilir. Boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan taraf, kusurlu olan diğer taraftan manevi tazminat olarak uygun miktarda bir para ödenmesini isteyebilir.”
Evlenmeyle eşler arasında kurulan aile birliğinin taraflara yüklediği ödevlerin ihlali veya yerine getirilmemesi durumunda bu yükümlülüğü yerine getirmeyen eş yönünden Türk Medeni Kanunu'ndaki sonuçları, boşanma ve boşanma sebebi olması durumunda, bu olaylar yüzünden kişilik haklarının saldırıya uğraması halinde manevi tazminat talep edilebileceğidir.
TBK 49. maddesine göre, kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür. Yine TBK 58. maddesinde "Şahsiyet hakkı hukuka aykırı bir şekilde tecavüze uğrayan kişi, uğradığı manevi zarara karşılık manevi tazminat namıyla bir miktar para ödenmesini dava edebilir." Haksız fiile dayalı bir borcun doğabilmesi için, hukuka aykırı bir fiil bulunmalı, fiili işleyenin kusuru olmalı, sonuçta bir zarar doğmalı, zarar ile işlenen fiil arasında da uygun nedensellik bağı bulunması gerekir.
Somut olaya gelince, davalı ...'in ve diğer davalı eşin davacıya yönelik ve bütün olarak aldatma mahiyetindeki davranışlarının manevi tazminatı gerektirip gerektirmeyeceğinin tartışılması gereklidir.
Yukarıda incelenen yasa maddeleri uyarınca, davacının eşinin TMK'nın evlenmeyle kendisine yüklediği ödevler arasında bulunan sadakat yükümlülüğünün ihlali nedeniyle Kanun'un 185. ve 174. maddeleri uyarınca boşanma sebebi ve istek halinde manevi tazminatı gerektirir nitelikte olduğu kuşkusuzdur. TMK'daki düzenleme, davalı eşin evlenme ile kurulan aile birliğinin tarafı olması sıfatından kaynaklanmaktadır. Zira davalı eş kendi iradesi ile bu birliğin tarafı olmayı kabul etmiş ve yasanın kendisine tanıdığı hak ve yükümlülükler altına girmiştir.
Davalı ...'in eyleminin manevi tazminatı gerektirip gerektirmeyeceğine gelince, adı geçen davalının doğrudan davacının bedensel veya ruhsal bütünlüğüne yönelik hukuka aykırı bir fiilde bulunduğundan söz edilemez. Söz konusu Kanun'da yükümlülüğünü ihlal eden eşin eylemini birlikte gerçekleştirdiği kişiler yönünden herhangi bir düzenleme getirilmemiştir.
6098 sayılı TBK'nın müteselsil sorumluluğa ilişkin hükümlerinin de uygulanma imkanı bulunmamaktadır. Zira, söz konusu Kanun'un 61. maddesinde haksız fiil nedeniyle müteselsilen sorumluluğuna gidilebilecekler gösterilmiştir. Yukarıda açıklanan yasal duruma göre, davalı ... zararın meydana gelmesinden asli olarak sorumlu tutulamaz. Yine Kanun hükmünün aradığı anlamda iştirak hali de söz konusu olamaz. Zira iştiraken işlenebilir bir eylemin varlığının kabul edilebilmesi için, eylemin müstakilen ve asli olarak da işlenebilir olması gerekir. Ayrıca haksız fiil sorumluluğunu, geniş ve belirsiz bir kavram olan sadakat yükümlülüğünü ihlal etmeye iştirak çerçevesinde değerlendirmek, bu sorumluluğu belirsiz hale getirecektir.
Açıklanan nedenlerle, TBK 58. maddesine göre, davalı ...'in eylemi, davacının kişilik değerlerine saldırı oluşturacak nitelikte bir eylem olarak kabul edilemez. Mahkemece açıklanan yönler gözetilerek, davacının davalı ...'e yönelik manevi tazminat isteminin tümden reddine karar verilmesi gerekirken, yerinde olmayan gerekçeyle, yazılı biçimde karar verilmiş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir…”
gerekçesiyle oy çokluğuyla bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.


HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, haksız eylem nedeniyle kişilik haklarına saldırıdan kaynaklanan manevi tazminat istemine ilişkindir.
Davacı vekili; davacı ile davalılardan ...'nın 16.03.1991 tarihinde evlendiklerini, bu evlilikten iki çocukları bulunduğunu, tarafların Menemen Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2012/679 Esas, 2013/233 Karar sayılı kararı ile boşandıklarını, kararın 26.03.2013 tarihinde kesinleştiğini, davacının davalı ... ile evli kaldığı 22 yıl boyunca büyük bir sadakat ve özveri ile evlilik birliğini sürdürdüğünü, buna rağmen davalı ...'nın davacı ile evlilik birliği devam ederken diğer davalı ... ile evlilik dışı ilişkiye girdiğini, davalı ...'nın bu ilişkiyi öğrenen davacı eşini, ilişkiyi bitireceği vaadiyle oyalama yolunu seçtiğini, davacının bu kez davalı ... ile irtibata geçerek bu ilişkiyi sonlandırmasını ondan istediğini, ancak, davalı ...'ın ortaya çıkan durumun kendi problemi olmadığı, ilişkisinin kimseyi ilgilendirmeyeceği yönünde beyanda bulunup, davacıyı terslediğini, davacının bunun üzerine davalı ...'ın annesi, ağabeyi ve ablasıyla da görüşüp, bu konuda yardım istediğini, ancak, davalının gayrimeşru ilişkisinin sona ermediğini, davalı ...'nın hiçbir kaygı gütmeksizin ilişkisini aleni şekilde yaşadığını, diğer davalı ...'i arabasıyla müşterek konutun bulunduğu mahalleye getirdiğini, çocuklarının bu ilişkiden haberdar olmaması için hiçbir çaba sarf etmediğini, davalı ...'e ait eşyaları arabasında bıraktığını, onunla yaptıkları konuşmaları içeren ses kayıt cihazını ve Seher'in uygunsuz şekilde çekilmiş fotoğraflarının bulunduğu cep telefonunu çocuklarının ve davacı eşinin görebileceği şekilde ortada bıraktığını, bütün bunlar karşısında evlilik birliğinden umudunu kesen davacının istemeyerek de olsa boşanma davası açmak zorunda kaldığını, davalı ...'nın boşanma davasının gerekçeli kararında da belirtildiği üzere diğer davalı ile olan ilişkisini kabul ettiğini ve boşandıktan sonra onunla evleneceğini beyan ettiğini, davacının boşanma davası açarken hukuki bilgisizlik nedeniyle tazminat talebinde bulunmadığını, davacının evliliğin ilk yıllarında Tariş'te işçi olarak çalışırken, eşinin yoğun baskıları nedeniyle işini bırakmak zorunda kaldığını, evlilik birliği içerisinde edinilen tüm maddi kazanımların davalı ...'nın uhdesinde kaldığını, bu nedenle, davalı ...'dan 50.000,00TL maddi tazminat talep ettiklerini, bunun dışında, davalıların, davalı ... ile davacı arasındaki evlilik birliği sürerken gayrimeşru birliktelik yaşamaları nedeniyle davalılardan ...'dan 75.000,00TL, davalılardan Seher Taş'tan 50.000,00TL manevi tazminatın tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı ...; davaya bakmakta Aile Mahkemesi görevli olduğundan bahisle görev itirazında bulunmuş, diğer davalı ile sürücüsü olduğu otobüste tanıştığını, kendisine evliliğinin problemli olduğu ve boşanmaya karar verdiği yönünde beyanlarda bulunduğunu, davacı ile hiçbir şekilde görüşmediğini, ancak boşanma davası sürerken davacının annesini ve ağabeyini telefonla arayarak tehdit ve hakaret içeren sözler sarf ettiğini, kendi telefonuna da bu yönde mesaj gönderildiğini, dava dilekçesinde iddia edildiği şekilde ses kayıt cihazındaki konuşmaların gerçeği yansıtmadığını, ... tarafından cihaz yeni alındığından deneme amaçlı konuşmaları içerdiğini, cep telefonundaki fotoğrafların da diğer davalı tarafından çekilmediğini, kendisine ait telefonda bulunan fotoğrafların “bluetooth” vasıtasıyla ...'nın telefonuna kopyalandığını, birlikte çekilmiş fotoğrafların ise tesadüfen rastladıkları kişiler tarafından ayaküstü çekilmiş fotoğraflar olduğunu belirterek davanın reddini istemiştir.
Davalı ...; öncelikli olarak davaya bakmakta Aile Mahkemesi görevli olduğundan bahisle görev itirazında bulunmuş, davacının evlilik birliği boyunca olumsuz davranışlarda bulunduğunu, hâlen maaşı üzerinde nafaka haczi bulunup, kesinti yapıldığını, davacı tarafından 05.04.2012 tarihinde Finansbank, İş Bankası, Vakıfbank'taki hesaplarından ek kartlar vasıtasıyla nakit kredi çekildiğini, bu nedenle maaşından 8.000TL'ye yakın miktarın kesildiğini, evin kredisini ödeyemediğinden satmak zorunda kaldığını, gelen para ile de ev kredisinin kapatılıp, artanı ile de bazı borçların bir kısmının ödendiğini, satılan evde oturmaya devam eden davacının evden ayrılırken eve zarar verdiğini, bu nedenle aleyhine 7.000TL'lik icra takibine geçildiğini, 2006 yılında davacının kardeşine 57.000TL borç para vermesine rağmen karşılığında taahhüt edilen dairenin kendisine verilmediğini, verdiği paranın da geri ödenmediğini, davacının Tariş'te işe girmesi için bizzat kendisinin onu teşvik ettiğini ve başvuruda bulunduğunu, davacının bu şekilde işe girerek onbir ay çalıştığını, ancak Tariş İncir İşletmesi Aydın'a taşınınca davacının bu nedenle işten ayrılmak zorunda kaldığını, evlendikleri tarihte davacının çalışmadığını, evlilik birliği içerisinde davacının kendisine destek olmadığını, diğer davalı ile arasında ilişki olduğu iddiasının gerçeği yansıtmadığını, diğer davalının kendisine arkadaşça destek olduğunu ifade ederek davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Yerel Mahkemece, davalı ... hakkında açılan davanın bu davadan görevsizlik kararı verilmek üzere tefrik edilerek, ayrı bir esasa kaydına, davalı ...’in davalı ...’nin evli olduğunu bildiği hâlde birliktelik yaşadığı gerekçesiyle 7.500TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Davalı ...'nın temyizi üzerine karar Özel Dairece, yukarıda açıklanan gerekçelerle oy çokluğuyla bozulmuştur.
Yerel Mahkemece, önceki karardaki gerekçeler tekrar edilerek direnme kararı verilmiştir.
Direnme kararını davalı ... temyiz etmiştir.
Hukuk Genel Kurulunun önüne gelen uyuşmazlık, evlilik birliği devam ederken, davacının eşi ile evli olduğunu bilerek birlikte olan davalının bu eylemi nedeniyle davacının manevi tazminat isteminde bulunup bulunamayacağı noktasında toplanmaktadır.
Direnme kararının temyiz incelemesi aşamasında Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulunca verilen 06.07.2018 tarihli ve 2015/5 E., 2018/7 K. sayılı içtihadı birleştirme kararı ile "Evlilik birliği devam ederken eşlerden biri ile evli olduğunu bilerek birlikte olan üçüncü kişiye karşı diğer eşin manevi tazminat isteminde bulunamayacağına" karar verilmiştir.
Bu nedenle Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmede, anılan içtihadı birleştirme kararının eldeki uyuşmazlığa etkisi tartışılıp değerlendirilmiştir.
2797 sayılı Yargıtay Kanunu’nun “İçtihadların birleştirilmesini istemek yetkisi ve bağlayıcılığı” başlıklı 45. maddesinde;
“İçtihadların birleştirilmesini Birinci Başkan, doğrudan doğruya veya Yargıtay dairelerinin veya genel kurulların verdikleri karar sonucunda veya Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının bizzat yazı ile başvurması hâlinde, ilgili kuruldan ister. Bu istemlerin gerekçeli olması zorunludur.
Diğer merci veya kişilerin gerekçe göstererek yazılı başvurmaları hâlinde, içtihadı birleştirme yoluna gitmenin gerekip gerekmediğine Birinci Başkanlık Kurulu karar verir. Bu karar kesindir.
İçtihadı birleştirme kararlarının değiştirilmesi veya kaldırılmasının istenmesi de yukarıdaki usule bağlıdır.
İçtihadı birleştirme görüşmeleri, alınmış olan ilke kararları çerçevesinde yürütülür ve kararları yazılır.
İçtihadı birleştirme kararları benzer hukuki konularda Yargıtay Genel Kurullarını, dairelerini ve adliye mahkemelerini bağlar.
İçtihadı birleştirme kararlarının niteliğini açıkça belirten özeti, kararın verilmesini izleyen en kısa zamanda Adalet Bakanlığına bildirilir. Adalet Bakanlığı bütün adliye mahkemelerine ve Cumhuriyet savcılıklarına bu kararları gecikmeksizin duyurur.
İçtihadı Birleştirme Kurulları, genel kurulların veya dairelerin kararlarındaki gerekçe ve görüşlerle bağlı olmaksızın sorunu başka bir görüşle karara bağlayabilirler.”
Hükmü yer almaktadır.
Anılan yasal düzenleme gereğince, içtihadı birleştirme kararlarının benzer hukuki konularda Yargıtay genel kurulları, daireleri ve adliye mahkemeleri için gerekçeleri ile açıklayıcı, sonucu ile bağlayıcı olduğunda kuşku bulunmamaktadır.
Tüm bu açıklamalar, yasal düzenlemeler ve 06.07.2018 tarihli ve 2015/5 E., 2018/7 K. sayılı içtihadı birleştirme kararı ışığında somut olay incelendiğinde;
Davacının dava dışı eşi ile evli olduğunu bilerek birlikte olan davalının bu eyleminin, davacının kişilik haklarına saldırı niteliğinde bulunduğu iddiasıyla manevi tazminat talep edildiği anlaşılmaktadır.
Davacının dava dilekçesinde manevi tazminat istemine dayanak olarak gösterdiği maddi olgular; evlilik birliğinin devamı sırasında davacının dava dışı eşi tarafından sadakat yükümlülüğünün ihlali niteliğindeki eylemini birlikte gerçekleştirdiği kişi olan ve evlilik birliğinin tarafı olmaması nedeniyle üçüncü kişi konumunda bulunan davalının salt evli bir kişiyle birlikte olmak şeklindeki eylemine ilişkindir. Davalının, dava dışı eş ile evli olduğunu bilerek birlikte olmaktan ibaret olduğu anlaşılan eyleminden başka doğrudan doğruya davacıya yönelik olarak bağımsız, özel ve nitelikli bir kişilik hakkı ihlalinde bulunduğuna dair bir iddia da bulunmamaktadır. Bu nedenlerle eldeki davanın konusu itibariyle 06.07.2018 tarihli ve 2015/5 E., 2018/7 K. sayılı Yargıtay içtihadı birleştirme kararı kapsamında değerlendirilmesi gereklidir.
Hâl böyle olunca, yukarıda açıklanan ve 2797 sayılı Yargıtay Kanunu'nun 45/5 maddesi gereğince bağlayıcı olan söz konusu içtihadı birleştirme kararı ile "Evlilik birliği devam ederken eşlerden biri ile evli olduğunu bilerek birlikte olan üçüncü kişiye karşı diğer eşin manevi tazminat isteminde bulunamayacağına" karar verilmiş olmakla davacı tarafından üçüncü kişi konumundaki davalı aleyhine açılan manevi tazminat davasında mahkemece verilen direnme kararının Özel Dairenin bozma kararında belirtilen gerekçe ve yukarıda belirtilen ilave gerekçe ve nedenlerle bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Davalı ...’nın temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen ve yukarıda belirtilen ilave gerekçe ve nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun Geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, aynı Kanun’un 440/III-1 maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 18.06.2019 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.